Hz. Peygamber hac ve umre için dışarıdan Mekke’ye ve ticaret için panayırlara gelenlere İslâm davetini ulaştırmak amacıyla risâletinin ilk yıllarından itibaren gayret gösteriyordu. Bunlar arasında en verimli olanı Yesrib (Medine) halkıyla kurduğu temaslardı. Peygamberliğin 11. yılı (620) hac mevsiminde Yesrib’den gelen altı kişilik bir grupla Mina’nın tenha bir yeri olan Akabe’de karşılaştı, kendilerine İslâmiyet’i tebliğ etti. Hazrec kabilesine mensup bu kişiler Müslümanlığı benimsediler. İçlerinden Es‘ad b. Zürâre Yesrib’e dönüp yeni dini hem kendi kabilesine hem de Evsliler’e anlatıp bir yıl sonra yeniden Akabe’de Hz. Peygamber’le buluşma sözü verdi. İslâm dinine büyük hizmetler ifa eden ensar zümresinin çekirdeğini oluşturan bu altı Yesribli’nin faaliyetleri sonucunda birçok kişi müslüman oldu. Ertesi yıl (peygamberliğin 12. yılı Zilhicce /Temmuz 621) onu Hazrecli, ikisi Evsli olmak üzere on iki kişi Resûlullah’la gizlice Akabe’de buluştular. Yesribliler, “Hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, Rasûlullah’ın emirlerine uyacaklarına” söz verip kendisine biat ettiler. Bu biat “Birinci Akabe Biatı” adıyla anılmaktadır. Hz. Peygamber Yesrib halkına Kur’an’ı ve İslâm’ı öğretmesi, henüz müslüman olmayanları dine davet etmesi ve namaz kıldırması için Mus‘ab b. Umeyr’i onlarla birlikte gönderdi. Es‘ad b. Zürâre’nin evinde misafir olan Mus‘ab’ın bir yıl içindeki faaliyetleri, Evs kabilesinin reisleri Sa‘d b. Muâz ile Üseyd b. Hudayr da dahil olmak üzere Yesrib ileri gelenlerinin müslüman olmasını ve şehrin hicret yurdu haline gelmesini sağladı. Nitekim peygamberliğin 13. yılının (622) hac mevsiminde, ikisi kadın yetmiş beş Yesribli müslüman, henüz müslüman olmamışların da bulunduğu hac kafilesiyle birlikte Mekke’ye geldi. Hacdan sonra yine Akabe’de, Hz. Peygamber’le gizlice buluştu. Hz. Peygamber henüz müslüman olmayan amcası Abbas’la oraya gelmişti. Yesribliler’in kendisini şehirlerine davet etmeleri üzerine, Rasûl-i Ekrem önce Kur’ân-ı Kerîm’den bazı âyetler okudu, kendilerini İslâm’a kuvvetli bir şekilde bağlanmaları gerektiği hususunda teşvik edici sözler söyledi. Sonra İkinci Akabe Biatı’nın şartlarını sıraladı: Hicret ettiği takdirde kendisini ve Mekkeli bütün müslümanları kendi canlarını, çocuklarını, kadınlarını ve mallarını korudukları gibi koruyacaklarına, iyi günlerde de sıkıntılı zamanlarda da kendisine itaat edeceklerine, bollukta da darlıkta da malî yardımda bulunacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına, kimseden korkup çekinmeden hak üzere bulunacaklarına dair söz verip biat etmelerini söyledi. Yesribliler’in hepsi şartları kabul edip biatta bulundu. Rasûlullah, kendisiyle irtibat sağlayabilmeleri için aralarından on iki temsilci (nakîb) seçmelerini istedi. Onlar da dokuzu Hazrecli, üçü Evsli olmak üzere nakîblerini seçtiler. Hz. Peygamber Hazrec’ten Neccâroğulları’nın temsilcisi Es‘ad b. Zürâre’yi aynı zamanda diğer onbir temsilcinin de başkanı tayin etti. İkinci Akabe Biatı savaşla ilgili hususları da kapsadığı için “bey‘atül-harb” (savaş biatı) diye de anılmıştır. Aslında Yesrib, Kureyşliler’in aleyhine gelişmelerin olmasını sağlayacak stratejik bir mevkide bulunuyordu; kuzeyden Suriye, Filistin ve Irak’a gidecek kervanlar bu şehir civarından geçmek mecburiyetindeydi. Diğer taraftan Evs ve Hazrec kabileleri arasında 120 yıl kadar süren savaşların sonuncusu olan Buâs’ta çok kayıp verilmişti. Yeni din sayesinde aralarındaki düşmanlığın sona ermesi ümit ediliyordu. Nitekim Hz. Âişe “Buâs, Allah’ın resûlü için hazırladığı bir gündü” değerlendirmesini yapmıştır.