Takdir Tedbir Dua

Bir şeyi şöyle yapsak böyle mi olur kaygısıyla uykularınızın kaçtığı, aklınıza gelen her ihtimalin yüzlerce yeni kapı açtığı, bu kapıların hayra mı şerre mi çıkacağını kestirmeye çalışırken bütün bu detaylı düşüncelerin sizi en sonunda başladığınız yere, yani tam ve kat'î belirsizliğe getirdiği geceler yaşadınız mı?

Düşündüğünüz konu "adam sende, iş olacağına varır" deyip iç huzuruyla öbür tarafa dönemeyeceğiniz kadar hayati ise artık zekânızın, hayal gücünüzün kapasitesince iyi ve kötü senaryolar birbirini takip eder. Eder de ne olur? Hiç.

Her işi Allah'a havale et, gerisine karışma diyecek değilim. Çünkü Peygamber’in hayatından örneklerle biliyoruz ki Allah bazen (Bedir'de olduğu gibi) işleri sizin hesap ettiğinizin dışında kendi istediği şekle sokuverirken, bazen de (Uhud’da olduğu gibi) gidişata müdahale etmez; kararlarınızı almanızı, onların arkasında durmanızı ister.

Hayatlarımız kimi zaman bizim arzu edip planladığımız şeklin dışında, kaderin keskin müdahaleleriyle şekillenirken, kimi zaman da "haydi bir şeyler oluversin" diye dört gözle beklediğimiz anlarda, O da adeta her şeyi durdurup bizim irademize yol açar. Bu anlarda gösterilen ürkeklikler kısmeti küstürür derler. İlki durumunda kaderimizle savaşmak ise mağlup olunacağı kesin olan bir savaşta sonraki muharebeler için lazım olacak kuvvetin bütünüyle yitirilmesine yol açar.

Ne demiş oldum ben şimdi?

Karar anlarında ürkek davranmamak, kararımızın aksine bir kaderle imtihan olduğumuzda ise uyum sağlamak gerektiğini söylemeye çalıştım. Kararlarımızda isabet için Ashab-ı Kehf’in duasına (Kehf/10), neticeyi hoşça karşılamak içinse Efendimiz’in "Allah’ım beni kazana (hükmüne) razı eyle ve benim için mukadder kıldığın her şeyi bana mübarek eyle" niyazına canı gönülden iltica etmekten başka çare var mı ey akıl sahipleri?