Sözlüklerde "okuma" kelimesine on beş kadar anlam veriliyor. Bir kısmı şöyle:
• Yazılı bir metni tilavet etmek ve muhtevasını kavramak
• Davet edip çağırmak (Misal, Anadolu'da hala kullanılan şekliyle "düğüne okumak")
• Yüksek sesle ilan etmek (Misal, ezan okumak)
• Belirtilerden hareket ederek kavramak (Bu açıdan kainat kendisini okuyabilen herkese hitap eden bir kitaptır.)
Buna göre okumanın kapsamındaki zenginlik okur-yazar olmayanları bile kuşatacak kadar geniş olduğundan, şu dünyadaki her insan okuma eyleminin çatısı altında kendine bir yer bulur. Alberto Manguel'in Okumanın Tarihi kitabında anlattığı gibi bu anlamda bir okuma, yazıdan çok önce de yazılı kültürün ulaşmadığı toplumlarda da vardı. Elmalılı'nın ifadesiyle "Her varlık Canib-i Kudret'ten bir kitaptır, okumasını bilene..." Kur'ân'da çok kereler Allah'ı ve O'nun kudretini inkar edenlerin kainat kitabının işaretlerini doğru okuyamadıkları için eleştirilmeleri de işte bu anlamda bir okumayı terk etmelerindendir.
Kitabımızda okumaya, yazmaya, kaleme ve kitaba yapılan vurguların çokluğuna karşın, "kitap dışı" kalmanın adı olan ümmilik, bir bilgiye dayanmadan boş temenniler peşinden giden insanların yolu olarak kınanır ve öncesinde bir ümmi olan Peygamberimiz’in, Allah'ın lütfuyla O'nun katından yolunu aydınlatan bir nur olan kitaba mazhar olarak bu "ne yapacağını bilemez" durumdan kurtulduğu hatırlatılır. (Şura, 52-53)
Bir de halen yazımı devam eden kendi kişisel kitabımız vardır ki adımıza özeldir ve Allah'ın Kitabı'nda bildirildiğine göre yazımı tamamlandığında kıyamet gününde göklerden uçuşarak gelip bizi bulacaktır. O öyle dehşetli bir andır ki içine bakmaya çok da gerek kalmadan, sadece hangi tarafımızdan geldiğine bakılarak içinde neler yazılmış olduğu ve sonunun nasıl bittiği bir anda anlaşılacaktır.
Hakka Suresi 19-36 ayetleri arasında anlatıldığına göre, kimimiz bu kişisel kitabı "İşte benim kitabım! Okuyun, bakın!" diye sevinçle mahşer halkına ilan ederken, kimimiz de utanç içinde onu mahşer halkından gizlemeye çalışacağız.
İşte sevgili okur, yazarlar! Başkalarının yazdıklarını okur ve başkaları için yazarken bir yandan da hakkımızda yazılan kişisel kitabımızın kahramanları olduğumuzu ve belki de bütün şu hayatın bu asıl kitabı yazmak için yaşandığını ara sıra hatırlamak doğru seçimler yapmamıza yardım edebilir, ne dersiniz?