Hz. İsa'nın Özünü Aramak

25 Ekim 2010

 

Çocukluk yıllarımda yine bir 25 Aralık günü gelip çatmıştı. Herkes noel hazırlıkları yaparken bizim için bugünün diğer günlerden bir farkı yoktu. Bu tarihin Hz. İsa'nın doğduğu tarih olduğuna ve kutsal bir gün olduğuna inanmıyorduk, çünkü İncil'deki ayetlere göre Hz. İsa hasat mevsiminde (kışın değil) doğmuştu ve İncil'in hiçbir yerinde bu günün kutsal bir gün olarak anılacağı yazmıyordu.

Bunun yanında bu günün kutlanma tarzı da, ağaçları gümüş ve altınla süsleyerek bunlara putperestçe tapınılmasından bahseden İncil'deki ayetlere ters düşmekteydi. Allah'ın vahiy yoluyla peygamberlerine göndermiş olduğu kılavuzluğa sebatla uyan bir kilisenin üyesi olan babam sayesinde popüler kültürün bir parçası olan bu putperest anlayışlardan uzak durarak büyümüştüm.

İlk gençlik yıllarımda çok farklı bir dünya görüşüne sahip olan annemin yanında yaşıyordum. Annemle birlikte Baptist kilisesine giderek Hz. İsa'yı bir Kurtarıcı olarak gören anlayış hakkında bilgi sahibi olmuş ve bir ağacın tepesinin bir melek figürü ya da bir yıldız ile süslendiği ve altına hediyelerin bırakıldığı popüler gelenekleri görmüştüm. Elbette sevdiklerimizden hediyeler almak güzel bir şeydi, fakat bütün bu neşeye ve kutlamalara eşlik etmemiz gerektiğini savunan inançları kabul edemezdim. Zaman zaman annemin artık bu dünyanın zevklerinden mahrum kalmamamız gerektiğini düşündüğünü hissediyordum, ancak babamın ölümden sonraki hayatımızla ilgili endişeleri kalbimde ve zihnimde önemli bir yer tutuyordu. Hz. İsa sevilecek bir kişiydi, fakat bütün bunlar ona olan sevgiyi göstermenin en iyi yolu gibi görünmüyordu.

Zaten zamanla Noel giderek daha fazla ticarileşti ve insanların "bu sefer ne hediye alacağı" ile ilgili bir etkinlik halini aldı. İsa hakkındaki düşünceler ve onun bizlere gönderilme nedenleri gitgide unutuldu. Yaşamış en değerli insanlardan biri olan Hz. İsa materyalizm ve maneviyat gibi birbirine zıt iki farklı yöne itildi. Birçok heykelin bulunduğu ahır sahneleri ve çeşitli kiliselerin İsa'nın sözde görüntüsü ve hareketlerini tasvir eden oyunlar aracılığıyla insanlara İsa'yı hatırlatma çabası, İsa'nın kim olduğuna dair bende mevcut olan zihin karışıklığını sadece arttırdı. İsa, Tanrı tarafından seçilip insanlığa bakir doğum vasıtasıyla bir rehber ve merhamet unsuru olarak mı getirilmişti yoksa insan şeklinde Tanrının Oğlu olarak mı yaratılmıştı ve bir şekilde Tanrının bir parçası mıydı? Eğer ikincisi söz konusuysa, nasıl olurda her şeye Kadir Tanrı Kendi yarattığı bir şeyde mevcut olabilirdi? Hangi deliller bu durumu desteklemekteydi? İsa diğer her insan gibi uyumadı ve dua etmedi mi? Yaratılışı babası ve annesi olmayan ve Tanrının sözüyle şekillendirilip biçimlendirilen ve mevcudiyet kazandırılan Hz. Adem'in yaratılışına benzemiyor muydu? Bu sorular zihnimi hep meşgul ediyordu fakat bu inanış biçimini anlamak için çevremde danışılabileceğim doğru kaynaklar yoktu. Veya o sıralar ben bunun farkında değildim. Erişkinliğe ulaşırken ve üniversiteye giderken, İslam'ı ve İslam'daki Hz. İsa anlayışını öğrenmeye başladım. Hz. Muhammed'in (sav) hadislerindeki ve Tanrının gönderdiği Kuran ayetlerindeki öğretileri keşfettikçe, bu kapsamlı açıklamalar kalbime huzur verdi ve daha önce hiç bilmediğim bir algı derinliği edinmemi sağladı. Hz. İsa bakir doğum ile hayat bulan bir peygamberdi, eski peygamberlerin soyundan geliyordu ve bir merhamet örneği ve rehber olarak bir mesaj ve çeşitli mucizeler ile gönderilmişti, böylece insanlar tek Tanrıya ve Onun Peygamberlerine iman ederek kendi ruhlarını kurtarabileceklerdi. Getirmiş olduğu mesaja karşı çok büyük bir direnişle karşılaştığında, amacını gerçekleştirmesi için Tanrı İsa'yı yanına aldı ve İsa diğer tüm insanlar gibi ölüp diğer hayata geçti. Bu inanışı Kadir olan Yaratıcı ve Alemlerin Bahşedicisi Tanrının doğası ve kutsal metindeki İsa'nın bilinen özü paralelinde gördüm ve mantıklı olan tek şey Hz. Muhammed'in, Peygamber İsa hakkındaki öğretilerini kabul etmemdi. Ve ben de Müslüman oldum.