En Uzun Soluklu Raviye

02 Mayıs 2013
 

Susturulan değil, “Anlatsana ya Aişe!” şeklinde seslenmeyle kendisinden yaşça bir hayli büyük, ancak ihtiyar ve hantal olduğu söylenemeyecek eşi tarafından konuşmaya teşvik edilen bir kadındı, en uzun soluklu raviye.
Çocukluğumdan itibaren dinlediğim rivayet ve menkıbelerin bende bıraktığı bir “Aişe Validemiz” izlenimi var. Ufacık tefecik bir kadın gelir gözlerimin önüne düşünürken. Yerinde duramayan, neşeli, mütecessis, güzel konuşma yeteneğine sahip, cesur, muzip, meraklı, gururlu, hakkaniyetli olmaya çalışan yapıcı kişiliğe ilişkin imgeler, Müslüman kadın tasavvurumun olumlu anlamda güçlenmesinde başrollerde oldu hep, Hz. Fatıma (r.anha) ile birlikte. 
 
Peygamberimiz’in, (selam üzerine olsun) büyük değer verdiği kıymetli ve sevgili eşi, O’nun vefatından sonra uzun yıllar yaşadı ve rivayet ettiği hadislere baktığımız zaman fark edeceğimiz üzere, bütün zorluklarına karşılık dürüst bir tanıklığı sürdürmeye çalıştı. “Müminlerin Annesi” konumundaki küçük kadın, zekâsı ve cesaretiyle hem siyaset alanında etkili oldu, hem rivayet.
 
Kaynaklarda Peygamberimiz’le evlendiği veya nikâhlandığı yaş farklı geçiyor. Bi’set’in 4. yılında Mekke’de doğduğu kaydediliyor. Hicret’in 2. yılında ise Peygamberimiz’le evlendiği. Yaygın kanaat nikâhın 6 veya 7, evliliğin ise 9 veya 10 yaşında gerçekleştiği yönünde.
 
Aişe Abdurrahman Bintü’ş-Şatı “6 ya da 7 yaşındaydı” diye belirtiyor.
 
Onun talihi ya da talihsizliği, Hatice (r.anha) gibi güçlü bir kadının Hz. Muhammed (sav)’in hayatında bıraktığı doldurulamaz boşluktu. Öyle bir boşluk ki hem çocuk yaşta, evlilik için genç kızlık çağına girmesi beklenilecek olan Aişe (r.anha), hem de yaşlı ve tecrübeli Sevde Bint-i Zem’a (r.anha), aynı dönemde eş adayı olarak gündeme geldiler. Sevde (r.anha)  yaşlı, hicret yaşamış, “iri vücutlu”,  çoluklu çocuklu,  temiz ruhlu, geçim ehli,  nüktedan ve “güzel olmadığı” kaydedilen bir dul. Beklemediği evlilik teklifi en başından ona, beklentilerini sınırlama gereğiyle bile olağanüstü bir ödül gibi göründü.  Daha başında, Hatice (r.anha)’nin bıraktığı boşluktaki sevgili konumuna yerleşemeyeceğinin bilinciyle hareket etti. Zaman içinde eve gelen diğer eşlerin Hz. Muhammed (sav)’in ilgisini sadece kendilerine layık görüp onu dışarıda bırakan tavrı karşısında, Aişe (r.anha)’nin yanında durarak iyi niyetini korumayı sürdürdü.
 
Bintü’ş-Şatı’nın incelemesi, Peygamberimiz’le Aişe (r.anha)  arasındaki yaş uçurumunun o dönemdeki evlilik örneklerinde olağan karşılandığını kanıtlamaya dönük veriler içeriyor. Asr-ı Saadet toplumunda evlilik, günümüzde gerçekleşme şartlarına nispeten daha rahat kıstaslarla gerçekleşiyor, hatta sonlandırılıyordu. Peygamberimiz’in ilk evliliğini kendisinden 15 yaş büyük, başından iki evlilik geçmiş çoluklu çocuklu bir kadınla yapmış olması, günümüz Müslümanları arasında söylemsel olarak takdirle karşılansa da pratikte sık başvurulan bir örnek olmaktan uzaktır. Evliliğe hazırlanan Aişe (r.anha)’nin normal çocukluk gelişimini sürdürdüğünü aktarıyor Bintü’ş-Şatı. Yaşı itibarıyla, dönemin adetleri gereğince babası onun adına bu evliliği onayladı. Büyümeyi sürdürürken, belli belirsiz bir şekilde, bir oyunun içinde gelişen bir bilinçle, evliliğe hazırlanmayı başarması gerekiyordu.
 
