Siyer-Edebiyat İlişkisi Tüm Yönleriyle Tartışıldı

07 Nisan 2010

 

"Sonpeygamber.info Siyer Atölyesi"nin ikinci toplantısı 3-4 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul-Kozyatağı Byotell'de gerçekleştirildi. Bu yılki teması, "Siyer-Edebiyat İlişkisi" olarak belirlenen atölye çalışmasına akademisyenlerin yanı sıra yazarlar ve yayıncılar da katıldı. İki gün boyunca gerçekleştirilen dört oturumda Türkçe siyer literatürünün edebiyatla olan ilişkisi ve edebî siyer yazıcılığının günümüzde hangi metotlarla yol alabileceği konuları masaya yatırıldı.

Toplantıda tebliğ sunan katılımcıların yanı sıra nitelikli bir dinleyici kitlesinin varlığı ve müzakerelere aktif katılımları bereketli bir tartışma ve istişare ortamının oluşmasını sağladı.

Toplantıda sunulan tebliğlerse Meridyen Derneği tarafından ileriki bir tarihte kitaplaştırılarak yayımlanacak.

Meridyen Derneği tarafından organize edilen Sonpeygamber.info Siyer Atölyesi'nde, bu yıl da geniş bir katılım ve önemli bir düşünce ortamı bulunmaktaydı. Toplantının açılışı, Meridyen Derneği Başkanı H. Hümeyra Şahin'in konuşmasıyla yapıldı. Konuşmasında, toplantının ve Meridyen Derneği'nin hedeflerini sıralayan H. Hümeyra Şahin, sosyal bilimlerin günümüzde kazandığı öneme atıfla sosyal bilimler alanında çalışan çeşitli akademisyenlerin, böyle bir toplantı sebebiyle buluşmasının önemine dikkat çekti. Diğer taraftan bu yılki atölye çalışmasının konusunun siyer-edebiyat ilişkisi olması sebebiyle siyer yazıcılığını günümüzde devam ettirmeye çalışan yazarlar ile bu metinlerle bilimsel planda ilişki kuran sosyal bilimcilerin bir araya gelmesinin, siyer yazıcılığının sorunlarını tartışmada verimli bir ortam oluşturacağı vurgulandı. H. Hümeyra Şahin'in açılış konuşmasının ardından atölyenin moderatörlüğünü üstlenen Ömer Lekesiz de kısa bir konuşmayla toplantının önemine dikkat çekti.

Açılış konuşmalarının ardından tebliğlerin sunumuna geçildi.

KUTSAL VE SANAT

Prof. Dr. Turan Koç, Prof. Dr. Zeynep Sayın, Doç. Dr. Kadir Canatan ve Şerif Eskin'in konuşmacı olarak katıldığı ilk oturumda kutsal ve sanat ilişkisi masaya yatırıldı. İlk olarak söz alan ve atölye çalışmasının çerçeve tebliğini sunan Şerif Eskin, Türkçe siyer yazıcılığının klasik, modern ve postmodern dönemlerdeki seyrini özetleyerek bu dönemlerde siyer yazıcılığı üzerinde yaşanan değişimlere dikkat çekti. Ayrıca günümüzde gelinen noktada edebî siyer yazıcılığının problemlerini de sıralayan Şerif Eskin, bir bakıma atölye çalışmasında cevabı aranacak soruları katılımcıların dikkatine sundu. Bu noktada özellikle yeni bir edebî "dil" ve "tür"e duyulan ihtiyaca atfen siyer yazıcılığında, modern çağın da taleplerini karşılayacak şekilde bir dilin nasıl kurulacağı ve modern edebiyat içerisinde hangi edebi türlerin anlatım imkânlarının bu noktada kullanılabileceği soruları katılımcılara yöneltildi.

 

 Prof. Dr. Turan Koç ise İslam düşüncesinde kutsal ve sanat kavramlarının nasıl bir ilişkiselliğinin olduğuna dair tespitlerini sıraladı. Prof. Dr. Turan Koç'un konuşmasında en çok dikkat çeken nokta, "kutsal" kavramının mahiyetine yönelik tespitler oldu. İngilizce'deki "holy" ve "sacred" kelimelerinin ifade ettiği anlamlar arasındaki farka değinen Turan Koç, "kutsal" kelimesinin her iki kelimeyi ve hatta Allah'ın bir vasfı olan "Kuddüs" kelimesini de karşılayacak şekilde karmaşık bir anlam boyutunda ele alınmasının sakıncalarına temas etti.

Prof. Dr. Zeynep Sayın ise daha genel bir tarihsel ve kültürel çerçevede kutsal ve sanat ilişkisine dair düşüncelerini ifade etti. Konuşmasında ilk çağlardan beri Doğu uygarlığı ile Batı uygarlığının bu iki kavrama farklı değerler atfettiğini dile getiren Zeynep Sayın, Turan Koç tarafından seslendirilen "kutsallık" tanımına dair itirazlarını da sıraladı. Zeynep Sayın, kutsal kavramının, sanat yapıtlarının ortaya çıkışında da önemli görüldüğünü ifade ederek sanatın, kutsallıkla olan ilişkisine değindi.

