Medine çevresine gelen Kureyşliler bir savunma aracı olarak Arabistan’da bilinmeyen hendekle karşılaşınca şaşırıp kaldılar. Kuşatma sırasında hendeğin her iki yanında bulunan taraflar birbirlerine ok ve taş yağdırmaktaydı. İslam ordusu bir yandan düşmanların başka noktalardan şehre sızmasına engel olmaya bir yandan da onları hendek boyunca etkisiz hale getirmeye çalışıyordu. Müşrikler aralarında nöbetleşe hücuma geçiyorlar, bu birliklere Ebû Süfyân, Hübeyre b. Ebû Vehb, İkrime b. Ebû Cehil, Hz. Ömer’in kardeşi Dırâr b. Hattâb, Hâlid b. Velîd ve Amr b. Âs gibi ünlü savaşçılar kumanda ediyordu. Bir gün Hz. Peygamber’in çadırı müşrikler tarafından yoğun biçimde ok yağmuruna tutulmuş ancak ashabın ok ve taşlarla karşılık vermesi üzerine saldırı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Bir ara Kureyş süvarilerinden birkaçı hendeğin dar bir yerinden İslam ordusunun bulunduğu tarafa geçtiler. Bunlardan biri Araplar arasında cesaret ve kahramanlığıyla bilinen Amr b. Abdüved idi. Amr b. Abdüved, mübâreze (teke tek mücadele) için bir savaşçı istedi. Karşısına henüz genç yaşta bulunan Hz. Ali çıktı. Rasûl-i Ekrem, Ali’ye kılıcını verdi ve sarığını sardı. Amr, başlangıçta küçümsediği Hz. Ali tarafından bir kılıç darbesiyle yere serildi. Onunla birlikte hendeği geçenlerden Nevfel b. Abdullah hendeğe düşerek öldü; diğerleri de geri çekilmek zorunda kaldılar.
Yirmi gün kadar süren kuşatma sırasında bazı küçük çatışmalar olduysa da müttefik güçler bir sonuç alamadı. Müşrikler kısa sürecek bir savaş için hazırlık yapmış olduğundan hem savaşçıların hem de binek hayvanlarının yiyecek kaynakları tükenmişti. Bu arada Hayber Yahudilerinin gönderdiği yirmi deve yükü yiyecek maddesi ve hayvan yemi Müslümanların eline geçti. Ayrıca hava iyice soğuduğundan Mekkeliler zor durumda kalmış, şiddetli bir fırtınada çadırları alt üst olunca paniğe kapılmışlardı. O sıralarda Şevval ayının sonuna gelinmişti; haram aylardan Zilkade girmek üzereydi ve hac mevsimi başlayacaktı. Bütün bu şartlar altında Ebû Süfyân sonuç alınamayacağını anlayıp Mekke’ye dönmek üzere kuşatmayı kaldırdı (Zilkade 5/Nisan 627).
İslam tarihinde bir dönüm noktası olan Hendek Gazvesi’nde altı Müslüman şehit oldu; buna karşılık sekiz düşman askeri öldürüldü. Müslümanlar, Hendek Gazvesi’nde büyük sıkıntılara maruz kalmış, kalabalık düşman ordusu karşısında endişeye kapılmışlardı. Hiçbir olayda namazını geçirmeyen Hz. Peygamber’in kuşatma sırasında bir gün öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını geceleyin topluca kılmak zorunda kalması O’nun ve ashabının ne kadar zor şartlar altında mücadele verdiklerini açıkça göstermektedir. Bu savaşa adını veren Ahzâb suresinde, Müslümanların müttefik ordular karşısında kapıldıkları korkudan bahsedilerek bunun bir iman sınavı olduğu belirtilmiş, Allah’ın Müslümanları görünmeyen ordularla desteklediği ifade edilmiştir (el-Ahzâb 33/9-12, 25).
Hendek Gazvesi ile müşriklerin Hz. Peygamber’i ve Müslümanları ortadan kaldırmaya yönelik son teşebbüsleri de başarısızlıkla sonuçlanmış oldu. Düşmanın başarısızlığında Hz. Peygamber’in Yahudiler ile onların müttefiği olan Arap kabilelerinin arasını açmak üzere uyguladığı siyaset ve diplomasinin yanında derin bir istihbarat çalışması yapmasının da önemli rolü olmuştur. Hz. Peygamber’in savaş sırasında düşman ittifakını bozmak için başvurduğu tedbirlerden biri, Nu‘aym b. Mes‘ûd’la ilgilidir. Benî Eşca‘ kabilesinin reisi olan Nu‘aym yeni Müslüman olmuş ancak bunu henüz kimse duymamıştı. Nu‘aym, Hz. Peygamber’in isteği üzerine ayrı ayrı Benî Kurayza ve Kureyş’e giderek onları birbirleri aleyhine kışkırttı. Böylece düşman saflarında ortaya çıkan ihtilaf, Benî Kurayza Yahudilerinin saf dışı kalmaları sonucunu doğurdu.
Bu savaştan sonra Hz. Peygamber savaş stratejisini gözden geçirdi. Müslümanlara saldırı hazırlığı içinde olan düşman kuvvetlerine onlardan erken davranıp hücum etmenin önemli olduğu görüldü. Bu doğrultuda Benî Kurayza üzerine sefer düzenlendi.