Tasavvuf Kültüründe Hz. Ali

08 Ocak 2010

Tarihsel Kişiliği ile Hz. Ali

Hz. Ali (ra), sağlığında Hz. Muhammed (sav)'in övgüsüne mazhar olmuş bir sahâbîdir. O; Allah'a ve Rasûlü'ne iman eden ve İslâm'a gönülden bağlanan bir mümin, beş vakit namazını kılan, Ramazan orucunu tutan, haccını eda eden ve İslâm'ın diğer temel ilkelerini uygulayan bir Müslüman, bir âbid, mütevazı bir hayatı, eşyaya kul olmaya tercih eden bir zahid, günlük evradını okuyan bir zâkir, birçok hususta herkesin fetvasına başvurduğu bir fakih ve bir âlim, Allah yolunda ömrünün sonuna kadar cihad eden bir mücahiddir.

İlk iki halifenin özellikle fıkhî ve ilmî meselelerde mutlaka fikrine başvurdukları ve Hz. Ömer'in şûra üyesi olarak seçtiği ve önemli konularda mutlaka fikrini aldığı bir müçtehiddir. Söz söyleme sanatında ustadır. Son derece zeki ve feraset sahibidir. Arapçanın dilbilgisi kurallarını ilk defa o belirlemiştir.

Gerek Ahî ve Bektâşî dervişleri, gerekse diğer tarîkat erbabınca, Hz. Ali'ye "Şâh-ı Velâyet" ve "Sultân'ül-Evliyâ" lâkapları uygun görülmüştür.

Fütüvvet Eri Olarak Hz. Ali

Yiğitlik, kardeşlik, dürüstlük ve güven teşkilâtı olan Fütüvvet teşkilâtı, adını Hz. Ali'nin yiğitlik, dürüstlük ve güvenilirliğinden almıştır. Hizmette en önde dünyevî mükâfat söz konusu olunca ise kendini en arkaya almada en güzel örneklerden biridir. Ancak Hz. Ali gençliğini, yiğitliğini ve Hz. Peygambere yakınlığını asla istismar etmemiştir.

Fütüvvet anlayışına Hz. Ali'nin örnek teşkil etmesi, "Lâ fetâ illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikâr" ifadesi ile temellendirilmiştir. Hz. Ali'nin kahramanlığını anlatan bu ibare, tekkelerde zevkle okunan Zülfikârnâme'lere "redif", Yeniçeri Ocağı'nın sancağına "sembol" olmuştur. Cesaret ve şecaati ile gönüllerde yer edişi onun, "Haydar-ı Kerrâr" ve "Şâh-ı Merdân" sıfatlarıyla tanınmasına yol açmıştır. Hz. Ali'nin fütüvveti, onun cesaret ve kahramanlığı kadar, ahlâk ve faziletini de temsil etmiştir. Hz. Ali'nin fütüvveti ile ilgili yaşanmış örneklerin sunulduğu en önemli eserler, kuşkusuz Cenknâme'lerdir. Cenknâmeler, tekke ve dergâhlarda, köy odalarında yoğun bir şekilde okunmuş, Hz. Ali'nin İslâm'ın yayılması için yaptığı mücadeleleri anlatan menkıbeler, insanlarımızın zihin ve gönüllerine kazınmıştır. Cesaret, kahramanlık, fedâkârlık ve vefâkârlık gibi duyguların gelişmesinde bu menkıbelerin tesiri büyük olmuştur. İnsanımızın zihninde Hz. Ali, din ve imanla özdeşleşmiştir. Onun ahlâkını örnek alanlar, örnek olmuşlardır.

Özellikle savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar, destanlaştırılarak dilden dile anlatılmış,   kalplerde yer etmiştir. Yemînî, Fazîletnâme'sinde onun İslâm'ın yayılması için yaptığı fedâkârlık ve kahramanlıkları şöyle dile getirmektedir:

Nice putperest ehl-i zünnâr,
Dîn-i Ahmed'e eylediler ikrâr.
Nice ger zât kişi ateşperesti,
Yıkıp tahtın yüzünü yere bastı.
Zülfikâr korkusundan ehl-i zünnâr,
Muhammed dinine etmiştir ikrâr.

Vâhib Ümmî'nin Zülfikârnâme'sinde ise Hz. Ali şu mısralarla methedilmektedir:

Varına kıldı nazar, ol Hâlik-ı perverdigâr,
Zât-ı Hakk'ın emriyle Düldül'e oldu süvâr,
Na'rasınun heybetinden kâfir oldu târumâr,
Lâ fetâ illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikâr.