Peygamberimiz'in Tebliğ Mekânları

Malum; tebliğ "bir haberi veya bilgiyi duyurmak" demek. "Duyurmak" daha önce duymamış olana yapılır. Davet, irşat, vaaz, nasihat, inzar (korkutma), tebşir (müjdeleme), “emr-i bi'l-ma'ruf” (iyiliği emretmek), “nehy-i ani'l- münker” (kötülüğe engel olmak) gibi terimler de aralarındaki vurgu farklılıklarıyla birlikte tebliğle yakın manalar ifade ederler.

Hz. Peygamber kendisine gelen her ayeti insanlara duyurmakla görevliydi. (Maide, 67; Rad, 40; Hud, 57) Bizim bugün üzerinde düşünmek istediğimiz şey ise Peygamberimiz’in bu tebliğ için seçtiği mekânlardır. Vahyin ilk günlerinden itibaren Peygamberimiz müşrikleri toplayarak (Ebû Kubeys tepesine çağırması, kendi evinde yemek davetleri vermesi, gelen her ayeti müşriklere okumak üzere birisini Kâbe’ye yollaması vs.) onlara hitap etmiş, ayrıca kendisini onları topluca oturdukları yerlerde ziyaret etmişti. Çarşı, pazar, panayır gibi insanların topluca bulunduğu her yeri tebliği için kullanmıştır.

Biz tebliğ için nereye gidiyoruz? Camiye. Oysa camide yaptığımız tebliğ değildir. Olsa olsa vaaz ve irşattır. Tebliğ, Allah'ın sözlerini camiye hiç yolu düşmeyene ulaştırmaktır.

Biz bunun gibi sakıncalı ve tehlikeli bulduğumuz görevlerimizi askıya aldığımız için hayatımız dört başı mamur sürüp gidiyor. En azından evlerimizi, hatırımız geçenlere, bizi merak ettikleri için dinleyecek olanlara tebliğ mekânları kılamaz mıyız? Prestijlerimizi, konumlarımızı, itibarımızı tehlikeye atmak istemez miyiz yoksa? O zaman bütün bunları kendisine kulluk edelim diye emaneten bize verene ne diyeceğiz? Ara sıra mahşerin ve hesabın provasını yapıp orada sunacağımız mazeretleri sesli olarak dile getirelim, bakalım kulağa nasıl geliyor?

????? ?????????? ???????????????? ??????????  

"Açıkça tebliğden başka bir şeyle yükümlü değiliz biz." (Yâsin, 17)