a. Hz. Musa Öncesi Dönem
Hz. Musa’dan önce yaşayan ve Yahudi inancında Ecdat kavramıyla bilinen Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup’la[11] ilgili ifadelerden sadece Hz. İbrahim için “peygamber/navi” ifadesi açıkça kullanılmıştır.[12] Diğerlerinin peygamberliği ise Tevrat’ta açık ifadeyle belirtilmemiş olsa da, kronolojik olarak daha sonraki döneme ait olan Mezmurlar sifrinde Ecdat hakkında “Benim peygamberlerim/neviey” ifadesi kullanılmıştır.[13] Nitekim Yahudi akidesinde Ecdat’ın peygamber olduğu kabul görmüştür. İbn Meymun Hz. Musa’dan önceki peygamberler hakkında bahsederken Şem, Eber, Nuh, Metuşaleh ve Enoh’u da saymakta ama “onlardan hiçbiri ‘Beni size Allah gönderdi ve … şunları yasakladı ve şunları emretti’ dememiştir” diyerek[14] onların şeriat getirmediğini ifade etmekte, Yahudi peygamber anlayışında Hz. Musa’nın merkeziliğini vurgulamaktadır.[15] Antropolojik olarak bakıldığında Tanrı tarafından bir vade mazhar olmakla ilk tohumları atılan Yahudi kavminin nübüvvet anlayışı Hz İbrahim ile birlikte baş gösterir. Aslında bu, Yahudi ırkının tarih sahnesine çıkmasıyla paraleldir. Çünkü önceki ahitlerden farklı olarak Tanrının Hz. İbrahim’le yaptığı ahit[16] artık özel bir mahiyet kesp edip karşılık olarak verilen mükâfat da sadece Yahudi ırkına yöneliktir.[17] Hz. İbrahim’le aynı fonksiyona sahip olsalar da Hz. İshak ve Hz. Yakup’la ilgili Tevrat’ta “peygamber” ifadesi kullanılmamış ama Hz. İbrahim’le yapılmış vaat onlara da tekrarlanmıştır.[18]
Sina vahyi öncesi dönemle alakalı ilginç olan başka bir konu, bu dönemde Tevrat kurallarının bilinmesidir.[19] Bu konu, Sina vahyi öncesi dönem hukuk düşüncesinin ilahi kaynağa, vahye dayanması bakımından önemlidir. Bu bağlamda kabul edilen temel figür, kronolojik olarak daha önce Tanrıyla ahitleşerek buyruklara mazhar olan Hz. Âdem ve Hz. Nuh değil, Hz. İbrahim’dir. Sebep olarak Hz. Âdem’in hukuki muhakemesinin zayıf olup farazi meseleleri bilmemesi yüzünden ilahi hukukta derinleşememesi, Hz. Nuh’un müfsit bir toplumla karşı karşıya kalmasıyla tuhaf bir biçimde ilahi yargıya karşı sessiz kalması, evlatlarının ise Nuh Kanunları’nda saklı olan farazi meseleleri açma konusunda azimle devam etmedikleri gösterilir. Böylece, hukuk düşüncesinin başlaması da ona nispet edilir.[20] Nitekim Tevrat’ta ilahi hukukun sistemli bir biçimde ilk kez Hz. İbrahim’le birlikte zikredildiğini görüyoruz.[21] Dikkat edilmelidir ki rabbiler Hz. İbrahim’in Tevrat kurallarının tamamını bildiği ve uyduğu görüşündeler.[22] İlaveten Hz. İshak’ın babasından eğitim aldığı, hatta ondan daha çok bilgili olduğu kaynaklarda geçmektedir.[23] Bundan başka Hz. Yakup da eğitim alarak yazılı vahyin yanı sıra sözlü vahyi de bilmiş, “kutsal metinler, Mişna, Halakah ve Aggadah türü midraş (ahkâm ve rivayet tarzında yorumlama) alanında uzman olmuştur”.