Buna karşılık Aişe (r.anha)’nin evlilik yaşının 9 olmadığını savunan bir görüş de son yıllarda daha sık dile getiriliyor. Hatice Görmez’in “Aişe’nin Tefsir Rivayetleri” başlıklı yüksek lisans tezinde yer bulan rivayet ve yorumlar, bu açıklama eğilimine bir örnek. Görmez, Aişe (r.anha)’nin bi’setten önce yaşadığı bir beşik kertmesi bağının üzerinde duruyor. İslam sonrası damat tarafının şirkte ısrarı üzerine kız tarafı beşik kertmesini bozduğunda kayınvalide adayının, “Ben de onu gelin olarak almam, zira oğlumu inancından döndürür” dediği naklediliyor. Aişe (r.anha)’nin naklettiği bazı rivayetlerde nazil olduğundan söz ettiği erken dönem Mekki ayetler, başka bir “ileri yaş”  kanıtı olarak öne sürülüyor.
 

Yerinde duramayan, neşeli, mütecessis, güzel konuşma yeteneğine sahip, cesur, muzip, meraklı, gururlu, hakkaniyetli olmaya çalışan yapıcı kişiliğe ilişkin imgeler, Müslüman kadın tasavvurumun olumlu anlamda güçlenmesinde başrollerde oldu hep, Hz. Fatıma (r.anha) ile birlikte. 
 
Yaşı kaç olursa olsun, nikâh gerçekleştiği halde Aişe (r.anha), hâlâ ana-ata ocağının çatısı altında yaşamaya devam ediyordu. Beni Mahzûm’dan bir topluluğun yanında, sahip olduğu güzel konuşma gibi yetenekleri geliştirdiği bir eğitim görüyordu. Peygamberimiz ise, Sevde (r.anha)  evine geldiği halde henüz “eşsizdi” sanki; bu nedenle de sık sık Aişe (r.anha)’yi görmek için Ebu Bekir (ra)’in evine uğruyordu. Aişe (r.anha)’nin oyunlarına ortak olması, bir Peygamber olduğu halde çocuklaşmaya duyduğu ihtiyacı olduğu kadar,  çocukla çocuk olma yeteneğinin de göstergesi. Aişe (r.anha)’yi kendi evine getirmek için, onun evliliğe hazır olduğu zamanı bekleyecekti.
 
Küçük yaşta bir peygambere nişanlı olmak Aişe (r.anha)’nin bilincinin erkenden gelişimini etkilemişe benziyor. İlk Müslümanların yaşadığı eziyetlere tanık olarak, Hicret’in ilk adımlarının gergin bekleyişi ve oyunlarına karışan strateji konuşmalarıyla büyümeye devam etti. O dönemde kız çocukları için evliliğe hazırlanmak elbet gündelik hayatın bir parçasıydı. Aişe (r.anha)’nin günlük meşgalesi ise un öğütmekmiş. Hicret’ten üç yıl önce Mekke’de nikâhı kıyılan Aişe (r.anha), hicretin ardından Medine’ye,  kapısı Medine’de inşa edilen mescide açılan Peygamberimiz’e ait dokuz hücreden birine gelin gitti. “Nahif vücutlu, büyükçe gözlü, dalgalı saçlı, pembe beyaz parlak yüzlü sevimli bir gelin” olarak tarif ediliyor. Kimi müsteşrikler, ilk adım attığı andan itibaren Muhammed (sav)’ın evinde varlığının etkisinin güçlü bir şekilde hissedildiğini dile getiriyorlar.
 
