Son peygamber Hz. Muhammed’e (sav) atfedilen sözlerin, tutum ve davranışların anlatıldığı metinler “hadis” olarak adlandırılır. Bu metinler peygamberimizin ibadetleri, aile hayatı, güzel ahlakı, kişisel yaşamı hakkında bilgiler içerdiği gibi bazen devlet adamı olarak siyasi icraatlarını, yaptığı anlaşmaları, bir hâkim olarak verdiği kararları, bir ara bulucu olarak taraflara nasıl yol gösterdiğini de anlatır. Dolayısıyla hadisler konu çeşitliliği ve zenginliği bakımından oldukça geniş bir yelpazededir. Konusu ne olursa olsun hadislerin ortak noktası Peygamberimiz ile ilgili bilgi içermeleridir.
Hadisler, peygamberimizi görmüş ve onun peygamberliğine inanmış kişilerce, yani sahabe tarafından aktarılmıştır. Peygambere iman etmiş bu ilk Müslüman nesil İslam inancının bir gereği ve Kur’ân-ı Kerim’den öğrendiklerinin bir sonucu olarak Peygamberi dikkatle gözlemlemiş, dinlemiş, onun sözlerini, davranışlarını, ahlakını öğrenmeye ve anlamaya gayret etmişlerdi. Peygamberimizden görerek ya da duyarak öğrendiklerini de onu göremeyen bir sonraki kuşağa aktarmışlardı.
Hadislerin yapısı ve Peygamberimizle ilgili nasıl bilgiler içerdiğine dair bazı örnekler verelim:
Mesela Peygamberimize Medine’de on sene boyunca hizmet etmiş sahabi Enes b. Mâlik, Peygamberimizin şöyle dediğini aktarmıştır: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, bıktırmayınız.” (Buhârî, İlim, 11) Peygamberimizin bu sözü, sahabeden Enes b. Mâlik tarafından aktarılınca artık bir “hadis” kabul edilir. Aktarılan bilgi, Hz. Peygamber’in bir sözüdür.
Peygamberimizle ilgili aktarılan bilgiler bazen onun davranışlarıyla ilgili olabilir. Davranışların anlatıldığı hadislere şöyle bir örnek verebiliriz: Hz. Âişe: “Rasûlullah iki seçenek arasında kalınca günah olmadığı sürece kolay olanı tercih ederdi.” (Ebû Davud, Edeb, 5) demiştir. Peygamberimizin kolaylığı tercih etme sünneti Hz. Âişe tarafından rivayet edilince bir “hadis” metni oluşmuştur.
Sahabe, Peygamberimizin güzel ahlakına ve fiziksel özeliklerine dair bilgiler de aktarmıştır. Peygamberimizin ahlaki niteliklerine dair amcasının oğlu Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: “Rasûlullah insanların en cömerdi idi. Ramazan ayı gelince daha da cömert olurdu.” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy; Müslim, Fezâil, 50) Peygamberimizin cömertliğinin İbn Abbas tarafından anlatıldığı bu metin de “hadis” olarak adlandırılır.
Peygamberimizin bedensel özelliklerinin anlatıldığı hadislere örnek olarak ise Hz. Hatice’nin ilk evliliğinden dünyaya gelen ve Peygamberimizin üvey evladı olan Hind b. Ebî Hâle’nin rivayetinden söz edebiliriz: “Rasûlullah irice yapılı ve heybetliydi. Yüzü dolunay gibi parlardı. Uzuna yakın orta boyluydu.” (Tirmizî, Şemâil, 8)
Hadis ile birlikte sıklıkla duyduğumuz bir diğer terim de “sünnet”tir. Sünnet kelimesi, bizzat Hz. Peygamber tarafından kendi hayat tarzını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Şöyle ki: Peygamberimiz “Size düşen benim sünnetime tutunmaktır.” (Ebû Davud, Sünne, 5) buyurmuştur. Bir başka hadisinde ise “Nikâh benim sünnetimdir.” (İbn Mâce, Nikâh, 1) demiştir. Bu iki hadiste de “sünnet” kelimesi Hz. Peygamber’in Müslümanlar tarafından takip edilmesi gereken sözleri, tutum ve davranışlarının bütünüdür. Sünnet, İslam dininde Kitap’tan -yani Kur’ân-ı Kerim’den- sonra dinin belirleyicisi olan ana kaynaktır.
Bu son cümleyi biraz daha açıklayalım… İslam dininin inanç, ibadetler ve ahlak alanındaki esasları, öğretileri Kur’ân-ı Kerim’e ve Peygamber Efendimiz’e dayanır. Bir diğer deyişle Peygamber’in yaşam modeli Müslümanlar için dinin belirleyicisidir. Peygambere inanmanın başlıca gereği, onun yaşam tarzını yol gösterici olarak kabul etmektir.