[24] Bunlardan çıkan sonuca göre rabbiler Tevrat vahyedilmeden önce de Ecdat tarafından biliniyor ve uygulandığını düşünmüşler. Ne var ki yine Tevrat Sina vahyi öncesi dönemde onların Yahudi şeriatına uymayan bazı davranışlarını nakleder. Hz. İbrahim’in misafirlerine helal gıda kurallarına uygun olmayan yemek ikram etmesi,[25] Hz. Yakup’un aynı zamanda kız kardeşlerle evli olması,[26] Hz. Musa’nın babası Amram’ın teyzesi Yoheved ile evlenmesi[27] bunlardan bazılarıdır. Ünlü din âlimi Ramban[28] Hz. İbrahim’le ilgili yukarıda işaret edilmiş pasajın tefsirinde, bu tarz davranışları toplayarak, kendinden önceki ünlü din âlimi Raşi’den[29] de faydalanarak, bunları açıklamaya, aradaki karşıtlığı telif etmeye çalışmıştır.[30]
Bu dönemle ilgili dikkat çeken başka bir nokta yabancı kavimler için de peygamberlik müessesesinin Yahudi kaynaklarda kabul görmüş olmasıdır. Bu peygamberler Moab’lı Bal’am ve babası Beor, Oz’lu Eyüp, Yemen’li Elifaz, Şuah’lı Bilda, Naama’lı Sofar, Bûz’lu Elihu b. Berahel’dir.[31] Onlar Hz. İbrahim ile Hz. Musa arasındaki dönemde bulunan bu peygamberler olup dünya halklarına gönderilmiştir. Tevrat’ın verilmesiyle bu müessesenin ortadan kalktığını görüyoruz. Rabbiler bunu “Rab dedi: ‘Seninle bir anlaşma yapıyorum. Onların önünde öteki uluslar arasında görülmemiş harikalar yaratacağım.”[32] pasajının gelmesiyle birlikte Sekîne’nin (şehinah) yabancılar arasından kalktığı şeklinde açıklarlar.[33]
b. Hz. Musa ve Sonraki Dönem
Hz. Musa’nın M.Ö. 13. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı, doğumunun II. Seti zamanında olup tebliğinin II. Ramses zamanında başladığı varsayılır. Kutsal metinlerde anlatıldığı üzere, Mısır’da Levi soyundan olan anne babadan doğmuş, Firavun’un sarayında büyümüş, birisini öldürmesi üzere saraydan kaçıp Midyan’a gitmiş, orda Reuel’in/Yetro’nun kızı Tzippora ile evlenmiş, evlat ve servet sahibi olmuş, ilahi emir üzerine Mısır’a dönerek İsrailoğulları’nı Firavun zulmünden kurtarmış, Tevrat vahyine mazhar olmuştur. Hz. Musa döneminde öz ağabeyi Hz. Harun ve üvey ablası Miryam da peygamber olmuştur. 120 yaşında vefat etmiş Hz. Musa, peygamberler arasında en yüksek makamı tutmaktadır. Tanrı onunla direkt yüz yüze konuşmuş, Tanrı iradesinin taşıyıcısı, ilahi yasa Tevrat ona verilmiş, dolayısıyla bu müessese en mükemmel örneğini onda bulmuştur.[34]
Hz. Musa’dan sonra Tanrı Yuşa (Yehoşua bin Nun) ile konuşmuş, böylece nübüvvet müessesesi devam etmiştir. Genel olarak peygamberler her zaman Hz. Musa’nın çizgisinde gitmiş, kendilerini yeni bir şeriat veya ahlak sistemi söylevinin başlatıcısı gibi görmemişler. Tersine, insanların ahlaki bozgunluğunu kınamış, onları daha önce Hz. Musa tarafından tebliğ edilmiş doğru yola dönmeye davet etmiş, “Tanrı buyurdu ki…” ifadesiyle başlayan sözlerinde onları daha önce Tanrı ile yapılmış ahdin şartlarına uymaya davet etmişler. Dolayısıyla onların temel mesajlarının İsrailoğulları ile Tanrı arasındaki ahdi yeniden tesis etmek olduğu görülür.[35] Talmud bu durumu, “bundan itibaren peygamberler hiçbir yenilik yapamazlar”,[36] “peygamberler Tevrat’ta yazılanlardan zerre kadar ne bir şey götürebilir ne de ekleyebilirler”[37] şeklinde ifade etmektedir.
