22 Ağustos 2016

“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. Muhâcir de Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir.” [1]

حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ : حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ وَإِسْمَاعِيلَ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ : الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ


"Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir" buyurarak İslam dini mensuplarını tanımlamaktadır Allah Rasûlü (sav). Emin olma, güvenilirlik vasfı Müslüman olmanın bariz göstergelerinden biridir. Kurtuluşa erecek müminlerin "emanetlerine riayet edenlerden" olması [2] İslam toplumunda Müslümanmış gibi yaşayan münafığın özelliklerinden birinin "kendisine bir şey emanet edildiğinde o emanete hıyanet etmesi" [3] ve bu manada zikredebileceğimiz pek çok ayet, hadis Müslüman için “emanet vasfı”nın ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. İslam Peygamberi’nin daha vahye muhatap olmadan, “emin” sıfatı ile tanınması, bu özelliği ile meşhur olması bile son derece dikkat çekici ve yeterlidir aslında.

Peygamber "dilinden emin olunan" vasfını öncelemiştir. Çünkü içten dışa köprüdür dil. Çünkü dil ile sadece içinde bulunduğumuz zamanda değil; geçmiş ve gelecekle alakalı konularda da yanılgıya düşmek mümkündür. Çünkü insanoğlunun birbirine karşı işleyebileceği yalan, iftira, dedikodu, kınama, laf taşıma gibi en yaygın hatalar dil ile işlenen hatalardır.

İslam toplumunu her türlü kötülükten alıkoymak ve her çağda örnek bir toplum haline getirmek isteyen Allah ve Rasûlü (sav), ilk adımda bu en yaygın ve aynı zamanda pek çok kötülüğün de temel müsebbibi olan "dil"den emin olma vasfını zikretmiştir. Müslüman birçok hatanın ilk basamağı olan bu sıfatla tanımlanmamalı. Müminler arasında husumet ve tefrika olmamalı. Dilin afetlerinden korunmalı İslam ümmeti.

Müslümanın dilinden emin olma vasfının hemen akabinde zikredilen diğer özelliği, “elinden emin olunması”dır. Başkasının hak ve hukukuna riayetsizlikten, hırsızlıktan adam öldürmeye kadar fiili olarak bir insanın, karşısındaki insana verebileceği her türlü zarar kast edilmektedir bu veciz ifade ile.

Müslüman, kendisine başka bir Müslümanın yığınla malı emanet edilse bile elini harama uzatmayandır.

Müslüman, diğer Müslümana asla elini kaldırmayandır.

Müslüman, Müslümana muhabbet ve şefkatle elini uzatandır.

İslam tarihinde son derece önemli ve İslam dininin yaşanması, yayılması için bir dönüm noktası, İslam tarihinin sıfır noktası hicret, İslam dininin yaşanmadığı bir beldeden İslam dininin yaşanabileceği, İslam yurdu olan bir yere gitmektir. [4] Mekke'de dinlerini yaşayamayan Müslümanlar, Allah'ın emri ile dinlerini daha rahat yaşamak ve İslam davetini daha geniş halkalara ulaştırmak için hicretle emrolunmuşlardır. İmkân bulan her mümin bu temel hedef ve amaçla İslam yurdu olmayan Mekke'den, artık bir İslam beldesi haline gelen Medine'ye göç etmiştir. Bu yolculuğun hicret sevabı kazandırması şartını da meşhur hadislerden biri olan "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti (niyet ve kastı) Allah’a ve Rasûlüne ise, hicreti hakikaten Allah’a ve Rasûlüne olur. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına yönelik ise, onun hicreti de gerçekten kastettiği şeye olur" [5] buyruğu ile Hz. Peygamber izah etmiştir.

"Mekke fethinden sonra hicret yoktur' [6] buyruğu ile Allah Rasûlü (sav), dinin yaşandığı yerde Muhacir olma sevabını 'Allah'ın haram kıldığı şeylerden uzaklaşan' kişinin kazanacağını öğretmektedir bize. Nitekim sahabeden bir zatın Rasûlullah (sav)'a “Ey Allah’ın Rasûlü, hangi hicret daha faziletlidir?" sorusuna sevgili Peygamberimiz "Allah’ın yasakladığı (haram kıldığı) şeyleri terk etmendir" [7] şeklinde cevap vererek haramları hayatın dışına itip helallere yönelmenin en güzel yolculuk olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.

Peygamber "dilinden emin olunan" vasfını öncelemiştir. Çünkü içten dışa köprüdür dil. Çünkü dil ile sadece içinde bulunduğumuz zamanda değil; geçmiş ve gelecekle alakalı yanılgılara düşmek mümkündür. Çünkü insanoğlunun birbirine karşı işleyebileceği yalan, iftira, dedikodu, kınama, laf taşıma gibi en yaygın hatalar dil ile işlenen hatalardır.

Müslüman ve muhacir tariflerinin aynı hadiste peş peşe zikredilmesi de son derece dikkat çekicidir. Müslümanı emin kişi olarak tarif eden Allah Rasûlü (sav), emin Müslümanın kazanacağı muhacirlik payesinin de haramlardan kaçınarak mümkün olacağını belirmiştir.

Gerçek Müslümanların üzerinde bu vasıflar belirgin olmalıdır. Müslüman, çevresindekilere hayrı dokunan, dini sadece Allah'ın farz kıldığı hususlara hasretmeyendir. Her zaman ve zeminde, her türlü ahval ve şerait içinde güvenilir olmak ve kötülükten kendini korumaya çalışmak, mümin için cenneti kazanmanın yolu olduğu kadar dünya hayatının da daima bir amaç doğrultusunda ve aktif olmasını sağlamaktadır. 

"Kötü şeyleri terk et" [8] ayetinin muhatabı olan "Emin Peygamber"in, emin ve her türlü kötülükten kendini koruyarak ilahî azaptan emin olmak gayretindeki ümmetine ne mutlu!


1. Buhari, Bedu'l-vahy, 4.
2. Mü'minun 8.
3. Buhari, Bedu'l-vahy, 4.
4. Geniş bilgi için bkz: Ahmet Önkal, DİA, “Hicret" XVII, 458-462; Ahmet Özel, DİA, “Hicret" XVII, 462-466.
5. Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1.
6. Müslim, İmaret, 85.
7. Nesâî, Bey’at.
8. Müddessir, 5.