Varlıkla Dost Olmak

Evrenin çok çok küçük bir kısmını algılayabildiğimiz artık tartışılmaz bir gerçek. İnsanoğlunun gözlemleyebildiği, varlığından haberdar olabildiği en uzak yıldızlar dahil bizim görebildiğimiz, hissedebildiğimiz evren buzdağının suyun üstündeki minnacık tepesinden ibaret. Sadece miracla ilgili hadisler bile evrenin fizik ötesi katmanlarından haber vermeleri açısından çok zengin bir içerik sunuyor. Ben haddimi aşarak bu katmanlardan bahse girişecek değilim. Böyle bir giriş yapmaktan amacım her birimizin –farkında olsun olmasın, istesin istemesin- bu iç içe geçmiş alemlerle ilişki içinde olduğu gerçeğini vurgulamak, sonra da Efendimiz aleyhisselamın bu konudaki rehberliğine dikkat çekmek.

Elmalılı merhum tefsirinin girişinde evrendeki düzenden bahsederken her bir varlığın öteki ile ilişki içinde olduğu iç içe geçmiş sistemler halinde yaşadığımızı anlatır ve bu düzende adeta her şeyin bir şey, bir şeyin de her şey için var olduğunu söyler. İşte bu noktada benim sizlere hatırlatmak istediğim şey, Efendimiz'in bütün bu varlık alemiyle ilişkilerimiz konusunda bizlere nasıl rehberlik yaptığıdır. O, yağmur yağmaya başladığında dışarıya çıkıp ridasını sıyırmış ve yağan yağmurun altında omuzları ıslanırken Rabbimizin elinden yeni çıkan yağmuru selamlamış, sürekli Cebrail’le görüştüğü için her anlamdaki temizliğe önem vermiş ve kötü kokulardan uzak durmuş, “Uhud dağı bizi, biz de onu severiz” buyurarak cansız sandığımız doğanın duygularına işaret etmiş, mezarlardaki yeşilliklerin ölüye duasından bahsetmiş, cinlere Kur’ân okumuş, ağaçlarla konuşmuş, sırtını dayadığı kütük bile ondan uzak kalınca inlemiş, eşyalarına isim vermiş, hayvanlarının rehberliğine güvenmiş, hasılı sadece insanlarla değil görünen görünmeyen bütün varlıklarla iletişim içinde olmuş, onlara saygı duymuş ve haklarına riayet etmiştir.

Bırakalım canlı cansız, fizik, metafizik dünyayı kendi insan kardeşleriyle dahi ortak bir dil kuramayan, hayatının en anlamlı ilişkilerini bile koruyamayan, ruhunun alıcılarını kapatıp evrene kör ve sağır kesilmişler için yapabileceğimiz çok şey yok. Ama zaten biz öncelikle ve büyük ölçüde kendimizden sorumluyuz. Kalbimizi Allah’ın esmasının tecellilerine, evimizi meleklerine ve onlar memur edilerek gönderilen rahmet ve berekete açmak, sadece insanlarla değil, hayvanlar ve ağaçlar, dağlar taşlar, sular ve rüzgarla hatta evimizin eşyalarıyla güzel bir iletişim içinde olmak için de Efendimiz'in rehberliğine ihtiyacımız var. Çünkü onu alemlere rahmet olarak gönderen Allah bütün alemleri ona tanıtmış, onu bütün alemlere takdim etmiş ve o da bize kainatın göremediğimiz unsurlarıyla sağlıklı bir ilişki içinde olmanın yollarını bilmemiz gerektiği kadarıyla anlatmıştır. Onun yolunu izleyenler en yakınındakinden en uzak nesillerine kadar tüm insanların haklarına (mesela suyu ölçülü kullanarak) riayet etmiş olacağı gibi, dağlardan taşlardan meleklere varıncaya kadar her varlığın gönlünü kazanır, varlıkla dost olur. O yüzden bırakalım bize ondan kalan bilgi mirasını önemsizleştirmeye çalışanları da o mirastan payımızı artırmaya bakalım. Çünkü yer yüzünde ondan başka bütün alemlerle ilişki kuran kimse olmadı. Ondan bize ulaşan bilgi bu nedenle paha biçilmezdir.