İlk oturumun son konuşmacısı olan Balıkesir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Kadir Canatan ise Hz. Peygamber'le kurulan ilişkileri dönemlendirerek bu ilişkilerin mahiyeti hakkındaki görüşlerini dile getirdi. Canatan'ın konuşmasının en dikkat çeken tarafı, Hz. Peygamber'in vefatından sonra ortaya çıkan anlatılarda aşırı mübalağalı bir anlatımın tercih edilmesiyle birlikte reel düzlemden bir kopuşun yaşandığı şeklindeki tespitiydi. Bunun yanı sıra Hz. Peygamber'in hayatının, aşırı yüceltmeci bir üslupla ele alınmasının, hakikatle olan ilişkiye vurduğu darbe üzerinde duran Canatan, bu algının günümüz siyer yazıcılığında da çok baskın bir şekilde devam ettirildiğini vurguladı.

Oturumun sonundaki soru-cevap kısmında ise "kutsal" kavramı etrafındaki teorik tartışmalar ve Canatan tarafından ifade edilen mübalağalı anlatım meseleleri, dinleyicilerin de katılımıyla derinlemesine tartışıldı.

KLASİK DÖNEM TÜRK EDEBİYATI VE SİYERİ

 

Atölyenin ikinci oturumunda ise klasik dönem Türk edebiyatında siyerin yerini tespit etmeye yönelik tebliğler sunuldu. İlk olarak söz alan Dr. Reyhan Çorak, klasik Türk edebiyatında Hz. Peygamber'i konu alan siyer, naat, mevlid, miraciyye, şefaatname, hilye, şemail gibi metin türlerini tanıttı. Ayrıca bu türler çerçevesinde kaleme alınmış metin örneklerini de belirten Reyhan Çorak, Osmanlı dönemi siyer yazıcılığı üzerinde siyasal ve toplumsal şartların ne derece etkili olduğuna dair tespitlerini de ifade etti.

Oturumun ikinci konuşmacısı olan Yard. Doç. Dr. Berat Açıl ise Osmanlı'dan günümüze siyer yazıcılığında hangi unsurların değiştiğine dair tespitlerini belirtti. Bu noktada günümüz siyer yazıcılığında kurmaca bir anlatımın öne çıktığı saptamasını yapan Berat Açıl, "kurmaca" kelimesini, metnin oluşturulması bağlamında ele aldığının altını özellikle çizdi.

Oturumun son konuşmacısı olan Doç. Dr. Hüseyin Özcan ise âşık tarzı Türk şiirinde Hz. Peygamber'in nasıl ele alındığına dair bir tebliğ sundu. Bu noktada tasavvufi yönü zayıf olan halk şairlerinin, hatta Ermeni halk şairlerinin şiirlerinde bile Hz. Peygamber'e atıflar yapıldığına dikkat çeken Hüseyin Özcan, Türk milletinin Hz. Peygamber algısının, halk edebiyatı verimlerindeki Hz. Peygamber algısıyla doğrudan bağlantılı olduğunun da altını çizdi.

MODERN DÖNEM TÜRKÇE SİYER ÇALIŞMALARI

Atölyenin ikinci gününün ilk oturumunda ise modern dönem siyer çalışmaları hakkında tebliğler sunuldu. Bu oturumun ilk konuşmacısı olan Dr. Nihal Şahin Utku, modern dönem siyer yazıcılığının, toplumsal ve siyasal dinamiklerle olan ilişkisi üzerinde durdu. Nihal Şahin Utku, Tanzimat sonrasında İslam tarihçiliğinin metotları hakkında getirilen modernist eleştirilerin, siyer yazıcılığında önce savunmacı, daha sonraları rasyonel ve günümüzde ise geleneksel üslupların öne çıkmasına sebep olduğunu belirtti.

Siyerin Romanı Olur mu?

Oturumun ikinci konuşmacısı olan Prof. Dr. Fatih Andı ise konuşmasında, modern dönem siyer çalışmalarını tematik bir tasnifle sunduktan sonra siyer yazıcılığının dil ve teknikle alakalı yönleri üzerinde fikir beyan etti. Siyer yazıcılığının kendine has bir dil ve vokabülerinin olması gerektiğini belirten Fatih Andı'nın konuşmasında ortaya koyduğu en önemli sorunsal ise modern dönemde siyer yazıcılığının hangi tekniklerle ve edebi türlerle ele alınabileceği meselesiydi. Roman türünün siyer yazımında kullanılamayacağını çeşitli argümanlarla belirten Fatih Andı, bu noktada romanın yabancı ve yabancılaştırıcı bir tür olduğuna, kurgusallığına ve özellikle de trajediyi merkeze almasına atıf yaptı. Asr-ı Saadet'te bir trajedinin olamayacağını, trajedinin Hıristiyanlıktaki "Şeytan-Rahman" çatışmasına dayandığını ise özellikle vurguladı.

