Hazineler içinde yüzsek de içinden ellerimiz boş çıkacağımız bir denizdi dünya. Renginin sarı olmasına aldanmamalıydık yine de hiçbir zaman ellerimizi dolduramayacaktık. Sadece insan, yiyemeyeceği lokma için savaş verendi. Sadece insan, vadiler dolusu istedi ve hedefi hep daha fazlasıydı. İyi bir okuldan mezun olmayı yeterli görmedi, yurtdışında master yapacak ve benzerlerinden daha üstte olmayı başaracaktı. Motivasyonunu her zaman insanlardan üstün olma isteğinden aldı. Titri her daim yükseldi ve yükseldikçe daha ilerisi için çabaladı. Bu arada iyi döşenmiş evi, kazancıyla orantılı daha iyi bir eve, arabası da aynı paralellikte bir üst modele evrildi. Hiçbir zaman olduğu yerde kalmaması, hep daha fazlasına sahip olması öğütlendi ve tırmandığı yerlerde yapması gereken tek şey aşağıya bakmamaktı. Bir fakirle bu nedenle göz göze gelmedi. Camları kapattı, evleri duvarlarla çevirdi, güvenlik tedbirlerini arttırdı ve sokağa, hayata, kendisinden daha aşağıdaki insanlarla irtibat kuracak her toplumsal organizeye uzakta, steril hayatına çekildi. Umarım şimdi olduğu yerde mutludur. Mutlu mudur? Muhtemelen üzüldüğünde gittiği terapisti, derdini seans başı 1000 TL’ye dinliyordur. O’nu yaptığının doğru olduğuna, kendi gibi olanlarla daha çok zaman geçirmesi ve sosyalleşmesi gerektiğine inandırmak için. Oysa bir dost O’na hiçbir bedel almadan sadece parmağını daldırdığı denizden çıkarıp bakmasını öğütleyecekti.
Zengin için iyi olmanın yolu infak etmenin içinde gizlenmiş, malından Allah yolunda paylaştıkça arınacağı ve çoğalacağı öğütlenmişti. İyilik terapisi ile hem kendisi huzura kavuşacak hem de bu vesile ile başkalarının mutluluğunu sağlayabilecekti. Zenginin huzuru ve fakirin mutluluğunun kesiştiği alan olan infak anında sadece göz göze gelmeleri bile yetecekti dünyanın tüm psikiyatristlerinin söyleyeceği şeyin yerine. Durumu daha düşük olan için ise iyi olabilmek, kanaat etmek ve sabretmekte gizliydi. Her zaman bizden daha kötü durumda birileri vardı ve onlara yüzümüzü çevirerek üzerimizdeki Allah’ın nimetinin farkına varabilirdik.
“Sizden biriniz mal ve yaratılış itibariyle kendisinden üstün olan kimseye bakarsa, ardından kendinden daha düşük derecede olana baksın.” Sonra da aslında dünyadaki nimetlerin aldatıcı olduğunu da fark etsin. Çünkü “Dünya mü’minin zindanı, kâfirin cennetidir.” buyuruyor Peygamberimiz.
Sosyal medya ile görünür hale gelen tüm yaşantılar takipçisine büyük imtihanlar yaşatıyor. Sadece izlemek, dâhil olamamak ve erişmek istemek; haset, kin ve buğz etmek gibi duyguları tetikliyor, müminin savaşacağı cepheleri çoğaltıyor. İşte bu nedenle kazanamayacağımız savaşlarda helak olmamak için başımızı infak cephesine çevirmek gerek. Hamd ve nimetlere şükür cephelerinde ter dökmeli mümin. Madem parmağını daldırdığı dünya denizinden boş çıkacak elleri, o zaman avuç avuç tohumları ahiret tarlasına saçmak daha kazançlı olsa gerek.