Kutsal metinlerin ikinci koleksiyonunu teşkil eden Peygamberler/Neviim bölümünde Hz. Musa’dan sonraki peygamberler hakkında bilgi verilir. Bu koleksiyon kronolojik bakımdan ilk peygamberler ve sonraki peygamberler dönemi olmak üzere iki temel döneme ayrılıyor. M.Ö. 8. yüzyılın ortalarına dek devam eden ilk peygamberler döneminde Yeşu, Hâkimler, I.-II. Samuel, I.-II. Krallar kitaplarında anlatılan peygamberler yaşamışlar. Bu dönem peygamberleri mesajlarını yazıya dökmeden, sözlü olarak anlatmışlar.[38] Mesajları kendileri veya yanındakiler tarafından kaleme alındığından yazar peygamberler şeklinde de adlananlar ise ikinci döneme aittirler. Amos’tan Malaki’ye dek süren bu dönem klasik peygamberler dönemi de adlandırılır.[39] Bu ikinci dönem peygamberleri yine kendi aralarında büyük peygamberler ve küçük peygamberler şeklinde tasnif edilir. “Küçük” tabiri bu peygamberlerin derece bakımından diğerlerinden aşağıda olduğunu ifade etmeyip yazdıkları kitapların hacmine göre böyle adlandırılmışlar. Dikkat edilmelidir ki bu dönemlerle ilgili günümüzde kullanılan “ilk ve sonraki” tabirlerinin içeriği Talmud ulemasının kullandığı tabirden farklıdır. Onlar I. Mabedin dağılmasına kadarki sürede gelen peygamberleri ilk peygamberler adlandırıp “sonraki peygamberler” dediklerinde Sürgün sonrası dönem peygamberler olan Hagay, Zekeriya ve Malaki’yi kastetmişler.[40]
İlk peygamberlerle sonraki peygamberler arasındaki ayırım sadece kronolojik ve mesajın kayda alınması bakımından olmayıp biçim ve içerik bakımından da kendisini gösterir. İlk dönem peygamberleriyle ilgili başta işaret edelim ki Hz. Musa’dan Samuel’e dek olanlar, Tanrının desteğiyle, politik bir güce de sahiplerdi. Hz. Musa’nın devamcısı olarak Yeşu İsrailoğulları’na liderlik ederek savaşı yönetmiş, Kenan topraklarını ele geçirmiş ve toprakları İsrailoğulları arasında taksim etmiştir. Ayrıca Samuel’in Saul’u ve David’i kral seçmesi[41] buna örnek gösterilebilir.[42] Özellikle bu dönemle ilgili kutsal metinlerde geçen ilginç bir ifade, “peygamberlikte bulunmak” olarak çevrilen “nebileşmek/hitnave/התנבא” ifadesidir. Bu fiil “nava/נבא” kökünden türemiştir ve “Tanrının ruhunun kişinin üzerine inmesiyle başka bir kişiliğe bürünme” olgusunu ifade ediyor. İçerik bakımından “hâl olarak peygamberleşmek, geçici bir biçimde ilahi katmanlarla irtibat hâlini yakalamak” anlamını verebileceğimiz bu ifade “cezbe” şeklinde telakki edilmiştir.[43] Hz. Musa döneminde bile bunun örneği vardır[44] ve sonradan da devam etmiş, dönemin karakteristiği halini almıştır.[45] Bu hali yakalamak için dış unsurlardan, genel olarak müzik aletlerinden faydalanıldığı da görülmektedir.[46] Ayrıca ilk peygamberler döneminde, toplu halde faaliyet vardı. Bu olgu, M.Ö. 9. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bir peygamberin önderliğinde toplanan bu grup “peygamber oğulları” anlamında “benei ha-neviim” adlandırılıyordu[47] ve sayıları 50-100’ü bulurdu.[48] Nitekim Saul’un karşılaştığı topluluk da böyle bir topluluktu.[49] Gelecekten haber verme olgusu bu dönem peygamberlerinde sık sık görülür.