Peygamber'i Küfürle Müdafaa Etmek

Sözün en güzelini getiren, ağzımızdan hayırdan başka bir şeyin çıkmasını istemeyen, muarızlarının -bırakın şahıslarına- putlarına dahi sövmesi yasaklanan, savaşta bile düşmanına güzel davranmayı emreden bir Peygamber’e iman eden, O’na yönelik çirkin saldırılar karşısında güya O'nu müdafaa edenlerin bir kısmının sanal dünyada kullandıkları dil ve üslûbuna baktıkça tüylerimiz diken diken oluyor. İş başa düşüp er meydanına çıkmak gerekse; bu saldırgan dil sahiplerinin büyük bir kısmının süt dökmüş kedi gibi kaçacak delik arayacaklarını, zaten gerçek dünyada sahici bir varoluş gösteremedikleri için sanal dünyanın görünmezliğinden yararlanarak böylesi dikenli diller kullandıklarını, bu yolla duygusal açıdan ihtiyaç duydukları "güçlü olma"yı hiç olmazsa hayalen yaşayarak, üstelik de kutsal bir değeri (Peygamber’i) savunmanın gönül huzurunu tatmaya çalıştıklarını anlamak hiç zor değil. Bunu bilsek de bininci kez olsa bile tekrar etmek zorundayız ki, O’nun sünnetinin dışında yol tutarak O’nu müdafaa edemeyiz. Bu gidişat bizi O’ndan uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramaz.

Uhud Savaşı sırasında Rasûl-i Ekrem (sav)’in dişi kırılıp da yüzü yaralanınca bu hâl ashabının gücüne gitti ve Efendimiz’e "Şu kafirlere beddua etseniz" dediler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: "Ben insanları Allah'ın rahmetinden uzaklaştırmak için gönderilmedim. İnsanları Allah'ın yoluna davet etmek ve âlemlere rahmet olmak üzere gönderildim. Allahım! Kavmimi doğru yola ilet! Çünkü onlar bilmiyorlar."

Şimdi söyleyin bakalım; hayatının her anını insanları Allah'ın yoluna hikmet ve güzel öğütle çağırmak için harcayan ve onlarla en güzel şekilde mücadele eden Peygamber’in 21.yüzyılda yaşayıp ancak ekranın arkasında kaplan kesilen ümmeti! O’nun getirdiği ilkeleri ve insanlık için en güzel örnek kılınan yolunu insanlığa "bildirmek" için neler yaptınız da olmadı?