Arap yazısı, Arapların kuvvetli hafızaya sahip olmaları nedeniyle İslam öncesinde pek fazla kullanılmadığı için gelişmemiştir. Dolayısıyla Arap harflerinin ve yazısının tekamülü İslamiyet'le, Kur’ân’ın nazil olması ve Rasûl-i Ekrem’in katiplerinden her şeyi kayd etmelerini istemesi ile başlamıştır. Zaman içerisinde çeşitli evrelerden geçerek gelişen Arap yazısı İslam sanatlarının en orijinal dalı olan Hat Sanatını meydana getirmiştir(1). Asırlar boyu Müslümanlar yaşadıkları mekanları, Peygamber Efendimiz’in şahsını ve tavsiyelerini hatırlatacak metinlerden oluşan hat eserleriyle donatmayı da bir görev bilmişlerdir.
Hz. Peygamber, hat sanatında öncelikle daha yazının gelişme safhalarında O'nun sünnetinin anlatıldığı el yazması hadis kitaplarında yer almıştır. Bunu, O’nun fiziksel ve karakter özelliklerinin yer aldığı Şemail adı verilen yazma kitaplar takip etmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in kırk hadisini ezberleyenlerin kıyamet gününde mükafat göreceğini bildiren rivayetlerin teşvikiyle kırk hadis mecmuaları ile beraber Hz. Peygamber için okunan çeşitli salavat ve duaları içeren delail, evrad ve dua risaleleri de hattatların özenle yazdıkları eserler arasında yer almıştır. Yine O'nun mübarek hayatını anlatan el yazması siyer kitapları da müze ve kütüphanelerde hat, tezhip ve ciltleriyle dikkat çeken gayet güzel örnekleri ile bu grubun içinde yer almaktadır.
Kitapların yanı sıra O'nun hadislerinin kıt’a adı verilen, bir sayfaya tek tek veya murakka olarak gruplar halinde sayfalara birden fazla yazı çeşidiyle yazılması sonucu oluşan albümlerde rastlanır.
Onun tavsiye niteliğindeki güzel sözleri levhalar halinde yazılıp tezyin edilip duvarlara asıldığı gibi hilye adı verilen fiziksel ve karakter özellikleri de XVIII. asırdan itibaren tezyinatlı bir şekilde hat sanatında yerini almıştır. Mübarek isimleri, hadis-i şerifleriyle beraber mabedlerde, tekke ve zaviyelerde büyük levha veya duvar yazıları olarak bulunmaktadır.
Hadis ve Şemail Kitapları
Hilye-i şeriflerin, peygamber sevgisini anlatması bakımından özel bir önemi bulunmaktadır. Duvara asılmak amacıyla hattatların şimdiye kadar yaptığı birçok farklı denemeler bulunmakla birlikte Hafız Osman tertibi halen yaygın olarak kullanılmaktadır.
Hz. Peygamber’i ve O’nun sünnetini konu alan eserlerin başında hadis ve şemail kitapları gelmektedir. Bunların ekseriyeti sanat yönü dikkate alınmaksızın yazılmış olmasına rağmen, içlerinde usta hattatlar tarafından yazılan, sanat değeri taşıyan kitap ve mecmualar da azımsanmayacak sayıda bulunmaktadır. Sözgelimi Sultan Reşad’ın Hırka-i Saadet Dairesinde okunmak üzere Hattat Hasan Rıza Efendi’ye yazdırarak vakfettiği, 8 ciltlik Sahîh-i Buhâri (TSMK, Hırka-i saadet 39), saray meşk hocası Abdullah Vefâî tarafından güzel bir nesihle yazılmış Gâyetü’t-tavzih li’l-Câmi’i’s-sahîh adlı tezyinatlı eser (TSMK, III. Ahmed 384) ve ünlü hattatlarımızdan Muhsinzâde Abdullah Efendi'nin II. Abdülhamid’in emriyle yazdığı Şifâ-i Şerif bu tür eserlerden sadece birkaçıdır. Şeyh Hamdullah’ın 901/1595-96’da istinsah ettiği Mesabihu’s-sünne (TSMK, III. Ahmed 278) ve Meşâriku’l-envâri’l-nebeviyye (Süleymaniye ktp, Ayasofya 898) adlı hadis kitapları da bu grupta yer alan eserler arasında bulunmaktadır.
Diğer taraftan Hz. Peygamber’in hadislerinden kırk tanesini ezberleyenlerin kıyamet gününde mükafatlandırılacağını belirten sözleri erken devirlerden itibaren gerek manzum, gerekse mensur kırk hadis kitaplarının derlenmesine vesile olmuştur. Bunlar arasında yine sarayın meşk hocalarından ve devrin tanınmış hattatlarından olan Hasan Üsküdarî tarafından istinsah edilen tezyinatlı Kitâbu Nefâhati’l-‘abiri’s-sârî adlı eseriyle (TSMK, III. Ahmed 567), Mevâhibu’l-âziziyye (TSMK, Medine 321) adlı bir diğer tezyinatlı hadis mecmuası bu türün dikkati çeken eserlerinden bazılarıdır.
