Son Elçi kendini büyük tutmuyor. Kendisine saf bir işçinin, salt binanın tamama ermesi konusunda bir katkım olsun derdiyle yaşayan bir insanlık işçisinin süsünü veriyor. Bir makyaj değil bu. Bir inşaat işçisinin saçlarına sürdüğü limon suyu kadar safiyetli. Sonra “işte” diyor, “bu noktaya kadar getirilen, diğer işçi kardeşlerimin taa bu noktaya kadar getiriverdiği bu binanın son kerpicini de ben koydum” diyor.
Kerpiç kemâli temsil ediyor. Kerpiç… İlk zamanlardan bu zamana kurulmaya çalışılan güzel cümlenin sonsuzluğa kapanan son noktası gibi konuluyor yapının sonuna.
Kerpiç olmak, başlanan her güzel, doğru işin sürüncemede kalmasına izin vermemek ve üstüne düşen ne ise o sorumluluğu hemen bir aşkla, köyden yeni gelmiş ve iş bulmuş olmanın sevinciyle kendini terleten bir işçi edasıyla yapıvermek anlamına geliyor.
Kerpiç olmak insan olmaktır. Orada burada kendi başına boşluğa yuvarlanan bir taş olmaktansa, elbirliğinin kucağında insanlığı büyütmektir belki de…