Ziya Demirel/ Avni Arslan, Akçağ Yayınları - 2007
Bir medeniyet coğrafyası düşünün. O coğrafyada doğan her çocuğun kulağına ezan okunur, kâmet okunur. O coğrafyada yurt tutan, köy, kasaba, şehir kuran topluluklar ezan mayalı, Kur'ân ve salavat boyalı bir ruhla yaşar. Zaman şeridinin her karesinde çizilen hayat tablosuna hakim renk ve şekiller Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa (sav) edalı renk ve şekillerdir. O'nun soluklarına, O'nun seslerine ayarlı, O'nun ayak izlerini takip eden bir hayat seyri, bir hayat akışı vardır. Padişahından halkına varıncaya kadar her ferdinin böyle bir hayat ikliminde yaşadığı medeni bir toplum...
Bu güzel toplumun idarecilerinden olan II. Bayezid, "Kapının gedâsıdır Adlî Onu reddetme" derken, Kanuni Sultan Süleyman, "Gitmesin nâm-ı şerîfin bu dilimden dembedem" diyerek, O'nun, en sevgilinin ismini dilinden düşürmek istemez.
Gül ağacı başlangıçta dikenli bir gövde ve dalken, rengarenk güllerle bezenince bu fidan, tanınmaz hâle gelir. Kokusu baş döndürür, rengi gönüller çeler. Onda gönülleri ferahlatan; ibret almaya zorlayan bu muhtevâ zenginliğini görebilmek gerekir.
Türkler, sevgili Peygamberleri'nin kokusunu gülde ararlar. Gül, Türkler'de Hz. Muhammed'in sembolüdür. Hatta gülün, Peygamberimiz'in terinden yaratıldığını söyleyenler dahi vardır. Gül, Hz. Muhammed'in yüzünün remzidir. Bu kitapta, Türklerin, sevgililer sevgilisi Peygamberleri'ne olan bağlılıklarının değişik tezahürlerini bulacaksınız.
Gönül tahtımızın eşsiz sultanı "En Sevgili"nin şefaatlerinin üzerimize olması dileğiyle...