Hz. Hatice'nin de yeğeni olan Hâkim b. Hizam'ın bu sorusu, ilk okuduğumdan beri dikkatimi çekmiştir. Sorudaki naif merak ile verilen cevap, İslam'ın insandan beklediği temel hedefin ipuçlarını gösteriyor olsa gerek. Soru ve cevabı birlikte yeniden anlamaya çalıştığımda ise, kendimde endişeli bir sorgulamanın başladığını fark ettiğimi söyleyebilirim: İnsanı İslam ile kaynaştıran, adım atmasını sağlayan iyi niyet temelinde yapılmış tüm eylemleriyse, o halde bunlar eksik olduğunda İslam olmaktan uzaklaşabilir miydi?
Efendimizin cevabı ile soruyu, ufkumdaki anlama süreciyle adım adım başlatayım, düşünce yolculuğumuzu.
Hâkim b. Hizam'ın merakı, İslam'ın insanda inşa etmek istediği asıl hedefi anlamasının hemen sonrasında, bu amacı hayatında Müslüman olmasından çok önce de, önceliklerine aldığını fark ettiğini gösteriyor. "Öncesinde de insanın kalbini ihmal etmeme gayesiyle yaptığı pek çok davranışları olduğuna göre, acaba onlar Allah tarafından değerli görülmekte miydi?" Sanırım Allah, sevmiş mi ya da değerli görmüş müdür sorusunun takibiydi bu kıymetli arayış.
Hz. Peygamberin cevabı ise, davranışlarında iyi olanı arayan, insanı ihmal etmeyen kişilerin, hayatı güzelleştirmek adına sunduğu gayret ve arayışlarının, niyetleri ölçüsünce karşılık bulacağını anlatıyor. Yolu bulduran ve Allah'ın yardımını sağlayan, yolcunun yolundan şaşmaması demek ki.
İyiliğin, bir kalbi yorgun düşmekten kurtaran çabanın Allah katındaki yerini bulacak olan değerini hatırlatır Efendimiz’in bu sözleri. Ahlakın başkasına dönük yüzüyle kendimizi arındırabileceğimizi, bu dünyada sevinç sebebi olmanın huzurunu hissedebileceğimizi ve bunlar sayesinde Rabbin dikkatini üzerimize çekeceğimizi de. "Kalpleri unutmadan yaşamayı önemsediğin ân, önemsenirsin Yaradan tarafından" der gibi, bir manası var verilen cevabın.
"Ben şah damarından daha yakınım" (Kâf suresi 50/16) buyruğunun, vicdanın sesine işaret ettiği ve o sesi duyabilen içimizdeki sesle yürüdüğümüzde Rabbe yakınlığın yani kurtuluşun çağrısına uymanın da artabileceğinin işaretleriyle dopdolu.
"Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibidir" (Maide suresi 5/32) buyruğu kurtuluşun karşımdakinin, yarasını gördüğüm kişinin yanından umursamazlıkla geçmediğim takdirde, elimden tutulacak günün gelmesinin de yakın olduğunu düşündürüyor, Hz. Peygamberin cevabı.
Hâl ve davranışıyla çoktandır mümin bir yaşantının adımlarını takip eden kişinin, insana "görebilme bilinci" kazandırmak isteyen İslam ile huzura kavuşabilmesinin yollarının mümkünlüğü ortaya çıkıyor. Ya, gidişatını en doğru bilip de kendini sorgu ateşinden geçirmeyen bir Müslüman, Allah'ın sesine yakın olan vicdanından uzak düşerse! Emin olmalı mı, Müslümanlığının kendini güzelleştireceğinden. Yeterli midir Müslümanım diyebilmek ve Müslüman bir ailenin ferdi olmak!
Sanırım arayış insanı olabilen insandır Mümin olmak. Yani salih amellere varabilmek. Neyi aramak? İnsana unuttuklarını fark ettirerek, fakat kendi unuttuklarımızın da olabileceğini ihmal etmeden, algılarımızı açarak; her şeyi en âlâ kendimizin bildiği ve eylediğini düşünerek değil, her insandan öğrenebileceğimizi ancak hakikate, böylesi bir öğrenme arayışıyla yakın olacağımızı bilerek; üzerimizdeki hüzün ya da derdin çeşitleri bulsa da bizi, alabiliyorsam dinleyerek yapabiliyorsam yardım ederek başkasına, biraz daha dikkat kesildiğimde, kendimde boğulmamı gideren Rahman'ın sesini duymaya yaklaşabilirim ancak.
Hadis-i şerifi, soruyu soranın çabasını ve verilen cevabı yeniden, anlamını sınırlamadan okuduğumuzda, başkalarının yüreğini ihmal etmeyeni Allah'ın dikkate aldığı-alacağının, gerçeğini bize hatırlatıyor olmalı.
İyiliği yapabilmek için savsaklayıcı sorulara düşmeden, insanı yargılama ve dışlamadan tanıma ve anlamaya çalışarak, Yaradandan ötürü nezaketin işlevsel olduğu, böylesi yaşama hedeflerini benimsemek, gönlümüze de iyi gelecektir. Zira kendi Müslümanlığımızı güzelleştirebilme anlamındaki tüm çabalar da salih ameller kapsamında değil midir?
Müslümanın meselesinin ne olması gerektiğini anlatan bu hadis, kendimizi bulabilmek için "bir kalbi ihmal etmeme" prensibiyle düşünme ve "iyi" olanı fark edip eyleyebilmenin üstünlüğünü hatırlatıyor. Yani amelin Allah katındaki yerini belirleyen ayrıntıyı. Dünya hayatında geçireceğimiz kısacık ömürlerimizin, yalnızca önemseyen ve değer bilinciyle bir başkasını dikkate alan davranışlarımızla bereketleneceğini ifade ediyor olmalı. Sanırım mümin olma çabamız, bir kalbi ihmal etmemek duyarlılığıyla yol alacak.