Düşe Düşmüşlerin Elinden Tutacaksın

24 Kasım 2016

 “Baharı kalbimde saklıyoɾum”

dedi kış.

Kimse inanmadı.  

Halil Cibran

 

Bir insanın çığlığı her insanın dudağına borçtur. Bir insanın düşüşü diğerlerinin ayağının ucunda uçurumdur. Bir insanın yarası tüm insanların tenini çiziktir. Birlikte kanar insanlar. Beraber yanarlar.

Bu bilinsin diye indi Yusuf’un haberi insanlığın gündemine. Yusuf rüyasına uyansın diye insanlar.  Yusuf hâlinin Yusuf’a özgü olmadığını duysunlar diye. Yusuf rüyasında uyuduklarını anlasınlar diye. Yusuf’a görülen rüyaya yattıklarını bilsinler diye.

"On bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; bana secde ediyorlardı." (Yusuf/4)

Umulmadık bir sürprizdi bu. Beklemediği bir lütfun ortasında bulmuştu kendini Yusuf. Şaşkındı. Hayretler içinde kaldı. Gözlerinin gördüğünü gönlü sevmişti ama hak etmediği bir yerdeydi belli ki. “Babacığım” dedi. “Ama ben” diye sızlanır gibi oldu mahcubiyetle. Sonra Yakub'un adı duyuldu mecliste, sözleri buzdan kılıçlar gibi kesti hevesleri: "Sakın rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar." (Yusuf/5)

Niye ki? Yıldızların secde ettiği kardeşe niye tuzak kurulur ki? Herkese yetecek kadar yıldız vardı oysa. Güneş ve ayın bir kardeşe pervane olması niye çekilmez olsun ki? Azaltmıyor ki güneşten ve aydan payı? Yusuf niye rüyayı kendine saklasın ki?

Yeni bir şey öğrenecekti insanlık Elçi’nin ağzından. Uyuduğunu fark etmeyen rüya düşkünlerine göreydi sözleri Yusuf kıssasının. Herkese gizlice dendi herkesin gizli derdi.

Rüya görmek, uykuya kanmaktı. Rüya görmek uyuduğunu unutmaktı. Rüya görmek, uykuyu uyutmaktı. Rüya gören, rüya gördüğünü de göremezdi uyanıncaya kadar. “Uykudadır insanlar, ölünce uyanacaklar.” Uyanana kadar uyuduklarını bilmeyecekler. Ancak uyandıklarında uyuduklarını görecekler; geç kaldıklarına yanacaklar.

Rüya dersleri başladı. İnce ince g/örüldü insanın gelişleri, gidişleri, düşüşleri, kalkışları. İnsan ki yırtmaktan korktuğu bir zar içinde mahpustu. Rüyanın kendisini inkâr ettirmek gibi bir huyu vardı. En derin rüya, gerçeğin yerine geçmeye kalkardı. Ne var ki, bu ancak sabaha kadardı. Dünya rüyası bir kenarından yırtılacaktı.

Yusuf'un kader çizgilerinde akacaktır nefesleri. Köle olarak girdiği Mısır'ı da dar getirdikleri gibi Yusuf'a, Bedir, Uhud, Hendek’le zindana atılmaya kalkılacaktır. Canına kast edilecektir Mekke'nin Yusuf'unun. Dünya Züleyha’sına aldırmayacaktır, gömleğini ellere kaptırmayacaktır.

Yakub'un ağzından fısıldıyor şimdi âlemlerin Rabbi: "Yıldızların, güneşin ve ayın sizin emrinize verilmesi, şeytanın hasedini uyandırır. Rüyanızın gömleğini yırtacak birileri var. Ki şeytan apaçık düşmandır. Tuzak kurar kardeşlerinize. Tuzak kurdurur kardeşlerinizin elleriyle. Size. " (Yusuf/5)

Bir aynadır Yusuf'un kıssası. Kendilerini muktedir sananların rüyalarını kıran ayna. “Böyle gelmiş böyle gider” aldanışlarını bozmak üzere.

Önce kendisini görür aynada Elçi. Kardeşlerinin eliyle kuyuya atılacaktır. Hatırı hiçe sayılacaktır. Hakaretlerin en çirkinine maruz kalacaktır. Sonra uzak gurbetlere sürülecektir. Baba ocağından ayrı düşecektir.  Hicreti başlayacaktır.

Yusuf'un kader çizgilerinde akacaktır nefesleri. Köle olarak girdiği Mısır'ı da dar getirdikleri gibi Yusuf'a, Bedir, Uhud, Hendek’le zindana atılmaya kalkılacaktır. Canına kast edilecektir Mekke'nin Yusuf'unun. Dünya Züleyha’sına aldırmayacaktır, gömleğini ellere kaptırmayacaktır.

Göz göre göre hazırlandı Allah'ın Elçisi Yusuf'un izinde yürümeye. Belli ki duydu Rabbinin Yusuf'un akışında ince ince çağıldayan müjdesini, sen Yusuf ol yeter ki, kuyu da aziz olur sayende, Mısır da aziz olur gidişinle, seni kuyuya atan kardeşlerin de aziz olacak Mekke'ye dönüşünle.

Sen Yusuf sözlü ol yeter ki, düştüğün yollarda düşe düşmüşlerin ellerinden tutacaksın.