Peygamberimiz nasıl ibadet ederdi? Nasıl bir babaydı? Nasıl bir eş, nasıl bir devlet adamı, nasıl bir öğretmen, nasıl bir kumandan ve nasıl bir hâkimdi? Dostlarıyla ve düşmanlarıyla, Müslümanlarla ve Müslüman olmayanlarla ilişkilerinde hangi esaslara göre hareket ederdi? Kadın ve çocuklarla iletişimi nasıldı? Doğaya ve doğa olaylarına, mülk ve servete bakışı nasıldı? İşte hayata dair her alanda onun söz ve tavırlarının her biri dini bağlayıcılıkları farklı derecelerde de olsa sünnet kapsamındadır. Sünnet aslında, Peygamber Efendimiz’in vahiy yoluyla öğrendiği esasların hayata yansımasıdır. Bu yönüyle de sünnet Kur’ân’ın pratikteki tamamlayıcısı niteliğindedir.
İşte tam da bu noktada akla şöyle bir soru gelebilir: Her hadis bir sünneti mi anlatır? Her bir hadis Müslümanlar için tartışmasız bir yaşam modeli midir? Tanımları birbirine çok yakın görünen bu iki terim arasında nasıl bir fark bulunmaktadır?
Peygamberin yaşam tarzı olarak sünnet, bir sahabi tarafından aktarılıp bir metne dönüştüğünde bu metin hadis olarak isimlendirilir. Sünneti öğrenmek için hadis metinlerine başvururuz. Bu nedenle sünnet ve hadisin tanımı birbirine oldukça yakındır. Başlıca fark, sünnetin bir delil olması, hadisin ise metin olmasıdır. Az önce verdiğimiz örneklere dönecek olursak kolaylaştırıcı ve cömert olmak Peygamberin sünnetidir. Bu nedenle bir Müslüman kolaylaştırıcı ve cömert olmaya çalışır. Onun kolaylaştırıcı olduğunu ve cömertliğini aktaran metinler ise hadis diye adlandırılır. Hadis, Hz. Peygamber’in sünnetinin râviler aracılığıyla aktarılmış metnini ifade etmek üzere kullanılmıştır. Dolayısıyla hadisin tanımında “Hz. Peygamber’e atfedilme” özelliği bulunmaktadır. Bu atıflar doğru olabileceği gibi hatalı da olabilir. Bu nedenle Hz. Peygamber’le ilgisi olmadığı halde sonraki dönemlerde onun adına uydurulan metinler için “uydurma hadis” terimi kullanılır. Ya da Hz. Peygamber’e ait olduğu iddia edilen ama onun söz ya da fiili olma olasılığı zayıf metinler için de “zayıf hadis” denir. Bu nedenle hadis olarak aktarıldığı halde bir sünneti belirlemeyen metinler de pekâlâ bulunabilir. Mesela, “Patlıcan her derde devadır” sonraki dönemlerde uydurulmuş ve hadis diye nakledilmiş bir metindir. Bu metinden hareketle patlıcan yemenin Peygamber tarafından teşvik edilen bir sünnet olduğu söylenemez. Ya da “Kadınlara danışın ama söylediklerinin tersini yapın” çok zayıf bir hadis olarak nitelenmiştir. Bu metinden hareketle kadınların söylediklerinin aksini tercih etmenin sünnet olduğunu söylemek mümkün değildir. Bilakis Peygamber efendimiz Hz. Hatice’nin, Ümmü Seleme’nin görüşlerine önem vermiş ve onların söylediklerini dikkate almıştı. Hadis âlimleri uydurma ve zayıf nitelikli olan metinleri sahih yani doğru olanlardan ayırt etmişlerdir. Sünnet güvenilir olan hadislerin bütünü dikkate alınarak tespit edilmiş olur.
Not: Bu yazı, özellikle hadis, sünnet ve bu alanlarla doğrudan ilişkili diğer meselelerde Müslümanların istifade etmesi amacıyla Meridyen Derneği'nin ev sahipliğinde hayata geçirilen geniş perspektifli bir çalışmanın parçasıdır. Konu edinilen meseleler, alanlarında uzman isimlerin bir araya geldiği bir istişare grubunda tüm yönleriyle ele alındıktan sonra, her başlık müstakil olarak ilgili yazar tarafından telif edilmiştir. Çalışmaya şu isimler katkı sunmaktadır: Prof. Dr. Ahmet Yücel, Prof. Dr. Ayşe Esra Şahyar, Doç. Dr. Fatma Kızıl, Doç. Dr. Rahile Kızılkaya Yılmaz, Doç. Dr. Dilek Tekin ve Dr. Betül Yılmazörnek.