Adalet her şeye ve herkese hakkını vermekse adil olmak için önce "hakkın” ne olup ne olmadığını bilmek gerekmez mi? Kimin, neye, ne kadar hakkı olduğu konusunda tutarlı, kuşatıcı ve bütünlüklü bir "hak" anlayışına sahip olmazsak nasıl adil olabiliriz ki?
Çıkarların çatıştığı en basit bir durumda haklıyı-haksızı gözetmeyi bir kenara bırakan egolarımız büyük davalarda nasıl verir adalet sınavını? Üstelik akıllarımız prensiplere ihanet etme ve bu ihaneti en âlâ manevralarla savunma konusunda bu kadar becerilerle donanmışken...
Bencilliği, çıkarcılığı, avantacılığı, sömürüyü asla bu kelimelerle ifade etmez bu akıl. Onların her birini "iş bilirlik, beceriklilik, akıllılık, kurnazlık" gibi nispeten hoş kelimelilerle tanıtır, başta kendine, sonra herkese.
İşte bu zekâ ve söz oyunları nedeniyle daha da önem kazanır "hakkın” ne olup ne olmadığı konusundaki zihinsel netlik. Bu konuda ilahi rehberlik bize temel ölçüleri ve prensipleri verir. Efendimizin örnek davranışları da bu ilkelerin tek tek olaylara nasıl uygulanacağını gösterir.
“Biz Kur’ân’ı hak olarak indirdik. O da hakkın ve gerçeğin ta kendisi olarak indi. Seni de ey Resulüm, sadece rahmetle müjdelemen ve inanmayanları ise azapla uyarman için gönderdik.” (İsra /105)
Pekâlâ, tamamen prensiplere göre hareket ettiğimizde hiç yanılmaz mıyız? İnsan olur da yanılmamak olur mu? Elbette yanılırız. Nitekim Peygamberimiz de bir davanın halli için başvuranlara kendisinin Allah bildirmedikçe gaybı bilmediğini, dolayısıyla ağzı iyi laf yapanın kendisini ikna edebileceğini, ama bu yolla haksızlık yapanın kıyamet günü bunun sonucuna katlanacağını söylerken bir kul olarak kendisinin de ilahi yardımdan mahrum kaldığında yanılabileceğine işaret etmişti.
Önemli olan bu yanılgının kötü niyet ya da prensiplerin ihlaline dayanmamasıdır.
Bu tarz yanılgıların bir başkasının hayatını baştan sona karartmaması için de Peygamberimiz birini yanlışlıkla cezalandırmaktansa yanlışlıkla affetmenin tercih edilmesi gerektiğini söyleyerek kişisel takdirleri affa yönlendirmiştir. Nerde bilgisiz zihinlerdeki katı-kaba İslam algısı nerde bu incelik…