Çağımızda yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi hiç kuşkusuz çevre sorunudur. Bu mesele, insan ve toplum hayatını ciddi manada tehdit eden salt bir ülke problemi olmayıp, global manada bir dünya sorunudur. Dünya kurulduğundan beri böylesine yüksek boyutlarda bir çevre sorunu görülmemiş ve yaşanmamıştır. Çevre probleminin merkezinde ve temelinde insan unsuru yer almaktadır. Çevrenin korunması ve kirlenen çevrenin eski haline dönüştürülmesi insanın elindedir ve gelecek kuşaklara yaşanabilir iyi bir çevre bırakmaya çalışmak herkes için dinî ve millî bir vecibedir. Çevre konusunda İslam, öncelikli olarak yaşadığımız çevrenin korunmasını ve tahrip edilmemesini öngörmektedir.
Hz. Peygamber de, hayatı boyunca çevreyle ve onun korunmasıyla ilgilenmiş, bu konuda bize tabir caizse, "Ekolojik Sünnet" bırakmıştır. Bu tabirle Hz. Peygamber'in canlı varlıklara ve doğaya olan sevgisini, doğanın ve canlıların korunmasına ilişkin sözsel öğretisi ve fiilen yaptığı şeylerin bütünü kastedilmektedir. Bu bağlamda hadis kaynakları incelendiğinde çevreyle ilgili doğrudan veya dolaylı olarak pek çok hadis bulmak mümkündür.
Hadislerde akarsuların, denizlerin kirletilmemesi ve temiz tutulması konusunda da pek çok uyarılar vardır: Su yollarına, meyveli ağaç altlarına, gelip geçilen yollara ve insanların gölgelendikleri yerlere abdest bozulmaması, hayvan ağıllarının kuyulardan belli bir mesafede uzak tutulması istenmektedir. Hatta bu tür yerlere abdest bozmanın haram olduğu ifade edilmektedir. Mescitlerin temiz tutulması, su kaynaklarına, nehir kenarlarına ve durgun sulara tuvalet ihtiyacının giderilmemesi konusunda ciddi ikazlar vardır. "Sizden biriniz durgun suya bevletmesin, sonra ondan abdest alabilir." [1] hadisi buna örnektir.
Hz. Peygamber, çevre ve tabiatla çocukluğundan beri çok yakın bir ilişki içerisinde bulunmuştur. Çocukluk yıllarında diğer peygamberler gibi kendisinin de çobanlık yaptığını şöyle anlatır: "Allah, davar gütmeyen hiçbir peygamber göndermemiştir." deyince ashab O'na; "Sende mi ey Allah'ın Peygamberi? " diye sordular. O da "Evet Ben de birkaç kırat karşılığında (ücretle) Mekkeliler hesabına davar güdüyordum." diye cevap verdi. (2) Ayrıca Hz. Peygamber'in, hayatının daha sonraki dönemlerinde de pek çok hayvan (at, koyun, keçi vb.), bağ ve bahçeleri olmuştur. Dolayısıyla toprakla, tabiatla iç içe yaşayan Hz. Peygamber, yaşadığı çevrenin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılmasıyla da yakından ilgilenmiş, bu konuda örnek davranışlar sergilemiştir.
Hz. Peygamber, Medine yakınlarındaki "Zureybu't-Tâvil" ismiyle bilinen alanın ormanlaştırılması için çaba göstermiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: "Kim buradan bir ağaç keserse onun karşılığı olarak bir ağaç diksin.” buyurarak en azından kesilen ağacın yerine yenisini dikme şartını getirmiştir. Böylece burası zaman içerisinde orman haline gelmiştir. Hz. Peygamber, Medine'nin merkezinden itibaren her tarafa doğru 12 mil mesafelik bir sahayı "haram" ilan ederek ağaçlarının kesilmesini, yapraklarının ve otlarının koparılmasını, hayvanlarının öldürülmesini yasaklamıştır.
Çevrenin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılmasını teşvik eden pek çok hadis Hz. Peygamber'in çevrecilik anlayışını büyük ölçüde yansıtmaktadır.
"Bir Müslüman, bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir kuş, insan veya herhangi bir hayvan yerse, bu onun için sadaka sayılır. " [3]
"Kıyamet koparken elinde hurma fidanı bulunanız, -onu dikmeye gücü yetiyorsa-hemen dikiversin." [4] Burada esas olan, ağaç dikmenin önemini kavratmak ve buna alıştırmaktır.
