Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Kur'ân Yolculuğu: Tebbet Suresi

16 Ocak 2014 Perşembe Sonpeygamber.info / Yazarlar


Bırak kin kendini yaksın, yok etsin.

Elleri kurusun! Kurudu da…
Mahvolsun! Bitsin! Yok olsun!
Başarı nedir bilmesin!
Hiçbir zaman amacına ulaşamasın!

Sona dayanmış bir düşmanlığa karşı ilahi bir savunma… Düşmanlığa karşı koyabileceğin ilahi bir beddua. Bu küçük ve okunması önerilen sure/okuma bölümü; içinde büyük bir bedduayı taşır. İnsan bu saldırıların haksızlığından yola çıkarak kendi başına karşılık vermeye kalkışsa belki yanılır, haddini aşar. İşte bu ayetler öfke kontrolüne, yönetimine ilahi bir ilk yardım gibidir.

Haksızlığa öfkenin temel bir hak oluşunu gösterir. Düşmanlığın masum gözler önünde uzun vadeli bir intihar biçimi olduğunu da…

O halde yalnızca seçmiş olduğun yaşam biçimini/dinini; başkalarının özgürlüğüne hiçbir zarar getirmeksizin yaşamaya çalışırken düşmanca tavır takınanlar ve düşmanlıkta hiç sınır tanımayanlar olduğu zaman senden yana iner bu sure.

Sürekli düşmanlık yapanın aslında kendi kendine hazırladığı bir bitiş; tükeniş; kuruyup yanma hali, İlahi Güç’ün çevresine halkalanabilmiş masum insanın/halkın yaptıkları bir duayla gerçekleşir. Duanın bedliği, evrendeki tüm şiddet yanlılarının durdurulamayan kötü fiillerinden ileri gelir.                

Bir özgürlük yürüyüşü gibidir sure ve bir slogan fısıldar.

 “Tebbet yedâ ebi leheb!”

Elleri kurusun! Kurudu da…
Mahvolsun! Bitsin! Yok olsun!
Başarı nedir bilmesin!
Hiçbir zaman amacına ulaşamasın!

 

Ebu Leheb, her çağda şiddet yanlısı olanlar, çağdaş Ebu Lehebler…

Barış ve esenlik karşıtlarının önde gidenleri!

Özgürlük düşmanları!

Kahrolsun!

Din seçiminde cebre olumsuz bakan, özgürlük alanı olarak dünya hayatını sağlayan Allah, hiçbir zaman bir insana, başkalarının inanç özgürlüğüne karşıtlık yapmadığı sürece, tercihinden dolayı kötü bir dilekte bulunmaz. Fakat düşmanlık bir tercih olmayı hak etmez.

Surede başrolü oynayan kişi; Sevgili Muhammed as in en yakını/ amcası Ebu Leheb’tir. O yıllarda yeni/aslında en eski yaşam tarzına karşıtlığı iyice belirginleşir, ardı ardına düşmanlıklar sergiler. Sözlü saldırılar, yalan haberler, alaylı ifadelerle başlayan karşıtlık, bedensel işkencelere, hapse, her anlamda boykota vardırılır. Sanki her şeye gücü yeten İlahi Kudret, önü alınmayan bu karşı tutumun, nereye kadar varabileceğini gözlemler ve kendi kendini yok edecek kadar var olmasına kasten seyirci kalır gibidir.

Haksız erki temsil eden Ebu Leheb yoksul, alt gelirli ve statüsüz çağdaşlarıyla eşit tutulacağı dinin kendisi için bir tehlike olduğunun fazlasıyla bilincindedir. Çok farklı biçimlerde ve her yolla saldırır.

Bir zaman “taş” atar/yaralayıcı söz ve davranışlarda bulunur. Günlük yaşamda, medyada, akla gelebilecek her alanda…

Başka bir zaman yola “diken” saçarlar eşiyle/Allah katındaki saf din/hayat algısına giden bütün yolların engellenmesi için her tür çabayı sarf ederler.

Bir defasında Peygamber’in “yemeğine pislik” atar/maddi kazancı için her yolu kullanarak helal olmayan, sağlıksız, yapay gıda, ilaç vs. üretimiyle halkın/halkların yaşamıyla oynar.

Hepsinden ötesi insanın seçme özgürlüğünün kâfiridir.

Seçme özgürlüğünün olmadığına inançla, bütün düşmanlıkları sırasıyla yapar.

Böyle şiddet yanlılarının olduğu bir yerde:

Düşündüğün için, kendini ifade ettiğin için, -nasıl olup ta(!)-seçtiğin için aşağılanırsın.

Her adımda, her sokakta önüne çıkılır.

Yaşadığın mekâna yabancılaşırsın.

Kendi yaşamından gurbete düşersin.

Ne kendini, ne hayallerini gerçekleştiremezsin.

Kendini gerçekleştirmemen için ne gerekiyorsa yapılır.

Yaşama isteğin kalmaz.

Varlığını duyumsadığın ürünler vererek hayatını anlamlandırmayı bırak, doğal- temel ihtiyaçlarını karşılayacak özgürlüğün bile yoktur kimi zaman.

Senin, benim, onun ya da kimi halkların…

İşte böyle bir zamanda; dil güzel cümleleri ağırlayamaz. İyi kalmaya devam etmekteki çaresizliği yaşar. Hala iyi kalamaz düşmanına karşı. Hayatı, koca bir dünyayı, güzel bir şehri böylesine dar edenlere karşı kötü cümleler kurmak ister. Bir şeyler yapmak zorundadır. En azından kötü bir dilek; bir beddua…

Kolayca öfke duymayı bilmeyenlerin böyle bir anda gök soluklarla sakinleşmeye ihtiyaçları vardır. Öfke, ilahi öfkenin içine katılır ve dinginleşilir. Zaman içinde düşmanlığın kendi kendini yiyip bitireceği, bu kin ve bu nefretle kendi sonunu hazırladığı söylenir.


Sona dayanmış bir düşmanlığa karşı ilahi bir savunma… Düşmanlığa karşı koyabileceğin ilahi bir beddua. Bu küçük ve okunması önerilen sure/okuma bölümü; içinde büyük bir bedduayı taşır. 

“Tebbet yedâ ebî leheb…”

Elleri kurusun! Kurudu da…
Mahvolsun! Bitsin! Yok olsun!
Başarı nedir bilmesin!
Hiçbir zaman amacına ulaşamasın!

 

Haksızlıklar, düşmanlıklar amacına hasret gitsin!

Saf iman ve hayata duyulan kin ve nefret nihai anlamda tükenip gitsin!

Yok olsun!

Bitsin!

Varlıklarına -masum halkları yok etmede harcaya harcaya- kendileri son versin!