Buna karşın Yar. Doç. Dr. Recep Alpyağıl Müslüman zihnin trajedi yaşamayacağına ve dolayısıyla trajediyi merkeze alan bir edebî verim ortaya koyamayacağına dair görüşlerin, Oryantalistler tarafından ortaya atılmış olan sahte tartışmalar olduğunu belirtti. Hz. Peygamber'in her edebi anlatı içerisinde ele alınabileceğini belirten Alpyağıl, anlatı ile hakikat arasında bir ilişkinin mutlaka var olacağına da temas etti.

Oturumun son konuşmacısı olan Mahmut Kanık ise çeviri siyer eserlerinin Türkçe siyer literatürüne etkileri hakkında görüşlerini belirtti. Siyer çevirilerinin Arapça-Farsça, Batı dilleri veya Urdu dillerinden yapıldığını belirten Mahmut Kanık, dini kavramlarda Farsça'nın Türkçe üzerindeki etkisi hakkında da örnekler verdi.

Oturumun sonundaki soru-cevap bölümünde ise ağırlıklı olarak siyer yazıcılığı ve roman meselesi ele alındı. Bu noktada tekrar söz alan Prof. Dr. Fatih Andı, romanın büyük kitleler tarafından reel olarak algılanmasından hareketle Hz. Peygamber'in yaşantısı hakkında yazılacak bir romanın, bütün yönleriyle gerçek olarak algılanmasının da bu noktada ayrı bir sıkıntı oluşturacağının altını çizdi.

1980 SONRASI TÜRKÇE SİYER ÇALIŞMALARI

Atölye çalışmasının son oturumu ise günümüzdeki siyer çalışmaları hakkındaki tebliğlerden oluşmaktaydı. Oturumun ilk konuşmacısı olan Yard. Doç. Dr. Sezai Coşkun, kültür endüstrisi ile siyer yayıncılığı arasındaki ilişkiye ve bunun olumsuz yönlerine temas etti. Özellikle kültür endüstrisi kavramını geniş bir arka planla ele alan Sezai Coşkun, siyer yayıncılığının bir ticari faaliyete dönüşmesinin, eserlerin niteliği üzerinde ciddi bir düşüşe sebep olduğunun altını çizdi.

Siyer Eserleri Birer Tüketim Metaı mı?

 

Oturumun ikinci konuşmacısı olan Dr. Bahtiyar Aslan ise sözlü, yazılı ve dijital kültür ortamlarına geçişte siyerin yaşadığı dönüşümleri ele aldı. Sözlü kültürün ağır basan yönünün üreticilik, yazılı kültürün ağır basan yönünün kaydedicilik olduğunu belirten Bahtiyar Aslan, dijital kültürün ağır basan yönünün ise tüketicilik olduğunu vurguladı. Bunun yanı sıra günümüzdeki Hz. Peygamber anlatımlarındaki niteliksizliğe ve yanlışlıklara da çarpıcı örneklerle değindi.

A. Ali Ural ise siyer yazıcılığının arayış içerisinde olduğu yeni metotlar hakkındaki önerilerini sundu. Buna göre Hz. Peygamber'i anlatan başarılı bir eserin, O'nun bütün hayatını ele almak yerine O'nun hayatındaki belirli olaylar üzerinde yoğunlaşarak yazılabileceğini belirtti. Ayrıca böyle bir eserde Hz. Peygamber'in, az bilinir yönleriyle ele alınmasının gerekliliğine vurgu yaptı.

Oturumun son konuşmacısı olan Sibel Eraslan, "uzaktan sevmek" kavramına atıfla Hz. Peygamber sevgisinin mahiyeti hakkında görüş beyan etti. Ayrıca buradan hareketle siyer yazmanın da O'na yakınlaşmaya çalışırken uzaklaşma şeklinde bir paradoksu getirdiğini belirten Sibel Eraslan, önemli olanın, O'nun bütün hayatını bilmek değil, bu çaba sürecinde elde edilen duygusal yakınlık olduğunun altını çizdi.

Oturumun sonundaki soru-cevap kısmında ise A. Ali Ural ile Sibel Eraslan'ın önerileri tartışmaya açılırken Sezai Coşkun'un dile getirdiği kültür endüstrisi kavramı da etraflıca ele alındı.

Günün sonundaki değerlendirme konuşmalarında ise teşekkür mesajlarının yanı sıra iki gün boyunca tartışılan konular hakkında görüşler beyan edildi. Ayrıca katılımcılar tarafından toplantının eksik kalan yanları da belirtilerek sonraki çalışmalar için bir perspektif çizilmeye çalışıldı.