Halim Sana ayandır. Mahcubiyetim beyandır. Ayıplarım ve kusurlarım, günahlarım ve ah’larım ortada. Neysem o’yum. Tortular içinde kaldım. Kalbimde korkular. Ayakucumda heyelanlar. Yüzümdeki utancı kazıyamıyorum. Kirli hatıraları yakamdan düşüremiyorum. Boynumu sunuyorum vakte; kanıyor ümitlerim. Dağılıyor duruşum. Parçalanıyor tebessümlerim. Bir sessiz “ah!”ın eşiğine yığıyorum kanadı kırık sevdalarımı. Mahcubum. Ötesi yok; açıktayım. Saklanacağım ne bir kuytu kaldı ne oyalanacağım duvar dipleri. Ayan beyan ortadayım. Hükmün neyse, razıyım.
Sen değil misin hükmedenlerin en âdili?
Dediğin yerde duramadım. Kal dediğin halde kalamadım. Haddimi bilemedim; sınırlarımı aştım. Ayağımı çekemedim ateşlerden. Ellerimde kir pas kaldı. Çamura bulaştı eteklerim. Beni bulmak istediğince bulunmak isterdim. Geç kaldım. “Ben” demelere kandım. Sana borçlu olduğumu unuttum. Bir tek Senin vazgeçilmezinim; ayartılara kaldım. Sensin beni yokluktan çekip alan; kör kaldım. Unutuşlarda kalmama razı olmadığını hatırlamaz oldum. Kendime yeterim sandım. Adımı “insan” koyan Sensin. Biliyorsun, unutkanım. Çokça unutanım.
Böyle böyle, teklif ettiğin değerler sistemini yalanladım.
Üzerime biçtiğin elbiseyi beğenmez oldum, çıkarmaya kalktım. Taleplerini dikkate almadım; beni ilgilendirmiyormuş sandım. Önüme koyduğun yolu yokuş saydım, adımlamadım. Beni bana çağırdığını anlamadım; Sözüne kulak asmadım. Özüme değer yüklemekti muradın; değerimi başka gözlere görünmekte aradım. Göz göre göre aldandım. Kendi ellerimde azaldım. Kendi kabuğuma mahpus kaldım. Benliğimi aşamadım.
İman edip imanına göre eylem ortaya koyarsam başka…
Bu zindandan çıkışın adı iman… Bu darlığı yaracak tek geçerli gerekçe. İman. Senden emin olacağım. Beni ümidin bildiğini bileceğim. Beni buraya merhametinin gereği, hikmetinin icabı koyduğunu göreceğim. Beni burada terk etmek değil niyetin; buradan çıkarmaktır; öyle bileceğim. Bu seferi koyduysan beni, zaferimi de istersin elbet. Eminim. Çabam bunun için. Durmayacağım. İmanımı eyleme dökeceğim.
…işte kesintisiz ecir
Vaadin haktır. Amennâ. Senin dediğince var olmaktadır huzur. Sende var olmakla sıyrılırım hüzünlü vedalardan, korkulu kayıplardan. Senin yakınlığınla çözülür kederler ve gamlar. Seni bilince bir araya gelir vaktin iki yakası. Sende başlar mutluluklar. Seni bilmekle lekesinden arınır lezzetler. Yırtılmaz hiç varlık neşesi. Ölüm bile bayram olur. Ayrılıklar vuslatına açılır.
Aşağıların aşağısına düşecek haldeyim.
Güvencem yok Senden başka. Tutunduğum dallar kırılgan. Güvendiğim dağlar devrilebilir. Bana kalsa, düştüğüm yerden kalkamam. Sözünü duymasam, kendimden ümit keserim. Akıbetimi karanlığa terk ederim. Çok görürüm kendime cenneti. Seferimin sonuna zafer yazamam.
“En güzel kıvam”da olmayı lâyık görmüşsün bana: Senin şaheserin benim.
Böyle iken, nasıl olur da kendimi az görürüm! Benden umduğunu bende bulmanı isterim. Kendi hakkımda bildiğim sadece zandır. Tahminden öteye geçemez. Senin benim hakkımda söylediğin ise gerçektir. Kesinliktir. Gerçeği zanna kurban etmek insaf değildir elbet; bilirim. Beni bana emanet ettiğinin farkındayım. Nasıl olur da şaheserini imha ederim!
Tanıktır beni önemsediğine şu güvenli yeryüzü. Bana verdiğin emeği görmezlikten gelemem. “Yüksel ey insan!” diyen sözünü duymazlıktan gelemem.
İncir ve zeytin şahittir; çoklar içinde biricik edildiğime. Bir Sen varsın ey Rabbim, bir de ben. Baş başa. Başkalarının gözünde itibar aramam.
Çekildiğimdir kalabalıklardan. Bir Seni çağırdım. Bir Sensin beni bulan.