Hz. Peygamber Engellilere Nasıl Davranırdı?
Tarih boyunca her toplumda engelliler var olduğu gibi, Hz. Peygamber'in yaşadığı toplumda da belli oranda engelliler olmuştur. Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber, engellilerle insani ilişkiler içerisinde olmuş, onlarla ilgilenmiş, onlara değer vermiş, sorunlarını çözümlemiş, gerektiğinde onları teselli etmiştir.
Abese sûresinin ilk âyetlerinde bahsedilen olay bunun en iyi örneğidir: Kureyş'in ileri gelenlerine İslam'ı anlatırken gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmi Mektum yanına gelerek Hz. Peygamber'den kendisini İslam konusunda aydınlatmasını ve bilgi vermesini istemişti. Onun bu tutumu Hz. Peygamber'in hoşuna gitmemiş, sözünün kesilmesini istememiş, bundan dolayı ona karşı ilgisiz davranarak isteklerine cevap vermemiş ve yüzünü çevirmişti.(1) Yüce Allah, bu olay akabinde O'nun bu tavrını şöyle tenkit etmiştir: "(Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü. Ne bilirsin, belki o temizlenecek? Veya öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini muhtaç görmeyene gelince, Sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmamasından Sen sorumlu değilsin. Fakat Sen, koşarak ve (Allah'tan) korkarak Sana gelenle de ilgilenmiyorsun."(2) Ayette geçen ifadelerden anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber, olay esnasında Mekkelilerin önde gelenlerine İslam'ı tebliğe fazlaca kendini kaptırmıştı. Çünkü O, kendilerine dini tebliğ ettiği kişilerin Müslüman olacaklarını umuyor ve Müslümanların güçlenmesini arzu ediyordu.
Görme engelli olan Abdullah b. Ümmi Mektum'un ihmal edilmesi, onunla ilgilenilmemesi Allah tarafından hoş karşılanmamıştır.(3)Olaydan sonra Hz. Peygamber, Abdullah b. Ümmi Mektum'un yanına her gelişinde ona "Ey hakkında Rabbimin Beni itab ettiği (uyardığı) zat merhaba!" der ve urbasını altına sererdi.(4) Ayette Peygamber uyarıldığı gibi, aynı zamanda âmâ olan Abdullah b. Ümmi Mektum da gözü gören kimselere nasip olmayacak bir şerefle taltif edilmiştir.(5)
Ortopedik özürlü bir sahabi olan Amr b. el-Cemûh, yükümlü olmadığı halde azimet yolunu tercih ederek Hz. Peygamber'den savaşa katılma iznini almış ve şehit olmuştur. Hz. Peygamber, savaş esnasında onu görmüş ve ona şöyle demiştir: "Ben sanki seni cennette bu ayağın iyileşmiş bir vaziyette yürürken görüyor gibiyim. "(6)
Kamusal Alanda Engelliler
Hz. Peygamber'in, engellilere önem ve değer verdiğinin en güzel örneği onlara kamu alanında görev vermiş olmasıdır. Böylece onları topluma kazandırmaya çalışmış, onları toplumun üretken olmayan bir kesimi olarak görmemiştir.(7) Hz. Peygamber, görme engelli olan ve hicretten önce Medine'de Kur'ân öğreticisi olarak görev yapan Abdullah b. Ümmi Mektum'u, Mescid-i Nebevî'de müezzin olarak görevlendirdiği gibi,(8) Veda haccına ve Uhud savaşına gidişi de dahil, çeşitli zamanlarda Medine dışına çıktığında 13 defa Medine'de kendi yerine vekil bırakmış, namazları o kıldırmıştır.(9) Abdullah b. Ümmi Mektum, Tebûk gazvesinden sonra nazil olan ve savaşa fiilen katılanların, geride kalanlardan üstün olduğunu, ancak özrü olanların bu hükmün dışında tutulduğunu bildiren âyete rağmen o günden sonra yapılacak savaşlara katılacağını söyleyip, sancağın kendisine verilmesini istemiştir.
İslam'da engellilerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi, Abdullah b. Ümmi Mektum vesilesiyle mümkün olmuş, onların vekil bırakılmaları, imamlık yapmaları, savaşa iştirak etmeleri, farz namazlara katılmaları, korunma amacıyla köpek beslemeleri gibi konular açıklık kazanmıştır. Hz. Peygamber, namazlarda İbn Mektum ve daha başka görme özürlülerin imamlık yapmalarına izin vermiştir.(10) Hz. Peygamber'in, önde gelen sahabilerden Muaz b. Cebel'i ortopedik özrü olmasına rağmen Yemen'e vali olarak göndermiş olması(11) kayda değer bir olaydır. Hz. Peygamber'in görme engelli sahabilerin cemaate devam etmelerini ısrarla istemesinde, onların toplumdan tecrid edilmemeleri, yeteneklerine uygun alanlarda istihdam edilerek üretici bireyler olmaları, ideallerini gerçekleştirmelerine engel olmama ve onların kişiliklerini gerçekleştirmelerine yardımcı olma gibi hikmetli bir espri yatmaktadır.
Engellilere İnsanca Muamele Edilmesi
Hz. Peygamber, engelli/engelsiz ayırımı yapmadan insanlara insanca yaklaşılmasını istemektedir. Mekke fethedildiğinde, Hz. Ebû Bekir, yaşlı ve âmâ olan babası Ebû Kuhafe'yi sırtına yüklenerek Hz. Peygamber'in huzuruna getirmişti. Bu durumdan rahatsız olan Hz. Peygamber, "Bu ihtiyarı evde koysaydın da, onun yanına biz gitseydik ya?!" diyerek saygı ve nezaket göstermiş(12), böylece yaşlı/engelli birisine karşı sergilenmesi gereken tavrı bizlere öğretmiştir.
