Mekke’nin fethinden sonra Rasûl-i Ekrem’i meşgul eden kabile topluluklarından biri de Hevâzinliler’di. Birçok kola ayrılan Hevâzin, Mekke ile Necid arasında ve güneyde Yemen’e kadar uzanan bölgelerde yaşıyordu. Kabilenin önemli bir kolunu oluşturan Sakîfliler, Tâif’te bulunuyordu. Hevâzin kabile topluluklarıyla Kureyş arasında ticari münasebetlerin de tesiriyle Cahiliye döneminden beri süregelen düşmanlık, Kureyş kabilesinden olan Rasûlullah’a ve O’nun getirdiği İslamiyet’e de yönelmişti. Kabilenin bazı kolları Hudeybiye Antlaşması’nın yol emniyetiyle ilgili hükümlerini ihlal ettiklerinden Hz. Peygamber, onlar üzerine bazı küçük seriyyeler göndermişti. Ancak kin ve düşmanlıkları artarak devam ettiği için Hevâzinliler, Mekke fethi sırasında Resûlullah’ın Kureyş’ten sonra en önemli hedeflerinden biri haline gelmişti. Mekke’de bulunduğu sırada Rasûl-i Ekrem, ele geçirilen bir casustan Hevâzinlilerin Müslümanlara karşı savaşa girişmek üzere büyük bir hazırlık yaptıklarını öğrendi. Diğer taraftan Sakîfliler de Tâif yolu üzerindeki Uzzâ putunun yıktırılması üzerine kendi putları Lât’ın da tahrip edileceğinden korkup Evtâs’ta toplanan Hevâzinlilere katıldılar. Hevâzin ordusunun kumandanlığını otuz yaşlarındaki Mâlik b. Avf en-Nasrî yapıyordu. Mâlik b. Avf tecrübeli kişilerin muhalefetine rağmen askerlerini savaş meydanında tutabilmek için kadın, çocuk, mal ve hayvanların da cepheye getirilmesini emretmişti. Böylece Müslümanlara karşı topyekûn bir savaş durumu ortaya çıkmıştı.
İstihbarat için gönderdiği Abdullah b. Ebû Hadred el-Eslemî’nin, Hevâzin ve Sakîf kabilelerinin Evtas vadisinde toplandıkları haberini doğrulaması üzerine Hz. Peygamber, savaş hazırlıklarına başladı. Ardından Mekkeli Müslümanlardan yeni katılan 2.000 kişi ile birlikte asker sayısı 12.000’e ulaşan ordusuyla Mekke’nin fethinden on yedi gün sonra 6 Şevval 8 (27 Ocak 630) tarihinde yola çıktı. İslam ordusunda Ümmü Umâre, Ümmü’l-Hâris ve Ümmü Süleym gibi sahabe hanımlar da bulunuyordu.
11 Şevval 8 (1 Şubat 630) Perşembe günü Evtâs’a yönelen İslam ordusu geceleyin Huneyn’e ulaştı ve burada şafak sökünceye kadar bekledi. Fecir vakti Süleymoğullarından 100 süvarinin oluşturduğu Hâlid b. Velîd kumandasındaki öncü birliğin arkasından harekete geçti. Huneyn vadisine Müslümanlardan önce gelip vadinin en dar ve kumlu yerine pusu pusu kuran Hevâzinlilerin öncü birliğini oka tutmasıyla savaş fiilen başladı. Havanın henüz karanlık olması yüzünden pusudaki düşmanların yerini tesbit etmek çok zordu. Bunun yanı sıra ürken at ve develerin meydana getirdiği karışıklık ve panik havası öncü birliğin dağılmasına, merkezdeki birliklerin de düzensiz bir şekilde geri çekilmesine sebep oldu. Öyle ki Hz. Peygamber’in etrafında çok az sayıda asker kaldı. Kur’ân-ı Kerîm’de bozgunun sebebi olarak Müslümanların sayı bakımından kendilerini üstün görmesine, dolayısıyla Allah’a tevekkülün tam manasıyla gerçekleşmemiş olmasına dikkat çekilmiş fakat yaşanan acı tecrübeden sonra Allah’ın manevi desteğiyle zaferin kazanıldığı ifade edilmiştir (et-Tevbe 9/25-26). Dağılan ordu, Rasûlullah’ın uyarısı, cesur ve kararlı müdahalesiyle kısa zamanda toparlandı ve şiddetli bir savaştan sonra zafere ulaşıldı. Hevâzinlilerin büyük bir kısmı, kumandanlarıyla birlikte Tâif’e bir kısmı da Evtâs’a sığındı, geri kalanlar ise Nahle’ye kaçtı. Böylece bedevi Arapların Müslümanlara karşı mücadelelerinin son zirvesini teşkil eden bu savaş da Müslümanların zaferiyle sonuçlanmış oldu.
Bu savaşta dört Müslümanın şehid olduğu, düşman askerinden de meşhur şair ve cengâver Düreyd b. Simne’nin de aralarında bulunduğu 70 kişinin öldüğü rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber; ashabına çocuk, kadın, hizmetçi ve kölelerin öldürülmemesini emretmiş ve o gün öldürülen bir kadına çok üzülmüştü.
Yenilginin ardından kaçan Hevâzinlilerin büyük kısmı kumandanları Mâlik ile birlikte Tâif’e bir kısmı da Evtâs’a sığındı geri kalanlar ise Nahle’ye yöneldiler. Rasûl-i Ekrem savaşın ertesi günü kendisi Tâif üzerine yürürken Evtâs ve Nahle’ye de birer birlik gönderdi. Nahle’ye gönderilen birlik, kaçanların dağa çıkmaları üzerine takipten vazgeçerek geri döndü. Evtâs’a gönderilen Ebû Âmir el-Eş‘arî kumandasındaki birlik ise burada Hevâzinlilierle yaptığı savaşı kazandı. Ancak Ebû Âmir şehid düştü. Kumandayı alan Ebû Mûsâ el-Eş‘arî, ele geçirdiği esirlerle ganimetleri Hz. Peygamber’in talimatı gereği Huneyn Gazvesi’nde elde edilen ganimetlerin toplandığı Ci‘râne’ye getirdi.