Peygamber Müezzini Bilal

Hz. Muhammed (sav)'e inandıklarını açıkca beyan eden ilk yedi sahabeden biri olan Hz. Bilal Mekke'de köle olarak doğar. Aslen Habeşistanlı olduğu içinse Bilal-i Habeşî olarak anılır.  Hz. Bilal dünyaya geldiğinde Babası Rebâh ve annesi Hamâme de hayatlarını köle olarak sürdürmekteydiler. Habeşistanlı Bilal köle olarak doğup ikinci sınıf bir yaşam sürmeye mahkum edilmişti.

İslam'dan önceki hayatı hakkında pek bilgiye sahip olmadığımız Hz. Bilal'e, Müslüman olduktan sonra putperest efendisi tarafından türlü işkenceler uygulanır. Öğle vakti kızgın güneş altında sırt üstü yatırıp göğsüne kaya parçaları koyan efendisi Ümeyye b. Halef ondan Allah'ı inkar etmesini, Lat ve Uzza'ya tapmasını ister. Bilal-i Habeşî'ye yapılan işkencelerin aynısı hemen onun yanı başında annesine de uygulanır.  Bu dayanılmaz işkencelere karşın Hz. Bilal'in efendisine her defasında verdiği cevap aynıdır: "Rabb'im Allah'tır. O birdir."

Hz. Peygamber, Bilal-i Habeşî'nin kendisine inandığı için bu şekilde işkence görmesine son derece üzülürdü.  Bu durum karşısında Hz. Ebû Bekir Müslüman olmayan bir kölesini Ümeyye b. Halef'e verip Hz. Bilal'i kendi himayesine alır ve sonra azat eder (Kimi kaynaklarda ise Hz. Ebû Bekir'in para karşılığı Hz. Bilal'i sahibinden aldığı rivayet edilir). Hz. Peygamber'in sadık dostu Hz. Ebû Bekir'in bu yüce gönüllü girişimi Hz. Ömer tarafından övgü dolu ve şairane sözlerle karşılanmıştır. Hadis kitaplarında aktarıldığına göre Hz. Ömer bu olaya işaretle "Ebû Bekir efendimizdir; efendimizi (Bilal'i) azat etmiştir." der.

Bilal-i Habeşî özgürlüğüne kavuştuktan sonra Efendimiz'in yanından hiç ayrılmaz. Her türlü meşakkate göğüs gerer; hicret ettikten sonra Hz. Ebû Bekir gibi o da Mekke'ye olan hasreti ve Medine havasına alışamamasından dolayı hastalanır. Yine bazı hadis kitaplarında bu sıla hasretinden dolayı söylediği şiirlerden söz edilir.

İlk Ezan

Hicret sonrası, Müslümanlar Medine'de namazlarını eda etmek için bir araya gelip vaktin girmesini beklerlerdi. Bu durum, namaz vaktinin girdiğinin haber verilememesinden kaynaklanıyordu. Vaktin bir şekilde bildirilmesi gerekiyordu ve bunun için sahabe tarafından yapılan tekliflerin hiçbiri Peygamber Efendimiz tarafından uygun bulunmamıştı. Bu arayış sırasında sahabeden Abdullah b. Zeyd bir rüya görür ve gelip Hz. Peygamber'e rüyasını anlatır. Zeyd'i dinleyen Efendimiz ondan rüyasında duyduğu ezanı Hz. Bilal'e öğretmesini ve sonra Hz. Bilal'in okumasını ister. Hz. Peygamber'in çok beğendiği sesiyle kendisine öğretilen ezanı okuyan Hz. Bilal kıyamete kadar yankılanacak bir sadayı haykırmaktaydı. O esnada okunan ezanı duyan Hz. Ömer aynı rüyayı on beş gün önce kendisinin de gördüğünü ancak utandığından dolayı anlatmadığını bildirir. Bu olay Hicretin birinci yılında gerçekleşmiş ve Ezan-ı Muhammedî İslam'ın bir şiarı olmuştur artık.

Sabah ezanlarında diğer vakitlerden farklı olarak söylenen "Namaz uykudan hayırlıdır" ibaresi de Bilal-i Habeşî tarafından ezana eklenmiştir. Hz. Bilal'in yaptığı bu eklemeyi Peygamber Efendimiz de beğenmiş ve sonraları bu uygulama devam etmiştir.

Her An Peygamber'in Yanı Başında

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz hayatta olduğu sürece hep ona müezzinlik yaptı. Mekke'nin fethinden sonra Kâbe'nin üzerine çıkıp bu kutlu beldedeki ilk ezanı okudu. "Fetih ezanı" da denilen bu ezandan sonra Kâbe'nin içinde iki rekat namaz kıldı. Sonraları Müslümanların fethettikleri beldelere girer girmez ezan okutmaları geleneği de ilhamını bu olaydan alır.