Cezayirli yazar Asiye Cabbar, Asr-ı Saadet’teki kadınların duygu ve düşüncelerini, eleştiri ve tepkilerini dile getirme konusunda yüzyılımızın Müslüman kadınlarınkine göre çok daha hassas ve titiz olduklarını anlatıyor, Medine’den Uzaklarda isimli eserinde. Bu kitabın önemi, Hazreti Fatıma (r.anha)  ve Aişe (r.anha)’nin yanı sıra pek çok Müslüman kadının rivayetler alanındaki etkinliğini ortaya koymasıdır.
 
Aişe (r.anha)’nin 9 yıllık bir süre içinde rivayet ettiği hadis sayısı 2210 olarak kaydediliyor. Böylelikle en çok hadis rivayet eden yedi sahabi arasında 4. sırada yer alıyor. “Hz. Peygamber’in diğer hanımlarının ve hatta bütün kadınların bilgisi bir araya toplansa, Hz. Aişe’nin ilmi yine de hepsinden fazla olurdu” diyor İmam Zühri. Peygamberimiz’in kişiliğini ve hayatını yansıtan bir ayna gibi de değerlendirilebilir Aişe (r.anha)  kişiliği.  Eğer onun neşeli, hayat dolu, dakik ve dikkatli gözlemleri ve kayıt tutan belleği olmasaydı, sünnete uygun bir hayat tarzı etrafında pek çok önemli ayrıntı bugün bize ulaşamayabilirdi. Elbet tıp, şiir ve fıkıh alanındaki bilgisiyle de saygı görüyor.
 
“Şakalaşan Peygamber”, Aişe (r.anha)’nin bize aktardığı rivayetlerle daha bir yakınlaştığımız şahsiyet. Buhârî’de yer alan şu rivayet ilginç: Bir bayram günü Hz. Aişe (r.anha)  ile ensardan iki genç kız birlikte def çalıp şarkı söyleyerek eğlenmeye başlıyorlar. Peygamberimiz ise onlar rahatsız olmasın diye sedire uzanıp yüzünü örtüyor. Bunu gören Hz. Ebu Bekir (ra), “Peygamber’in yanında böyle şeyler yapılır mı?” sorusuyla azarlıyor sevgili kızını. Ancak Peygamberimiz, onları rahat bırakmasını istiyor Ebu Bekir (ra)’den. Aişe (r.anha)  ile koşu yarışı yapan, bu koşuda Aişe (r.anha)’ye yenilince yıllar sonra rövanşını talep eden, vefatından önceki gün bile Aişe (r.anha)  ile “ölüm-kalım” etrafında şakalaşan bir peygamber...  
 

Peygamberimiz’in, (selam üzerine olsun) büyük değer verdiği kıymetli ve sevgili eşi, O’nun vefatından sonra uzun yıllar yaşadı ve rivayet ettiği hadislere baktığımız zaman fark edeceğimiz üzere, bütün zorluklarına karşılık dürüst bir tanıklığı sürdürmeye çalıştı.
 
Susturulan değil, “Anlatsana ya Aişe!” şeklinde seslenmeyle kendisinden yaşça bir hayli büyük, ancak ihtiyar ve hantal olduğu söylenemeyecek eşi tarafından konuşmaya teşvik edilen bir kadındı, en uzun soluklu raviye.
 
Çok sevilendi Aişe (r.anha), dolayısıyla dikkatleri üzerine toplayan da... “İfk Vakası” bu açıdan irdelenmeye değer. Aişe (r.anha)’nin başından sonuna kadar vakarını koruduğu bu vakayı başka bir yazımda konu almak istiyorum.
 
 
 

 
Başlıca Kaynaklar:
 
1. Aişe Abdurrahman Bintü’ş-Şatı’, Resulullah’ın Annesi ve Hanımları, Uysal Kitabevi, 1987, Konya.
 
2. Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, “Tartışmalı Toplantılar Dizisi”,  İslami İlimler Araştırma Vakfı, 1989.
 
3. Assia Djebar, Medine’den Uzaklara, Nadir Kitap, 1992.