Seyyahların Gözünden İstanbul’da Ramazan

İstanbul, tarih boyunca seyahatnamelere en çok konu olan, seyyahların dikkatini en çok çeken şehirlerin başında gelir. İspanyol romancı Juan Goytisolo, bu çalışmaların XVI. yüzyıla kadar uzandığını ve dünya kültür tarihinde İstanbul seyahatnameleri hakkında başlı başına bir literatürün oluştuğunu söyler. Gezginlerin bu kadar hayran kaldıkları ve her bir köşesini, âdetlerini, gündelik hayatının en ince ayrıntılarını kaydettikleri şehrin Ramazan günleri ise onlar için apayrı bir yere sahiptir. Edmondo Amicis'ten Nerval ve Miss Julia Pardoe'ya kadar birçok Batılı seyyahın olduğu gibi İslam dünyasından bir gözlemci Reşit Rıza'nın da dikkatleri İstanbul Ramazanları üzerinedir.

İstanbul'da Ramazan Bir Başkadır

Reşit Rıza, "İstanbul'da Ramazanın başka hiçbir İslam beldesinde görmediğimiz, alışılmadık bir görünüşü vardır." diyor gezi notlarında. Ramazan İstanbul'da sadece şenlikleri ile farklı değildir. Dinî hayat da oldukça canlıdır. Reşit Rıza'nın aktardığına göre İstanbul'da cemaatle namaz kılmaya ve teravih namazını eda etmeye karşı diğer İslam ülkelerine göre daha fazla ilgi vardır. Namaza gösterilen itina ve camide geçirilen vakit de İstanbul'da daha fazladır.

Reşit Rıza'nın dikkat çektiği bir başka konu ise Osmanlı Payitahtında kadınların da tıpkı Hz. Peygamber döneminde olduğu gibi teravih namazını camide kılmalarıdır.  Diğer İslam ülkelerinde bu uygulama zamanla unutulmuş olsa da burada devam etmektedir.

"Yalnızca Yaşamak İçin Yemek"

İngiliz yazar Miss Julia Pardoe ise Osmanlı konukseverliğine hayran kalmıştır. Bir Türk ailesinin evinde iftar yaptığı için kendisini şanslı sayan Julia Pardoe izlenimlerini şu cümlelerle aktarır: "Özellikle Türklerin zarif konukseverliği üzerinde durmak isterim. İster fakir ister zengin olsun misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar.  Yüksek sesle söylenen "Buyuruuun" asla zorla ve soğuk bir tonla sarf edilmez. Kendilerini sadece Allah'ın kulu sayarlar. Onun için kendilerinde fazla olan şeyleri de olmayanlara verirler ve bunu bir borç bilirler. "

Ve ekler Miss Julia: "Burada obur diye bir şey yoktur. Osmanlılar yalnız yaşamak için yerler, yemek için yaşamazlar."

Ramazan günlerinde yolu İstanbul'a düşen seyyahlar hep hayretler içinde kalmıştır.  İtalyan seyyah Edmondo de Amicis, İstanbul gezisi Ramazan ayına denk geldiği için her akşam yazılmaya değer bir sahne gördüğünü söyler: İstanbul Ramazanlarının her günü bir başkadır ona göre.

Haliç'teki kayıkçılar arasına karışan Edmondo de Amicis tüm zorluklara rağmen onların oruca sadık kalmaları karşısında şaşkınlığa uğramıştır. En çok da iftar vakti Amicis'in dikkatini çeker: Bütün evlerde, bütün kahvelerde ve bütün aşçı dükkanlarında aynı anda herkes tek vücut olmuş ve iftarla baş başadır. 

Masal Şehri İstanbul

Ramazan günlerinde konuklarını tüm sıcaklığıyla saran İstanbul Gérard de Nerval'i ise başka türlü büyülemiştir. Nerval için ise Ramazan akşamlarında İstanbul  Binbir Gece Masallarındaki şehirlerden farksızdır.

Saba Melikesi ile Hz. Süleyman'ın hikayesine taşır İstanbul onu.

Doğu'nun bir uç kapısıdır geldiği şehir.

Bütün oryantalist tavrına rağmen Nerval de Ramazan ve İstanbul'un cazibesine kapılmaktan kendini alamamıştır...