[50] Hatta bu dönemde peygamberlik sanki bir peşe olmuştur; krallar tarafından sık sık görüşlerine başvurulduğu gibi[51] krallara özel peygamber figürlerine rastlanır. Mesela kutsal metinler peygamber Gad hakkında “David’in görücüsü (peygamberi)” ifadesi kullanır.[52] Kral Süleyman’ın yaptıkları Natan ve Ahiyah tarafından kaleme alınmıştır.[53] Peygamber İddo hem kral Süleyman’ın hem de kral Rehavam’ın yaptıklarını kayda almıştır.[54] İçerik olarak dikkat çeken başka bir yön mesajlarda milliyetçi konuların ağırlık teşkil etmesidir. Tanrı adını sadece İsrailoğulları’na belirtilmesi, İsrailoğulları’nın yaşadığı toprakların kutsal olması ama buna karşın paganların topraklarının günahlarla kirlendiği bunlara örnek gösterilebilir.[55] Buna karşın klasik dönem peygamberliğinde temel içerik genel ilahi hitap olup dinden uzaklaşmaya ve ahlaki çöküntüye yönelik olmuştur.[56]
Yahudilikte dikkat çeken başka bir olgu kadın peygamberlerdir. Geleneksel olarak kabul edildiğine göre yedi kadın peygamber olmuştur. Bunların hepsi Kitab-i Mukaddes’te zikredilmeyip bazıları rabbiler tarafından böyle kabul edilmiştir. Kitab-i Mukaddes kadın peygamber anlamında “neviah/נביאה” kelimesini kullanır. Bu vasıfla zikredilenler Miryam[57], Devorah[58] ve Huldah[59] olup ayrıca Yeşeya peygamber de eşi hakkında bu ifadeyi kullanmıştır.[60] İşaret edelim ki Nehemya’nın dilinden Noadyah için “neviah” ifadesi kullanılmışsa da, metnin siyak ve sibakından anlaşıldığı üzere, Noadyah gerçek peygamber değildir.[61] Talmud ise daha geniş liste sunarak kadın peygamberlerin Sarah, Miryam, Deborah, Hannah, Abigail, Hulda ve Ester olduğunu belirtmekte, peygamber sayılma sebeplerini Kitab-i Mukaddes’ten pasajlar göstererek delillendirmektedir:[62]
Yahudilikte peygamberlerin kimler olması konusundaki görüşler çeşitlidir ve kaynaklar bu konuda tatmin edici bilgi sunmamaktalar. Talmud İsrailoğulları’na gönderilen peygamberlerin toplam sayısının 55 olduğunu, bunlardan yedisinin kadın olduğunu belirterek onların adlarını belirtse de geriye kalan 48 erkek peygamberin adlarını belirtmez. Bu yüzden peygamberlerin kimliği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Kaynağının Seder Olam[63] olduğunu belirten Raşi şu listeyi sunar:[64]
1 | İbrahim | 16 | İddo | 31 | Nahum |
2 | İshak | 17 | Mihayihu | 32 | Habakkuk |
3 | Yakup | 18 | Ahiyah | 33 | Tzefanya |
4 | Musa | 19 | Yehu b. Hanani | 34 | Uriyah |
5 | Harun | 20 | Hiziel | 35 | Yeremiah |
6 | Yuşa | 21 | Eliezer b. Dedo | 36 | Hezekiel |
7 | Pinhas | 22 | Hosea | 37 | Daniel |
8 | Yael | 23 | Amos | 38 | Baruh b. Neriah |
9 | Elkanah | 24 | Mika | 39 | Serayah b. Mahseyah |
10 | Eli | 25 | Amoz | 40 | Haggay |
11 | Samuel | 26 | Eliya | 41 | Zekeriya |
12 | Gad | 27 | Elişa | 42 | Malaki |
13 | Natan | 28 | Yonah | 43 | Mordehay Bilşan |
14 | David | 29 | Yeşaya | -- | --- |
15 | Suleyman | 30 | Yoel | -- | --- |
Raşi bu listedekilerden Daniel’in aslında peygamber olmadığını, onun yerine listeye Şemayah’ın eklenmesi gerektiğini söyler. İki peygamberin kimliğiyle ilgili Raşi “hiçbir bilgim yok” diyor. Talmud’a yazdığı şerhte rabbi Vilna’lı Eliyah Gaon bu listeye Hanani ve Oded’i de eklemekte, ayrıca kadın olan Yael’in yerine erkek peygamber Obadiyah’ın listeye yazılması gerektiğini söyler.