"Kim ağaç dikiminde bulunursa, onun için ağaçtan hasıl olan ürün miktarınca Allah sevap yazar. " [5]
"Kim bir ağaç diker ve meyve verinceye kadar muhafaza ve büyümesi için ilgisini devam ettirirse, meyvesinden elde edilen her istifade bir sadakadır ve dikenin hesabına yazılır. " [6]
"Kim bir ağaç diker ve de bu ağaç olgunluğa ererse, Allah bu ağaç sebebiyle, diken kimse için cennette bir ağaç diker." [7]
Hz. Peygamber öncelikle çevreye karşı olumlu ve duyarlı davranılmasında sevginin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulamış ve Uhud dağına sevgisini şöyle belirtmiştir: "Bu bizi seven bir dağdır, biz de onu severiz." [8]
İslam dini insanın, hiçbir ayrım yapmaksızın bütün canlılara karşı sorumlu olduğunu bildirmiştir. Toplumda insan haklarına uyulması gerektiği gibi, küçümser bir tavır takınmadan hayvan haklarına da riayet edilmesi elzemdir. İnsan dışındaki canlılara karşı da kişinin, hakkaniyet ölçüleri içerisinde şefkat ve merhamet göstermesi gerekir.
"Merhametli olanlara Rahman da merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da size merhamet etsinler." [9]
"...Merhamet etmeyene merhamet edilmez…" [10]
Bu iki hadiste gösterilmesi gereken merhameti sadece insanlara inhisar etmeyip tüm canlılar bu kapsama dahildir.
Hz. Peygamber, hayvanlara kaba kuvvet uygulanmasını yasaklamış, hayvanların hedef yapılarak atış yapılmasını, dövüşmeleri için kızıştırılmalarını, zevk için avcılık yapılmasını, avcılıkta hayvana eziyet verdiği için sapanın kullanılmasını men etmiştir. Hadislerde hayvanlara karşı yapılan kötü muameleden dolayı insanın hesap vereceği ifade edilir.
Hz. Peygamber "Haksız olarak bir serçeyi öldürenden Cenâb-ı Hak kıyamet gününde hesap soracaktır." [11] buyurarak canlılara eziyet edilmemesini ve işkence yapılmamasını istemektedir. Hayvanlara dağlama yapmayı, lanet etmeyi yasaklamış, kuş yuvalarının bozulmasını ve yavrularının alınmasını men etmiş, evcil hayvanların beden ve ağıllarının temizliği ve onların yavrularına hassas davranılmasını istemiştir. Hz. Peygamber, her can taşıyan hayvana yapılan iyiliğin sevabı olduğunu belirtmiş, kediyi aile fertlerinden biri olarak görmüştür.
İnsan hayatını tamamlayan, tabiattaki dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynayan hayvanlara karşı insanca muamele yapılması, gelenekten gelen yanlış tutum ve davranışların terk edilmesi konusunda herkesin hassasiyet göstermesi ve onlara karşı her türlü zulümden kaçınması medenî bir insanın olmazsa olmaz şartıdır.
İslam dininin tebliğcisi ve en büyük çevreci olan Hz. Muhammed (sav) de, fiilî olarak hayatının her safhasında çevrecilikle ilgili müspet faaliyetler içerisinde bulunmuştur. Çevre ile ilgili hadislerin kökeninde çevreye karşı duyarlılık, çevreyi koruma ve çevre bilinci yer almaktadır.
1. Buharî, Vudû B.68; Müslim, Taharet H.No: 95-96
2. Buharî, İcare B.2; İbn Mace, Ticarat B.5
3. Buharî, el-Hars ve`l-müzâra, Müslim, Müsakaat, H.No: 12
4. Buharî, Edebü`l-müfred, (thk., Halid Abdurrahman), s. 138, Dâru`l-Marife, Beyrut, 1966
5. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 415
6. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 61, 374
7. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 61
8. Buharî, Meğazi, B.27
9. Tirmizî, Birr B. 16
10. Buharî, Edeb B. 18; Müslim, Fedail H.No: 65
11. Müslim, Sayd H.No: 57