Mucize Bir Meydan Okumadır

28 Mayıs 2012

Mucizenin iki temel özelliği vardır;

  • Meydan okuması
  • İnkarcıları aciz bırakması

 Mucize ile ilgili bazı şartlar ise şunlardır;

  • Mucize, Allah-u Teâlâ'nın fiilidir. Çünkü Allah, fail-i muhtardır; yani dilediğini yaratır. Sadece kendi tarafından yaratılan bir fiilin doğruluğunu tasdik eder. Mesela, Musa (as)'ın elindeki asayı yılana çevirmesi, İsa (as)'ın ölüyü diriltmesi gibi mucizelerdeki fiiller, Hak Teâlâ'nın irade ettiği ve yarattığı fiillerdir. Bunların peygamberlere nisbeti mecazidir.
  • Mucize, bilinen tabiat kanunları ve âdetler üstü olmalıdır. Tabiat kanunlarına ve kainatın normal nizamına göre meydana gelen (güneşin doğması gibi) hadiselerde fevkaladelik özelliği yoktur.
  • İtiraz edilmesi imkansız olmalıdır. Çünkü icazın fonksiyonu, karşı çıkanların aczini ortaya koyarak onları susturmaktır.
  • Mucize, Allah'ın tasdikine bir delil olarak, peygamberlik iddiasında bulunan zatın elinde meydana gelmelidir.
  • Gösterilen mucize peygamberin iddiasına -yani yapacağını ilan ettiği şeye- uygun olmalıdır. İddiasına uymayan başka bir harika gösterse, mucize sayılmaz.
  • Peygamberin iddiasına uygun olarak gösterdiği mucize, kendisini yalanlamamalıdır.
  • Mucize, iddiadan önce veya çok sonra olmamalı, peygamberlerin sözünü (iddiasını) müteakip hemen meydana gelmelidir.

Mucizeye İnanmanın Hükmü

Her Müslümanın, Allah tarafından insanlara gönderilmiş peygamberlere, davalarında sadık olduklarını ispat eden mucizeler verildiğine inanması farzdır. Bütün peygamberleri Hak Teâlâ mucize vererek tasdik etmiştir. Nitekim bu durum Kur'ân'da adı geçen her peygamber hakkında indirilen âyetlerle sabit olmuş ve onlara verilen mucizeler  de açıklanmıştır. O halde mucize gerçeğine iman; Kitab, sünnet ve icma-i ümmet ile sabittir. Kur'ân'la sabit olan "İsra" ve "İnşikak-ı Kamer" (ayın ikiye yarılması)  gibi hissî ve kevnî mucizelere iman gereklidir.

Peygamberlerin hepsine mucize verildiğine dair pek çok âyet olduğu gibi "Her peygambere mutlaka insanların değer verdiği şeyler cinsinden bir âyet (mucize) verilmiştir. Ama Bana verilen âyet (mucize) ise, vahiydir ve Allah Bana vahyetmiştir. Bu sebeple kıyamet günü, diğer peygamberlere nazaran tabileri en çok olan peygamberin ben olacağımı ümid ediyorum." (1)hadisi de buna işaret  etmektedir.

Mucizenin Çeşitleri

Kelam alimlerine göre mucizeler iki ana gruba ayrılır:

  • Hissî ve kevnî mucizeler (yaratılışla ilgili, gözlemlenebilen)
  • Akli (manevi) mucizeler

Hissî ve kevnî mucizeler de, mahiyet ve keyfiyet bakımından iki grupta toplanır:

  • Hak Teâlâ'nın seçtiği üstün vasıflı şahsiyetler olan peygamberlerin mümtaz zatları ve kamil sıfatları ile ilgili fevkalade haller, üstün meziyetler ve özelliklerdir.
  • Peygamberlerin zat ve sıfatları dışında meydana gelen ve her peygambere verilen, o zamanki insanların duyu organları ile müşahede ettikleri tabiatüstü olaylar hissî ve kevnî mucizeler grubuna girer. Bunlar her peygamberin peygamberliğini ispat etmek için Allah'ın izniyle gösterdiği, o zamanki insanları aciz ve hayran bırakan fevkalade eşsiz hadiselerdir.

