Kur'ân Yolculuğu: Nasr Suresi

26 Aralık 2013

Başarılı insan! Yaklaş ve seyret… Kendi başarılarını da yanına al ve onun yükselen omuzlarından şahit ol bir muzafferin olgunluğuna!

En başta elde ettiğin bütün başarıların Rabbinin izni ve yardımıyla gerçekleştiğini düşün! Geldiğin bu yükseklikte başını en aşağıya; geldiğin o yerlere çevirdiğin zaman, ister istemez bir sarhoşluğa kapılabilirsin. Fakat başını yukarı kaldır ve başarıların asıl kaynağının bir kez daha farkına var!

Sana yakışan geldiğin bu ürkütücü zirvede, (bulunduğun üst düzey statüde, akademik titrde, mevkide, makamda, pozisyon, konumda…) Allah’ı hamd ile anmaktan, ilkeli kalmaya devam etmekten başka bir şey olamaz. Asıl zirve insanlıktır.

Kibir dizleri kanatır. Sıkboğaz eden dürtülere boyun eğme ve de ki:“Hatalarım, eksikliklerim var.  Daha yükseği vardır muhakkak buraların... Benden büyük olana bakmalıyım. Yüzümü O’na dönmeli, başarıyı bana tattırana teşekkür etmeliyim.”

Asıl alçakgönüllülük sarptır! Hep kendine pay çıkarmanın, basit zaafların fırlatıp atıldığı bir sarplık…

Başarıdan dengeni yitirmek şöyle dursun, zaferi yenilgiye çevirmemek/korumak için şimdiden zaaflarını gözden geçirmeye başla.

Tam başarı esnasında Rabbin Nasr ayetleriyle yanında olması ne iyi! Düşmemen için elinden tutması. Dengeni sağlama alman için gösterdiği şefkat!

İnsan daha çok toplumsal konularda gösterilen başarılarda erdemleri korumakta zorlanır. Çünkü onay ve takdir kalabalığı, övgüde bu çoğunluğu yakalamak, her zaman toplumsal bir başarıda daha fazla yaşanır.

 Fakat bir insana her zaman alçak gönüllülük yakıştığı halde, mütevazı olmanın iyiden iyiye zorlaştığı kimi zamanlar olur. Onlar da hayatın tek düze gidişinin aksine zirveye çıkılan, bir başarıya ulaşılan zamanlardır. Böyle anlarda içten ve dıştan gelen övgülere karşı dirençsizleşilir. Normal zamanlarda duymadığı kadar övgü ve takdir cümleleri ile karşılaşmak -ister istemez- benliğinde kendini beğenme yönünde bir baskı oluşur. Bu dıştan gelen baskı egonun üzerine keyfince kurulur ve pusuda olumsuz yönde değişimini beklemeye koyulur. İnsan her zaman olması gerektiği kadar alçak gönüllü olamayabilir. Belki de bu nedenle, işte böyle erdemli kalmada en çok zorlandığın başarı zamanlarında bu sure ile yanında yer almak istediğini anlarsın.

Yüce Rabb her zaman insanın yanındadır. En yüksek tepelerde de çukurlarına düştüğü zamanlarda da… Kalabalığın onu hayranlıkla boğazladığı zamanlarda da kimsesiz kalakaldığı tenhalarda da…


Çünkü yüksekten düşmek bir bedeni paramparça etmekle kalmaz, güzel/ kristalleşmiş bir ruhu da tuz-buz edebilir. İşte bu yüzden başarıyı başarısızlığa dönüştürmemek için Rabb, kuluna yarenlik ediyor.

İnsan bilir bunu; geldiği son noktaya bizzat çaba harcayan bir özne olmadan, yüklemini kararlılıkla yüklenmeden gelinemeyeceğini...

İşte bu yüzden; sonraları ne olduğunu düşünmeye başladığında, önceleri ne olduğunu hatırlaman gerek. Yaşadıklarının bahçesinde kendini bir hayranlık tepesine koymuş ve seyre dalmışsan, bu dalgınlığından sıyrılman.

Ve buralara hangi dere boylarından, dar patikalardan, dikenli, taşlı yollardan, susuzluklardan geçerek gelmiş olduğuna bir bakman gerek.

Düşün. Yeni doğansın; geldiğin uzun-ince yollara geri döndüğünde nasıl olağanüstü bir koruma ve yardımla dünyaya gelebildiğini...

Başarılarından geriye doğru bir yolculuk yaptığında, bulunduğun tepeyi gerisin geriye aşağıya indirir, çıktığın bu dağın un ufak oluverdiğini görürsün hayalen. Koymuş olduğun her noktadan, gerisin geriye yaşam cümlenin en başına baktığında, yapan-edenin/ öznenin hiçbir zaman sadece sen/kendin olmadığını açıkça anlarsın. Yaşamak aslında çoğunca bir ekip işidir. Düşüncelerin, hedeflerin, yaptıkların, yapamadıkların, yenilgilerin veya başarıların hepsi bir sarmala dönüşür ve tek bir nokta halinde bütün yaşamları içine sığdıran dünya yuvarlağı olur. Ve dokunamadığın diğer bütün noktaların yanı sıra, dokunabildiğin bu noktayı bütün özneleri yaratan o en büyük Özne/öznelerin öznesi koymuş olur.

Böylece insanın en zor zamanında onun yanında olanın Kim olduğunu anlarsın. Zor zamanlar; büyük hedeflere uzanan yolların zamanıdır, fakat daha da zoru hedefi vurduğun o andır. Ulaştığın için bir hedef yoktur artık ve ilk kez bu kadar kimsesizsindir. Sadece kendinle ve elde ettiğin zaferinle baş başa… Sen ona, o sana hayranlıkla bakmaktasınız… Kalabalık mı? O kaba birlikteliktir çok defa, birlikten ziyade.

Zor zamandır başarı zamanları… Mutlu gibi görünse de. Bu kadar yükseğe çıkabilmiş olmanın aynı zamanda düşme riskini ne kadar çok artırmış olduğunu fark edersin. Senden daha yüksekte olanı ararsın. Zira o yüksekliğe çıkma arzuna rağmen oradan düşme korkusunu tek başına kaldıramazsın. Seni bir tutan olsun, en çok da düşmene engel olacak bir büyüğün olsun istersin.

Çünkü yüksekten düşmek bir bedeni paramparça etmekle kalmaz, güzel/ kristalleşmiş bir ruhu da tuz-buz edebilir. İşte bu yüzden başarıyı başarısızlığa dönüştürmemek için Rabb, kuluna yarenlik ediyor.

Sure özellikle başardığın zaman mütevazı olman gerek, diyor. Çünkü bir başarı aniden kibre alçalabilir. Bu düşüşü yaşama ihtimali insanı ürkütür. Üstelik hiç bir zaman düşmek için çıkılmaz. Bu yüzden güzel sonucu sadece kendine mal etmek yerine, Allah’ın yardımı olmasa başaramayacağını kabul et, diyor.