Sahabeden Abdurrahman b. Ka'b b. Malik (ra), babası gözlerini kaybedince, ona rehberlik yaptığını ve cuma günü olunca da namaza götürdüğünü bildirir.(13)
Hadislerde görme engelli bir kimseye yol göstermenin, sağır ve dilsizle ilgilenmenin, onlara yardımcı olmanın sadaka olduğu belirtilir ve bu tür olumlu davranışlar kişiye sevap kazandırır.(14)
"Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermesi için ona rehberlik etmen, derman arayan dertliye yardım için koşuşturman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir..."(15)
Hz. Peygamber herhangi bir âmânın yoluna engel olanları kınamış(16), onları yoldan saptıranları, kasten yanlış yola yönlendirenleri lanetliler içerisinde telakki etmiştir.(17)Hz. Peygamber'den gelen bu uyarılar dikkate alınması gereken ciddi uyarılardır.
Başkalarına zarar verici, onları incitici hatta sakatlayıcı konumunda olan şeylerin bertaraf edilmesi, bu tür şeylere karşı ilgisiz kalınmaması da hadislerde istenmektedir: "Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen bir sadakadır."(18) "İman yetmiş (veya altmış) küsur şubedir. En üstünü Lâilâhe illallah kelimesidir. En aşağısı ise yoldan eziyet verecek şeyleri gidermektir."(19)
Hz. Peygamber, hadislerinde insanın hastalık, sakatlık, bedensel-ruhsal olarak kendisine isabet eden her türlü sıkıntıya düşmesi, günahları için bir bağışlanma ve ahirette ecir almaya bir sebep olacağını ifade etmektedir: "Bir Müslümana isabet etmiş herhangi bir hastalık, dert, hüzün ve hatta gam yoktur ki, Allah (cc) bunu onun hataları için keffaret kılmış olmasın!"(20) Görme özürlü olan bir kişi, bu sıkıntısına katlanır ve sabrederse kendisine hadislerde cennet vaad edilmektedir. "Mükafatın büyüklüğünün belanın şiddetine göre" olduğunu söyleyen Hz. Peygamber(21), kendisinden nakledilen kudsî bir hadiste Yüce Allah'ın şöyle buyurduğunu ifade etmiştir: "Ben kulumu -iki gözünü kastederek- iki sevgilisiyle imtihan ettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona cenneti veririm. "(22)
Allah katında kimin kimden daha üstün olduğu her zaman bilinmez. "Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah'ın gerçekleştireceği kimselerdir."(23)
1) Bk.Tirmizî, Tefsir, 73; İbn İshak, Siyeru İbn İshak, thk., Muhammed Hamidullah, Hayra Hizmet Vakfı, Konya, 1981, s. 214; İbn Hişam, Abdülmelik b. Hişam, es-Sîretü'n-Nebeviyye, thk., Süheyl Zekâr, Dâru'l-Fikr, Beyrut, 1992, I, 245; İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsir (Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm), terc., B.Karlığa-B.Çetiner, Çağrı Yay., İstanbul 1993, XV, 182-183.
2) Abese, 80/1-10.
3) Kadı İyad, Ebu´l-Fadl İbn Musa, Şifâ-i Şerîf, terc., Naim Erdoğan-H.S. Erdoğan, Çile Yay., İstanbul 1980, s. 527.
4) Ahmet Naim, Sahîh-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercümesi ve Şerhi, D.İ.B.Y., Ankara 1975, II, 580.
5) Musa Carullah Bigiyef, Kitâbu's-Sünne, terc., Mehmet Görmez, Ankara Okulu Yay., Ankara 1998, s. 42.
6) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 299.
7) Hamdi Döndüren, İslam'ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar ve Ruhsatlar (yayınlanmamış tebliğ), Ülkemizde Engelliler Gerçeği ve İslam (sempozyum), D.İ.B., Ankara 2003, s. 6.
8) İbnü'l-Esîr el-Cezerî, İzzüddînEbu'l-Hasan Ali b. Muhammed, Üsdü'l-Gâbe fî Ma'rifeti's-Sahabe, thk., Muhammed İbrahim-Muhammed Ahmed Âşur-Mahmud Abdülvehhab, 1970, IV, 263; Abdullah Aydınlı,
9) İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe fî Ma'rifeti's-Sahâbe, IV, 264. İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe fî Ma'rifeti's-Sahâbe, IV, 264.
10) Bk.Aydınlı
11) Câhız, el-Bursân ve'l-Urcân ve'l-Umyân ve'l-Havlân, thk., Muhammed Mursî el-Hûlı, Beyrut, 1987, s. 214 (naklen Erul)
12) Ahmed b. Hanbel, III. 160, VI. 349-350.
13) İbn Mace, İkame, 78.
14) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 169.
15) Ahmet b. Hanbel, Müsned; V, 168-9, 154.
16) Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 217, 309.
17) Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 217, 309, 317.
18) Buharî, Sulh, 11, Cihad, 72, 128; Müslim, Zekat, 56.
19) Buhârî, İmân, 3, Hibe, 35; Müslim, İmân 58; Tirmizî, İman 6. İbn Mace, Edeb 7.
20) Tirmizî, Zühd 57. Ayrıca bk. İbn Mace, Fiten 23.
21) Müslim, Birr, 52; Ahmed, Musned, III, 24.
22) Buharî, Merda 7.
23) Buharî, Eyman 9, Tefsir, 68/1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47; Tirmizî, Cehennem 13. Ayrıca bk. İbn Mace, Zühd 4. m; Buharî, İman 7; Müslim, İman 71.