O, tanıdığına ve tanımadığına ikram eder, onları ağırlamaktan huzur duyardı. Bir gün evine hiç tanımadığı üç yakışıklı genç geldi. Adeti üzere koşturdu ve bir dana kızartarak önlerine koydu. Misafirlerin, bu ikrama hiç el uzatmadıklarını görünce Hz. İbrahim (as) onların düşmanlığından endişe ederek heyecanlandı ve çekindi. Onun bu durumunu gören misafirler İbrahim’i teselli ederek “Endişelenme, biz Rabbinin elçileriyiz” dediler.
İbrahim (as) ateşe atılmak, hicret etmek ve göz bebeği İsmail’le sadık eşi Hacer’den ayrılmakla imtihan edilmişti. Şimdiki imtihanı acaba neydi? Her halükarda Rabbine olan itaati tamdı. Ama her imtihan yeni bir heyecan, yeni bir korku demekti. İbrahim’in bu endişesini Allah’ın elçileri yatıştırarak bu sefer ona İshak’ı müjdelediler. Bu esnada ayakta olan ve gülen Sare’nin “Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey!” demesi üzerine elçiler (melekler): Allah’ın emrine mi şaşırıyorsunuz? Ey hane halkı Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir, diye cevap verirler.” (Hud 11/69-72)
İbrahim (as) geç yaşında kendisine verilen bu nimete karşılık şöyle dua etmiştir: “İhtiyar halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun.” (İbrahim 14/39)
İbrahim’e İshak ve Yakub’un müjdelenmesi onun Rabbine olan itaatinin meyvesiydi. İlerlemiş yaşlarına rağmen İshak’ın müjdelenmesi onları sevindirmiş, asla üzmemiştir. Bugünün insanları, genç yaşlarına rağmen “Aman çocuk mu” diyerek serzenişte bulunabiliyorlar. Fakat bu haber, İbrahim ve hanımı Sare’de müthiş bir mutluluk dalgası oluşturuyor. Zira bu ev geleceğe bakanların evi. Evde çocuğun olmasından mutlu olanların evi. “Bu yaştan sonra olur mu” demeyenlerin evi.
İshak (as)’ın yetiştirilmesinde baba İbrahim ve anne Sare asla sıkıntı çekmemiş, Allah’a itaatkâr bir evlat yetiştirmişlerdir. İleri yaşlarda olan anne-baba için çocuk, aile için sıkıntı olsaydı İbrahim ile Sare’ye sıkıntı olurdu. Hâlbuki Kur’ân İshak’ı bu aile için bir müjde olarak haber vermektedir. Mürşidi Kur’ân olan nesiller, ailenin ve çocuğun önemini hiçbir zaman küçümsemezler. İmtihanlarla sınanmış, memleketinden hicret etmiş böylesi bir tevhid ailesine yine tevhid peygamberi olacak bir çocuk müjdelenmiştir. Hz. İsa (as)’ya kadar süregelen bu nübüvvet halkası, Yakub’la Filistin’de devam etmiştir. İsa (as)’dan sonra bu sancak, İbrahim (as) oğlu İsmail (as)’in soyundan gelen Efendimiz’e geçmiştir.
Bir müjde olarak haber verilen İshak (as)’ın ismi, ailesiyle birlikte zikredilir. Öncelikle babasına müjdelenmesiyle: “Salihlerden bir peygamber olarak O’na (İbrahim’e) İshak’ı müjdeledik.” (Saffat 37/112) Bir yerde de annesi Sare’ye müjdelenmesiyle: “O esnada (İbrahim’in) hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ın ardından da Yakub’u müjdeledik.” (Hud 11/71). Kur’ân-ı Kerîm’de altı yerde babası İbrahim ile abisi İsmail ile birlikte zikredilmektedir. (Baraka 2/133; 136/140; Al-i İmran 3/84; Nisa 4/163; İbrahim 14/39)
“Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbata (torunlara), İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.”(Nisa 4/163)
Dokuz yerde ise İsmail zikredilmeden İbrahim, İshak ve Yakub sıralamasıyla geçmektedir. (En’am 6/84; Hud 11/71; Yusuf 12/6, 38; Meryem 19/49; Enbiya 21/72; Ankebut 29/27; Saffat 37/113; Sa’d 38/45)
İshak (as), ayetlerden de görüyoruz ki tevhidi bir aile içinde zikredilmiştir. Sanki Rabbimiz bu mübarek aileye dikkat çekmiş, mihenk taşı olarak İshak’ı ortaya almıştır. İshak (as) ile ilgili olarak baba, anne, abi, torun ve oğul gündem yapılmıştır. Peygamberlik ve kitap onların soyundan gelenlere tahsis edilmiştir. Daha öncesinde tek tek peygamberler anlatılırken İbrahim ile İslami bir aile ve bir millet anlatılmaktadır. Biz buna İbrahimî millet diyoruz. Hakikati onların şahıslarından öğreniyoruz. İbrahim, İshak, İsmail, Yakub ne Yahudi’dir ne de Hıristiyan, onlar Allah’a itaat eden tevhid ehli bir ailedir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade edilir:
“Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da Yahudi, ya da Hıristiyan idiler mi diyorsunuz? De ki: Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara 2/140) Bütün bunlara ilaveten şu gerçeği de görmek gerekir. Biz Müslümanlardan şu istenmektedir: “Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’ân’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuş kimseleriz.” (Bakara 2/136)
Peygamberlerin isimlerinin farklı olması, inanılan şeylerin aynı olmasına engel değildir. Ama Allah peygamberlerinin Yahudi ve Hıristiyan olmadığını vahiy ile bize bildirmiştir. İlahi buyruk bize şöyle sesleniyor: De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız.” (Ali İmran 3/64)
Kur’ân-ı Kerîm’in, İshak (as) hakkında bize bildirdiği özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
O seçkin bir aileden gelmiş ve zamanının diğer insanlarına tercih edilerek seçilmiştir. “Şüphesiz yüce Allah Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini zamanlarındaki diğer insanlara tercih edip seçmiştir.” (Al-i İmran 3/33)
O salihlerdendir. İshak’ın seçilen salih kimselerden olduğunu şu ayetten anlıyoruz: “İbrahim’e İshak’ı lutfettik, ayrıca da Yakup’u bağışladık. Her birini salihlerden kıldık.” (Enbiya 21/72)
İnsanlara önder kılındığı bildirilmiştir. O tevhid peygamberi olarak insanları Allah’a çağırmak, hak ve hakikati anlatmak ve dosdoğru yolun lideri olmak gibi bir özellikle görevlendirilmiştir. “Biz onları (İbrahim, İshak, Yakup) emrimizle insanlara doğru yolu gösteren önderler yaptık. Onlara hayırlı işler yapmayı, namazı dosdoğru kılmayı ve zekât vermeyi emrettik. Onlar yalnız bize kulluk ediyorlardı.” (Enbiya 21/73)
Kuvvet ve basiret sahibi, halis ve seçkin kılınmıştır. Allah Teâlâ babayı, oğlu ve torunu seçmiştir. “(Ey habibim!) İbrahim’i, İshak’ı ve Yakup’u da hatırla ki, onlar kuvvet ve basiret sahibi insanlardı. Biz onları ahiret yurdunu hatırlama konusunda halis ve seçkin insanlar haline getirdik. Onlar bizim yanımızda elbet seçkin ve hayırlı insanlardı.” (Sa’d 38/45-47)
Hidayete erdirildiği bildirilmiştir: “Biz ona (İbrahim’e) İshak ve Yakup’u bağışladık; hepsini de doğru yola ilettik.” (En’am 6/84) “İşte biz iyilik eden ve işini güzel yapanları böyle mükâfatlandırırız.” (En’am 6/84)
Kendisine peygamberliğin verildiği ise şöyle açıklanır: “Biz Nuh’a, Nuh’tan sonraki peygamberlere, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a… Vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.” (Nisa 4/163) “Biz ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.” (Ankebut 29/27)
Doğumu müjdelenen birisi olduğu (Hud 11/71; Saffat 37/112) ilahi bir bağış olduğu (En’am 6/84; İbrahim 14/39; Meryem 19/49), çok bilgin bir kişi olacağı bildirilmiştir.(Zariyat 51/28)
Bereket verildiği “Biz İbrahim’e salihlerden biri ve bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik. Kurban edilen oğula da (İsmail), İshak’a da bereket ve mübareklik verdik. Her ikisinin soyundan da iyilik yapanı ve açıkça nefsine zulmedeni bulunacaktır.” (Saffat 37/112-113)
İshak (as)’ın daveti Filistin bölgesinde devam etmiş, o tevhidi anlatmış, insanlara örnek ve lider olmuş, onlara namazı ve zekâtı emretmiştir. Fakat Kuran-ı Kerim onun bu daveti esnasında nelerle karşılaştığından bahsetmez.
Hz. İshak bir ara Mekke’ye gelmiş abisi İsmail (as) ile birlikte hac etmiştir. (Tecrid Tercemesi C6,S21) 180 yaşları civarında Filistin’de vefat etmiş ve bugünkü el-Halil kentinde defnedilmiştir. (İbn-i Esir C1,S121)
Allah bu aileye rahmet eylesin.