Rasûl-i Ekrem’in müminlere en güzel örnek olan yaşam tarzı ve davranışlarını konu alan şemail kitapları da hat sanatında gereken ilgi ve alakayı gören türler arasında bulunmaktadır. Bu türün tezyinatlı ve sanatlı örnekleri arasında Kanunî devrinde tezyinatlı yazılan Şerh-i Şemâil-i Tırmizî (TSMK III. Ahmed 458) ile Hilye-i Hakanî’den seçme beyitler Mehmed Esad Yesârî, Yesdârîzade Mustafa İzzet Ömer Vasfi ve Aziz Efendi gibi Türk hat sanatının önde gelen şahsiyetleri tarafından talik hatla mecmua olarak tertip edilmiştir.(2), (3), (4)
Hilye-i şeriflerin, peygamber sevgisini anlatması bakımından özel bir önemi bulunmaktadır. Duvara asılmak amacıyla hattatların şimdiye kadar yaptığı birçok farklı denemeler bulunmakla birlikte Hafız Osman tertibi halen yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tertipte baş tarafta sülüs veya muhakkak besmele, ortada daire şeklinde nesih hattıyla yazılmış hilye metni ve bu daireyi kuşatan hilal süslemesi bulunmaktadır ki, Hz. Muhammed (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bu âlemi nuruyla aydınlattığı için güneşe ve aya benzetildiğinden, hilyenin göbek kısmında bu teşbihe uygun olarak güneş ve hilal şekli oluşturulmuştur. Bu dairevi kısmın dışında kalan dört köşeye çoğunlukla dört halife isimlerinin, bazen de Rasûlullah’ın Ahmed, Mahmud, Hâmid, Hamîd isimlerinin yazıldığı görülmektedir. Boşlukları tezhible süslenen bu bölümün altında Hz. Peygamber’le ilgili bir âyet yer almaktadır ki, en fazla yazılan “Biz ancak Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21/107) mealindeki âyettir. Bazen “Sen bir yüce ahlak üzere ahlak abidesisin.” (Kalem, 68/4) ve “Muhammed’in Allah Rasûlü olduğuna Allah’ın şehadeti yeter.” (Fetih, 48/28-29) mealindeki âyetlerden birinin ya da kelime-i tevhidin yazıldığı görülür. En alttaki etek kısmında ise ortada hilye metninin devamı ve hattat imzası, yanlarında da koltuk ismi verilen süsleme alanları yer almaktadır. Efendimiz’in teninin kokusu gül kokusuna benzetildiği için, O’nun sembolü olan gül motifine de hilye süslemelerinde sıkça yer verilmiştir(5)
Cami Yazıları
Rasûl-i Ekrem’in ism-i şerifleri camilerde mihrap üstünde veya caminin kare plandan kubbeye geçerken oluşan üçgenlerde, beş köşeli yıldız şeklinde ve âdeta açılmış bir gül gibi resmedilmiştir. O'nun mübarek ismi Osmanlı hat üstatlarının asırlar içinde bütün sanat yeteneklerini ve zevklerini ortaya koyarak biçimlendirdikleri bir sanat şaheseri haline gelmiştir.
Hemen hemen bütün camilerimizde, “Allah”, "Muhammed”, dört halife "Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali” ile Hz. Peygamber’in torunları “Hasan – Hüseyn”in isimlerinin, cemaatin rahat görebileceği yükseklikte ve büyüklükte yazılması veya levha olarak asılması bir gelenek halini almıştır. Bazı tarihî camilerde özellikle Orta Asya’da bu ibarelerin kûfi hattıyla çeşitli kompozisyonlar şeklinde yazıldığı görülse de, çoğunlukla celî sülüsle bazen de celî talikle yazılmışlardır. Bunun yanı sıra Kelime-i Tevhid, Kelime-i Şehadet ve mekanın özelliğine göre seçilen bazı hadis-i şerifler de camilerde levha veya kitabe olarak görülen hat eserleri arasındadır.
Rasûl-i Ekrem’in ism-i şerifleri camilerde mihrap üstünde veya caminin kare plandan kubbeye geçerken oluşan üçgenlerde, beş köşeli yıldız şeklinde ve âdeta açılmış bir gül gibi resmedilmiştir. O'nun mübarek ismi Osmanlı hat üstatlarının asırlar içinde bütün sanat yeteneklerini ve zevklerini ortaya koyarak biçimlendirdikleri bir sanat şaheseri haline gelmiştir. Muhammed (sav) kelimesinin hat sanatında estetik ölçülerine, Mustafa Rakım üslubunda ulaşılmış, Kazasker Mustafa İzzet, Mehmed Şefik, Sami Efendi gibi üstatların elinde en güzel örneklerini vermiştir. Ayrıca camilerde mihrap duvarındaki tezyinatlı/vitraylı camlarda da Lafza-i Celal ile beraber Muhammed ismi rengarenk bir şekilde yerini alarak bu ulvi mekanları süslemektedir. Özellikle Süleymaniye Camiindekiler dikkati şayandır.
1) Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Hat sanatı: İslam Kültür Mirasında, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu ; haz. M. Uğur Derman, Nihat M. Çetin. İstanbul, 1992; Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 1999, 41-63.
2) 'Muhittin Serin, “Muhammed”, DİA, XXX, İstanbul 2006, 462
3) Uğur Derman, “Yazı sanatımızda Hilye-i Saadet”
4) Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 1999, 117; Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999, 203.
5) Uğur Derman, “Yazı sanatımızda Hilye-i Saadet”, İlgi, sy. 28, s. 33; a.mlf. “Hilye”, DİA, 48. Faruk Taşkale-Hüseyin Gündüz, Hilye-i Şerif, İstanbul 2006. Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 1999, 117; Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999, 203.