Ramazan’ın olmazsa olmazlarından biri de Cebrail (as) ile Peygamberimiz’in her Ramazan tekrarladıkları bir sünnetin tebcili olan mukabelelerdir. Başka zaman olsa açıktan taşınmayacak olan mushaflar koltukların altına sıkıştırılır, başlarda takkeler ve namaz örtüleriyle mukabele okunan camilere koşulur. Gecelerini namazla şenlendiren Ramazan, gündüzlerini mukabelelerle süsler.
Kalabalık bir mukabelede sadece bir tek ses duyulur: Karî’nin zaman zaman şırıldayan bir dere, zaman zaman da gürüldeyen bir çağlayan gibi okuduğu Kur’an’ın sesi. Bu akışa eşlik eden bir fon vardır ki o da her sayfanın sonunda takip edenlerin aynı anda sayfayı çevirmesinden doğan hışırtı. İşte bu ses, şahsen bu dünyada en sevdiğim seslerden biridir. Ramazan’ın bizi Kur’an’ın gölgesine çağıran sesine hep birlikte icabet ettiğimizi gösterir.
Yeryüzünde Allah kelamı olduğunu iddia eden kitaplar arasında kaynağından bugüne hiç değişmeden gelen tek kitap olan Kur’an, muhtevasındaki ilahilik dışında sadece okunuşuyla bile ruhları etkilemeye yeter. Hele bir de güzel okunan bir Kur’an’ı anlayarak dinleyebiliyorsanız bundan âlâ bir zevki ömrü hayatınızda tadamazsınız.