Rağbetlerin Ertesi Sevmelerin Öncesi

14 Ekim 2015

O yakıcı ânın hatırası hâlâ yankılanır kalbimde.  Elimdeki kitaptan bir sayfa açtım. Kısmetimi aramak için… O zarif hadis çıktı: “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Sevindim. Açıklamaya yeltendim. Derin bir nefes aldım. Tam ağzımı açmak üzereydim ki gelen soruyla duraksadım: “Hocam, bunu anlamak için kitaba mı bakmak gerekiyordu ki?” Heyecanlı ama kendinden emin konuşuyordu: “Şu anda Allah kiminle beraber ki?”

Bizi beraberliğine lâyık gören, yanında olmamıza rağbet eden Allah'a hamd ve minnet ile...

Güzel yapılmış bir şeyin arkasında bir güzelleştirme isteği vardır. Hele de yüzü süslenmişse o şey özellikle beğendirilmek isteniyor demektir. Güzelleştirilmek istenen şey ise onu güzelleştirmeyi tercih eden her kimse, onun tarafından seviliyor demektir. Bir de süslenerek, beğenilerin odağına konulmak isteniyorsa, yapanı ona özellikle rağbet ediyor olmalı, özellikle rağbet edilmesini umuyor olmalı.

Şu halde, en çok sevilen ve en çok rağbet edileni görmek istiyorsanız, en çok güzelleştirilmiş ve en çok süslenmiş bir şey arayın yeryüzünde. Çok uzağa gitmenize gerek yok. Aynaya bakarsanız, yüzünüzün yeryüzünde en çok özenilmiş bir sanat eseri, yüksek yoğunlukta süslenmiş yüzey olduğunu göreceksiniz.

Her insan yüzü, benzersiz bir sevmenin, sınırsız bir rağbetin mührü olarak yansır gözlere, aynalara. İnsanın yüzü değil sadece, özü de bu gerçeğin habercisidir. Varlık ağacının en son ürünü olarak görürüz insanı. Varlığın her detayı insan için çalışır, insana doğru b/akar. İnsana araç olmayan bir şey yoktur âlemde. Varlık ağacında insanın uğrunda harcanacağı bir şey bulunamaz. İnsanın araç olmasına değer bir şey yoktur âlemde. İnsan varlık ağacının son ürünü yani meyvesidir.

Hem de meyve olduğunu bilen bir meyvedir. Bilinçle donanmıştır. Bilir. Bildiğini bilir. Bilindiğini bilir. Varlığın her parçasının kendine yönelik olduğunu görebilir. Öyleyse varlık ağacı içinde bir parça olarak görünse de varlığı bakışıyla bütünleyen bir bilincin tablosudur. O ağacı kim yokluktan varlığa çıkarmışsa en çok o meyveye bakar. Varlık ağacının varlığını yokluğuna tercih eden, en başından beri insanı gözdesi bilir. En çok meyveden beklenti içindedir. En çok insana güvenir. Sevmesi en çok da insana yöneliktir. En çok rağbet ettiği insan olmalıdır.

Öyleyse insan (yüzüyle de özüyle de) en çok sevilendir, en çok sevildiğini bilmesi beklenendir. Sevildiğini bilmesi daha da sevimli kılar insanı. Sevildiğini bilmekle sevinmesi beklenendir. İnsan, en çok rağbet edilendir, en çok rağbeti umulandır.

Sevme ile sevilmenin en net biçimde birleştiği merkezdir insan. Rağbetin her iki yönünün (rağbet edilen ve rağbet eden) buluştuğu zirve motiftir insan. İnsanlar içinde de sevilmenin ve sevildiğini bilmenin zirvesine varan ise Muhammed (sav)’den başkası değildir. En çok sevilen, en çok sevildiğini bilen O’dur ki “övülen” ve “öven” anlamıyla taçlanmış unvanın tek sahibidir: Muhammed (sav).

Rağbet edildiği için yokluktan varlığa getirilen bu âlemin anlamını en çok ifadelendiren yine O’dur. Varlığa karşı hayretini ve minnetini en çok dillendiren, herkesin tanıklığıyla O’dur. Varlığın şükürle meyvelenmesi, tefekkürle taçlanması O’nun kulluğu sayesinde gerçekleşmektedir. Varlık ağacından umulan nihaî meyve O’nun yüzünde cisimleşmiştir, O’nun yüzünden olgunlaşmaktadır. Âlemdeki güzelliklerin ve süslemelerin hepsinin hak ettiği takdiri hakkıyla seslendiren O’dur.

Sevme ile sevilmenin en net biçimde birleştiği merkezdir insan. Rağbetin her iki yönünün (rağbet edilen ve rağbet eden) buluştuğu zirve motiftir insan. İnsanlar içinde de sevilmenin ve sevildiğini bilmenin zirvesine varan ise Muhammed (sav)’den başkası değildir. En çok sevilen, en çok sevildiğini bilen O’dur ki “övülen” ve “öven” anlamıyla taçlanmış unvanın tek sahibidir: Muhammed (sav).

Öyleyse, kendisini severek var edene sevgi borçlu olduğunu fark eden her insan, O’nun olduğu hâle yoğruluyordur. Öyleyse yüzünün sevilme odağı olduğunu görüp sevildiğini bilen her insan O’nun durduğu yerde duruyordur. Öyleyse Hakk olan Rabbin çağrısı, hakkını veremeyeceğimiz kadar haktır: “De ki eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin…”

Sevmelerin göllendiği yerdir Muhammed (sav). Sevilmelerin y/ağdığı nihaî yüzdür Muhammed (sav). Varlığın anlamına, mukabele eden nihâi anlamadır Muhammed (sav). “Olmasaydın, olmazdı âlem…” sözünü, âleme anlam yükleyerek hak eden biricik kuldur Muhammed (sav). Dillendirdiği mukabeleye, seslendirdiği anlama, eyleme döktüğü sınırsız hayrete, hayata taşırdığı minnet ve şükrana, hayatlarıyla şahit olan herkesi de varlık ağacının ucuna ‘meyve’ diye taşımaktadır. Hâlâ…

Allah, sevdiği ile beraber olmayı tercih etmiştir ezelden. Ve tercihinde ısrar etmektedir her an. Varlığa sınırsız emek vererek, bedel ortaya koyarak, ciddiyetini zerreden küreye göstererek sevdiğini söylemektedir. Ki sevmek, her an yeniden seçmektir sevdiğini. Öyleyse eskiyen bir şey yok, tarih de tükendi. Her şey, şimdi, burada, bir “levlâke…” şerhi…