Ramazan'da Eski Şeyler Yapalım

08 Temmuz 2013

Ramazan ayının her teşrifinde var oluşumuzun bir parçasını yeniden inşa ederiz. Bu ayda bize değer katacak tüm güzel davranışları artırmaya çalışırız. Bir yandan da biliriz ki bir amelin kendi başına güzel olması yetmez kabul olması için; aynı zamanda katışıksız saf bir iyilik niyetiyle yapılması gerekir. Buna "ihlas" diyoruz. Yani tüm amellerini sadece Yaratan'ın hoşnutluğunu dileyerek yapmak. İnsan buna azmedince ne kadir bilmezlikler ve doymazlıklar ne de kabalıklar, çirkinlikler kesiyor yolunu. Bizi dönüp baktıran sadece Mevla'nın huzuruna layık mı yaptıklarım endişesi oluyor. Bütün bunlar eski zamanların endişeleri. Şimdilerde iyiliği iyilik olduğu için yapana, insanlardan hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir planın adımları olmadan iyiliğe yönelene başka sıfatlar uygun görülüyor bütün iyilikleri kaz/tavuk ilişkisi üzerinden hesaplayanlarca. Yeni şeyler yapmak, bunu yaparken de eskiyi silip götürmeden, geleneğin de gerisine düşmeden, eksilterek değil ekleyerek yeni şeyler yapmak ne güzel olurdu.

Eski şeyler yapmanın, ibadet ayı Ramazan kadar yakıştığı başka zaman dilimi var mı? Bu ay kulluğumuzun daha yoğun bir şekilde ilahî divana arz edilme zamanıdır. Gel gör ki insan cinsi her daim yeni heyecanlar peşinde koşar ve de bir şey kendi icadıysa onun güzelliğinden zerre kuşku etmeyecek olduğundan, ne yapar eder her şeye bir yenilik katmak ister.

Hiç olmazsa Ramazan'da eski şeyler yapalım. Mukabelelere katılalım, teravih kılalım, vaaz dinleyelim, kitap okuyalım, hatmedelim, cami ve türbeleri ziyaret edelim, gösterişsiz iftarlar verelim (evlerimizde!), gösterişsiz iftarlara gidelim (evlerimize!), acıkıp susadığımızı duyumsayalım.

Son zamanların "ilginç ve yeni bir şey yapalım" hastalığı, zihinsel ve ruhsal donanımımızın geldiği son noktayı ortaya koyacak şekilde camilerin manevi havasından ve kubbelerle minarelerin muhteşem dansının kucağında sanat, estetik ve maneviyatın buluştuğu sükûnetli iftarlar ve huşu dolu teravihlerden bizi bugünün işporta usulü panayırcılığına getirip bırakıverdi. İşte "yeni bir şey yapalım"ın vardığı son nokta.

Yalvarıyorum: Hiç olmazsa Ramazan'da eski şeyler yapalım. Mukabelelere katılalım, teravih kılalım, vaaz dinleyelim, kitap okuyalım, hatmedelim, cami ve türbeleri ziyaret edelim, gösterişsiz iftarlar verelim (evlerimizde!), gösterişsiz iftarlara gidelim (evlerimize!), acıkıp susadığımızı duyumsayalım, ikindi sonralarında sokaklardan yavaş yavaş el ayak çekilsin, dudaklar duaya dursun... Bunlar hep eski şeyler.

Bu Ramazan'da "eski şeyler yapalım" temalı bir ön hazırlık yapsak. Belediyeler, müftülükler, imam hatip liseleri, ev hanımları, iş adamları, Diyanet hepimiz eski şeylerin bir listesini yapıp Ramazan'a öyle hazırlansak. Mukabelelerde ruhlarımız arınsa, kulaklarımızın pası silinse, ezanlar okunurken hiç bitmese istesek, iftarlarda yüzlerce kişinin arasında kaybolmasak, küçük, insanî, hoş sohbetli, alçakgönüllü iftarlar olsa, vaazlar basmakalıp olmasa, içten gelen ve doğrudan kalplere işleyen vaazlar olsa, herkes hatmetse, camilerin, türbelerin civarına yaklaştıkça bir manevi atmosfer sarsa hepimizi, teravihlerde okunan Kur'ân, kılınan namaz içimize işlese...


Kurumlar yeni şeyler yapmak istediklerinde hemen her zaman bunun medyatik sonuçlarını da hesap ediyor ve tribünlere oynayarak yeni şeyler arayışına giriyor.

Kurumlar yeni şeyler yapmak istediklerinde hemen her zaman bunun medyatik sonuçlarını da hesap ediyor ve tribünlere oynayarak yeni şeyler arayışına giriyor. Buna karşı değilim. Vakıflar, dernekler, siyasi partiler, belediyeler, şirketler hatta kamu kurumları yaptıkları hizmetler medyada yer aldığı oranda başarılı sayıldıkları için daha en baştan planlarını yaparken basında öne çıkabilecek bir etkinlik düzenlemeye çalışıyorlar ki sonunda hepimiz, "vay be falanca belediye ya da kurum ne güzel işler yapıyor" diyelim. Lakin her zaman bir taşla iki kuş vurulamadığından, bilhassa da ibadet mahiyetindeki faaliyetlerde ihlas olmayınca ibadetler "etkinlik"e ve tüm bu hizmetler de bir gösteriye dönüşüveriyor. Hem tanıtım amacı güdüp hem de ihlası bozmamak, zannımca kurumsal başarılardan kişisel amaçlar gütmemekle gerçekleştirilebilir. En büyük tanıtım borcumuzun Allah'ın dini için olduğunu bilmek, benliği aradan kaldırınca Yaradan'ın tecelli edeceğine iman etmek eski de olsa yeni de, yaptıklarımıza ruh katabilir.

Şimdi eski şeyler yapma zamanı...