Hissî ve Kevnî Mucizeler

Bütün peygamberler, Allah'ın elçisi olduğunu ispat etmek için genellikle göze hitap eden hissî mucizeler göstermiştir. Bu fevkalade hadiseler, her peygamberin içinde yaşadığı dönem gereği ve insanların anlayışına göre emsalsiz sayılan ve başkalarının benzerini yapmakta aciz kalarak hayret edecekleri türden mucizelerdir. Mahiyet ve keyfiyeti bakımından hissî ve kevnî olan bu mucizelerin çoğu Kur'ân-ı Kerim'de açıklanmıştır. Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa ve Hz. Muhammed (sav)'in gösterdikleri Kur'ân-ı Kerim'le sabit olan bu tür mucizelerden bazıları:

  • İbrahim (as)'ın, ateşe atıldığı halde yanmayarak kurtulması.
  • Musa (as)'ın elindeki asanın, Firavun'un sihirbazlarının yaptıklarını yutan bir ejderha haline gelmesi, sonra eski haline dönmesi... Aynı asayı Hz. Musa'nın Kızıldeniz'e vurmasıyla, denizin yarılması... Musa (as) ve İsrailoğullarının kurtulmaları, Firavun ve askerlerinin boğulmaları.
  • İsa (as)'ın ölüleri diriltmesi, hastalara dokunarak onları iyi etmesi.

Rasûlullah (sav)'ın  da pek çok hissî ve kevnî mucizeleri vardır.

Kaynaklarda Hz. Muhammed (sav)'den görülen yüz kadar hissî ve kevnî mucize nakledilmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de zikredilen ve sahih hadislerle sabit, tevatür derecesine ulaşan İsra, Miraç ve İnşikak-ı Kamer (Ay'ın ikiye bölünmesi) mucizeleri zikredilenlerin başında gelir.

Akli Mucizeler

Akli mucize, akla ve vicdana hitap eden, her devirde geçerli olan, olağanüstü, eşsiz bir harikadır. Bu tür mucizeye en canlı örnek, yalnız Rasûlullah'a verilen ve O'nun en büyük mucizesi sayılan Kur'ân-ı Kerim'dir.

Akli mucize, akla ve vicdana hitap eden, her devirde geçerli olan, olağanüstü, eşsiz bir harikadır. Bu tür mucizeye en canlı örnek, yalnız Rasûlullah'a verilen ve O'nun en büyük mucizesi sayılan Kur'ân-ı Kerim'dir. Çünkü Kur'ân-ı Kerim, her zaman ve mekanda Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini simgeleyen en etkili mucizedir. Daha önceki peygamberlere verilen hissî mucizelerin fonksiyonu Kur'ân'la sona ermiştir. Kur'ân, hadis, siyer ve tarih kitaplarında anlatılan bu mucizelerin hatıralarda anılan, tarihî, fevkalade olaylar olmaktan öte artık bir etkisi kalmamıştır. Kur'ân gibi akli bir mucizenin, Hz. Muhammed (sav)'e verilip, daha önceki peygamberlerin hiç birine bir benzerinin verilmemesinin hikmeti; onların peygamberliklerinin bir sonraki peygamberin gönderilişine kadar ki belli zamanla sınırlı ve belirli bir millete mahsus olmasıdır. Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliği ise, kıyamet gününe kadar baki olduğu için, O'na; bütün insanların peygamberi olduğuna tanıklık edecek Kur'ân-ı Kerim gibi, her devirde geçerli, akli ve eşsiz bir mucize verildi.  Bu sebeple son peygamberin en büyük mucizesi Kur'ân'dır.


1) Buharî, Fezailu`l-Kur`ân, 4981; İtisam, 7274; Müslim, İman, 152