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz'in tüm savaşlarına katıldı. Rasûlullah'ın ahiret yolculuğuna kadar yanından hiç ayrılmayarak, zamanının büyük bir kısmını O'nunla birlikte geçirdi. Hz. Ebû Bekir'in halifeliği sırasında, cihad maksadıyla Medine dışına çıkmak istediyse de Medine'de kalmasında ısrar edildi ve Hz. Ebû Bekir Bilal-i Habeşî'yi Medine'de kalmaya ikna etti. Halbuki Hz. Bilal'in Medine'den ayrılmak istemesinin asıl sebebi, Hz. Muhammed (sav)'in yokluğuna bir türlü alışamamasıydı. Hz. Ebû Bekir vefat edip Hz. Ömer halife olunca onunla beraber birçok fetih hareketine katıldı ve sonrasında Suriye'ye yerleşti.

Habeşistanlı Bilal bir köle olarak dünyaya gelmişti. Ama iman ettiği peygamber ve O'nun getirdiği din sayesinde tarihte derin izler bırakıp, nice saltanat sahiplerine asla nasip olmayacak bir şekilde dünyadan ayrıldı. Kölelerin ve zencilerin aşağılandığı bir toplumda Bilal-i Habeşî İslam Peygamber'ine tabi olduktan sonra büyük bir teveccühe mazhar oldu.

Hz. Bilal'in Suskunluğu

Yıllarca hiç aksatmadan Hz. Peygamber'in müezzinliğini yapan ve artık "İslam'ın bülbülü" olarak anılmaya başlayan Bilal-i Habeşî, Efendimiz bu dünyadan ayrıldıktan sonra ezan okumamıştır. Bilal-i Habeşî'nin okuduğu ezanı özleyen Müslümanlar Kudüs'ün fethinden hemen sonra Halife Hz. Ömer'e Hz. Bilal'in ezan okuması için başvururlar. Bunun üzerine Hz. Ömer ondan ezan okumasını ister ve Bilal-i Habeşî halifeyi kırmayarak ezan okur. Hz. Bilal'in sesi Efendimiz devriyle o kadar bütünleşmiştir ki o ezan okumaya başladığında, Rasûlullah dönemi, Hz. Ömer ve beraberindeki ashabın gözleri önüne gelir ve ağlamaya başlarlar.

"Muhammed (sav) Geri mi Döndü?"

Yine bir başka rivayete göre Hz. Bilal Suriye'de inzivaya çekildiği zamanlarda bir gece rüyasında Hz. Peygamber'i görür. Rüyada Efendimiz ona "Beni ziyaret etmeyecek misin?" der ve bunun üzerine Bilal-i Habeşî uyanır uyanmaz Medine yoluna düşer. Gece vakti Medine'ye ulaşan Bilal-i Habeşî Hz. Peygamber'in ravzasına ağlayarak yüz sürer. O'nu gören Hz. Hasan ve Hüseyin sabah ezanını okumasını isterler ve Bilal-i Habeşî ezan okumaya başladığında Medine halkı şaşkınlıkla uyanır. Hz. Bilal'in sesini duyan Medinelilerden kimileri "Muhammed (sav) geri mi döndü?" diye birbirlerine sorarken, kimileri de Hz. Peygamber'in kabrinden kalktığını tasavvur ederek coşkuyla evlerinden dışarı fırlar.  Hz. Bilal'in ezanı Efendimiz'den başka bir şey hatırlatmamaktadır müminlere.

Sevgiliye Kavuşma

Hz. Bilal vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabından ziyade sevgililerine kavuşacak olmanın verdiği mutluluğu hissetmiştir. Ömrünün son anlarında onun hastalığını gören eşi, üzüntüsünden "Ah ne acı" dedikçe, Hz. Bilal: "Oh! ne tatlı!" diyor ve ekliyordu: "Yarın sevgililerle, Muhammed (sav) ve arkadaşlarıyla buluşacağım." Ve 641 yılında Hz. Bilal sevgililerine kavuşmak için bu dünyadan ayrıldı.

Habeşistanlı Bilal bir köle olarak dünyaya gelmişti. Ama iman ettiği peygamber ve O'nun getirdiği din sayesinde tarihte derin izler bırakıp, nice saltanat sahiplerine asla nasip olmayacak bir şekilde dünyadan ayrıldı. Kölelerin ve zencilerin aşağılandığı bir toplumda Bilal-i Habeşî İslam Peygamber'ine tabi olduktan sonra büyük bir teveccühe mazhar oldu. Hz. Bilal ahirete göçerken sevgililerine kavuşacak olmanın sevincini yaşıyordu. Sonraları ise sayısız müminin gönlünde taht kuran bir sevgili oldu kendisi. Bugün onun ezanı hâlâ gökkubbe altında yankılanmakta, kendisi ise müezzinlerin piri olarak her fırsatta hayırla anılmaktadır.