Namaz: İlk Günden Son Güne

Peygamberimiz risaletle görevlendirildiğinde bunun hem kendisine hem de bütün dünyaya yönelik nasıl büyük bir değişimi getirdiğinin farkındaydı. Vahyin ilk günlerinde yüklendiği sorumluluğun ağırlığı altında yatağına sığınmıştı ki şu ayetler geldi:

“Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku. Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.” (Müzzemmil1–5)

Bu ayetlerle Peygamber sorumluluğun ağırlığı karşısında yatağa (ve onun sembolize ettiği içe dönüklüğe) sığınarak hayattan kaçmaya kalkmaması konusunda uyarılıyor ve yükün ağırlığı karşısında yapılması gerekenin Hakk'ın divanına durarak O'ndan güç alması olduğu bildiriliyor. Namaz (hele de gece namazı) işte bu yönüyle tam bir "kıyam"dır.

Risalet görevinin başlamasıyla birlikte ilk ayetlerden itibaren emredilen ilk ibadet de namazdır. Onun nasıl ifa edileceği bizzat Cebrail (as) tarafından Peygamber’e fiili olarak öğretilmiş, peygamberlik sürecinin tek bir günü bile namazsız geçmemiştir.

İlk inen surelerin hemen her birinde mutlaka namaza bir işaret vardır:

İnkârcıların eleştiri konularının ilki “insanları namazdan alıkoymaları” (Alak 9–10) olmuş, yine ilk inen ayetlerde insanı cehenneme sürükleyen davranışların başında namaz kılmamanın geldiği bildirilmiş (Müddessir 42–43), Allah'a yakın olmanın ancak secdeleri artırmakla olacağı ilan edilmiş (Alak19), dünyada O'na secde etmeyenlerin kıyametin dehşetinde secde etmek isteyecekleri ama yapamayacakları haber verilmiş (Kalem 43) ve kurtuluşun namazla olacağı öğretilmiştir (A'la 15).

Sevgili Efendimiz’in peygamberliğinin ilk fiili namaz olduğu gibi bu dünyaya veda etmeden önce yaptığı son iş de namaz olmuş ve “namaz, namaz, namaza dikkat edin” sözleriyle aramızdan ayrılmıştır.

Selam Allah'tan gelen hidayete tabi olanlara olsun.