Hz. Peygamber’in Sünnetinde Sözün Güzellik Boyutu

20 Temmuz 2018

Bir kelimeden, bir cümleden ne çıkar demeyelim. Bazen öyle olur ki ağzımızdan çıkan bir kelime felaketlere yol açabilir. Sadece başkasına zarara yol açmaz; onunla kendimize de zarar veririz. Her bir günah nasıl ki, kalbimizde siyah bir noktaya dönüşüyorsa ağzımızdan çıkacak kötü kelimeler de kalbimizi –Allah muhafaza etsin- zamanla karartacaktır. Onun için Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimiz ötelerden bizi uyarıyor: “Kul bazen içinde ne olduğu belli olmayan (yani kötülüğünü ve ne sabit olacağını düşünmeden) bir söz söyler de, o söz sebebiyle ateşin içinde, güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasında daha uzak bir derinliğe kayıp gider!” (Buharî, Rikâk 23.) Bir kelime ve bir akıbet…

Sözlerimiz ve akıbetimiz arasındaki ilişkiyi Allah Rasûlü (sav)’nün şu beyanından daha çarpıcı bir şekilde başka kim ifade edebilir: “Bir kul, Allah'ın hoşnut olduğu kelimelerden bir kelimeyi ehemmiyet vermeyerek söyler de Allah o kimseyi bu kelime sebebiyle birçok derecelere yükseltir. Bir kul da Allah'ı öfkelendirecek kelimelerden bir kelimeyi, hiç ehemmiyet vermeden söyler de, kendisi o kelime sebebiyle cehennemin içine düşer!” (Buharî, Rikâk, 23) O halde sözlerimiz oldukça önemlidir. Sözlerimizi, ağzımızdan çıkmadan önce tartmalıyız. Hesabını veremeyeceğimiz söz sarf etmemeliyiz. Söz ve kalp arasında derin bir ilişki ve etkileşim olduğu açıktır. Sözlerimiz kalbimizi, kalbimiz de sözlerimizi etkiler. Sözlerimiz kalbimizi nasıl etkiler diyebiliriz. Hatta bırakınız sözlerimizi kalbimiz ile vücudumuzun organları arasında da birebir ilişki vardır. Organlarımızın hareketleri özellikle jest-mimiklerimiz, el hareketlerimiz kalbimizi doğrudan etkiler. Bu nedenle ağzımızdan çıkan kötü sözler bizi rahatsız etmelidir. Rahatsız etmiyorsa kalbimizin kapılarını sonuna kadar onlara açmışız demektir. Oysa kalbimizde muhafızların olması gerekir. Kötü ve bizi günaha sokacak sözlerimize karşı tövbe ve istiğfar muhafızlarını devreye sokmak durumundayız. Bununla birlikte ağzımızdan çıkan kötü sözlerin bizi azaba sürükleyebileceğini de sürekli hatırda tutmalıyız. Diğer taraftan güzel sözlerin Allah’a yükseleceği bilinciyle hareket etmeliyiz. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.” (Fâtır, 35/10) Yaptığımız salih amelleri Allah’a yükseltecek olan güzel sözlerimizdir. Sözlerimizi de güzel kılan niyetlerimizdir. Niyetlerimiz bozuk olursa, sözlerimiz, sözlerimiz bozuk olursa davranışlarımız da bozuk olur. Bunların arasında oldukça sıkı bir ilişki vardır. Sözün bu gücünü ve insanlara ne tür akıbet hazırlayacağını Yunus ne güzel ifade eder: “Söz ola kese savaşı/ söz ola kestire başı/ söz ola ağulu aşı/ bal ile yağ ede bir söz”.

Âlimler, mübah yani dinen sakıncası olmayan konuşmaların aleyhte olmayacak sınırda kalsa bile ahirette faydasının olmayacağına dikkat çekerler. Normal bir sohbet mübahtır, ama gıybete, dedikoduya, malayaniye bulaşma tehlikesi her an mevcuttur.

Allah Rasûlü (sav) sözün hayırlı olmasını o kadar vurguluyor ki, bir keresinde “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun”  (Buharî, Rikâk 23) buyurarak dikkatlerimizi sözümüzde bir hayır ve bereket yoksa susmanın daha faydalı olacağına çekiyor. Bu mealde bir başka hadislerinde Efendimiz “İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah Teala'yı zikretmek müstesnadır” (Tirmizî, Zühd 63) buyurmaktadır. Aliyyu'l-Kâri’ye göre hadisin açık manası, istisna edilen iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah Teâlâ’yı zikretmek dışında bütün konuşmaların kişinin aleyhinde olduğunu, mübah bir çeşit bulunmadığını gösteriyor. Ancak bu gibi hadisleri mübalağaya ve istikametli olmayan konuşmadan sakındırmak/caydırmak anlamında yorumlamak gerekir. Şu halde gerek ayetler ve gerek hadisler hayra, yardımlaşmaya, dostluğa vb. yönelik konuşma çeşitleri dışındaki konuşmaların kişinin lehine olmadığına işaret ediyor. Hadiste sadece üç istisnanın belirtilmesi, hem o üç kısma giren konuşmaların önemini gösterir, hem de bunlar dışında kalan mübah konuşmalarda son derece dikkatli olmaya uyarı demektir. Âlimler, mübah yani dinen sakıncası olmayan konuşmaların aleyhte olmayacak sınırda kalsa bile ahirette faydasının olmayacağına dikkat çekerler. Normal bir sohbet mübahtır, ama gıybete, dedikoduya, malayaniye bulaşma tehlikesi her an mevcuttur.

Sonuç olarak bir sözden ne çıkar diye düşünmemek gerekir. Bir çiçekle bahar gelmez, ancak bir çiçekle bahar başlar. Bir sözle medeniyet kurulmaz fakat medeniyet bir sözle başlar. İslam medeniyeti de vahiyle, sözle, “İkra!” denilerek başlamış ve şekillenmiştir.