Seder Olamsunduğu başka bir listede peygamberlik geleneğini Hz. Âdem’den başlatır. Burada Tevrat’ın vahyedilmesinden önceki peygamberlerin hitabının sadece İsrailoğulları’na değil bütün dünyaya yönelik olduğunu belirterek şu listeyi sunar:
1 | Âdem | 6 | İbrahim | 11 | Oz’lu Eyüp |
2 | Nuh | 7 | İshak | 12 | Yemen’li Elifaz |
3 | Şem | 8 | Yakup | 13 | Şuah’lı Bilda |
4 | Yafet | 9 | Beor | 14 | Naama’lı Sofar |
5 | Eber | 10 | Bal’am | 15 | Bûz’lu Elihu b. Berahel |
Ardından Zerah’ın oğulları diye tanıttığı, Mısır’da peygamberlik edenler diye tanıttığı peygamberler şunlardır:
1 | Zimri | 3 | Heman | 5 | Darda |
2 | Etan | 4 | Kalkol | -- | --- |
Bundan sonra Tevrat’ın vahyedildiğini, fakat İsrailoğulları’nın henüz Yerusalem’e girmeyip Sina çölünde yaşadıkları sürece gelen peygamberleri zikreder:
1 | Musa | 3 | Asir | 5 | Abiasaf |
2 | Harun | 4 | Elkanah | -- | --- |
Yerusalem’i aldıktan sonraki dönem peygamberleri olarak şunları zikreder:
1 | Yuşa | 16 | Yehu b. Hanani | 31 | Hoşea b. Beeri |
2 | Pinhas | 17 | Eliyah | 32 | Amos |
3 | Elkanah | 18 | Mihayihu | 33 | Mika |
4 | Samuel | 19 | Elişa | 34 | Ovadiyah |
5 | Davut | 20 | Hiziel b. Zekeriya | 35 | Yonah |
6 | Gad | 21 | Eliezer b. Dodavahu | 36 | Yoel |
7 | Natan | 22 | Zekeriya b. Yehoyada | 37 | Nahum |
8 | Asaf | 23 | Amoz | 38 | Habakkuk |
9 | Heman | 24 | Yeşaya | 39 | Tzefanya b. Kuşi |
10 | Yedutun | 25 | Zekeriyahu | 40 | Haggay |
11 | Şilo’lu Ahiyah | 26 | Oded | 41 | Zekeriya |
12 | Süleyman | 27 | Yeremya | 42 | Malaki |
13 | İddo | 28 | Uriyah b. Şemayahu | -- | --- |
14 | Azariah b. Oded | 29 | Hezekiel | -- | --- |
15 | Hanani | 30 | Daniel | -- | --- |
Bu listede peygamber olarak tanımlanmasının yanı sıra Talmud’da da peygamber tasvir edilen[65] Davut ve Süleyman ilahi vahye muhatap olsalar da Yahudi geleneğinde genel kabul gördüğü üzere peygamber değil, Tanrı ile irtibatı olan birer kral sayılırlar. İbn Meymun yukarıdaki isimler arasında bulunmayan Metuşaleh’i ve Enoh’u da peygamber olarak zikreder.[66] Raşi Tevrat’a yazdığı tefsirinde Büyük Anne’lerin[67] de peygamber olduğunu ifade eder.[68] Bundan başka, rabbiler tarafından kabul edildiği üzere kendi adıyla birlikte babasının adı da zikredilen peygamberin babası da peygamberdir.[69] İşaret edilmelidir ki Malaki’nin kimliği konusunda tartışmalar yaşanmış, onun Mordehay olduğunu düşünenlerin yanı sıra Ezra olduğunu ileri sürenler de olmuştur.[70]
Sonuç
Yahudilikte peygamberlik müessesesi, komşu kavimlerin kültürlerini de yansıtan çok yönlü bir olgudur. Sahte peygamberler hakkında da aynı terimin kullanıldığını dikkate aldıkta bu müesseseyi teşkil edenleri tefrik etmek literal olarak zordur. Hz. Musa istisna olmakla Yahudi tarihi içerisinde peygamberler İslam’daki peygamber anlayışındaki gibi görülmezler. Bir krala bağlı olarak faaliyette bulunan peygamberler olduğu gibi ücretle çalışan peygamberler de olmuştur. Peygamberlik müessesesi bir nevi toplumsal danışmanlık olarak görüldüğü içindir ki tarih içerisinde önemli işler yapmış kadınlar da peygamber sayılırlar. Nitekim diğer kabilelerin peygamberleri de bu mahiyettedir. Bu müessesenin en başında Hz. Musa yer almaktadır ve ondan sonra gelen peygamberler onun yoluyla devam etmişler. Ondan sonra Tanrının yüz yüze görüştüğü başka bir peygamber gelmemiştir.[71]
Dipnotlar
[1]Tekvin 2:16-17, 3:9 ve dvm.
[2]Yahudi gelenekte kabul edildiğine göre Nuh Kanunları toplusundan ilk altı buyruk Âdem’e verilmiştir. Sanhedrin 56a ve dvm; Genesis Rabbah, 16:6, [ed. H.Friedman – Maurice Simon], London: Soncino Press, 1939.
[3]Tekvin 4:6, 9 ve dvm.
[4]Tekvin 6:8.
[5]Tekvin 9:4 ve dvm. Âdem’e verilen buyruklara bir yeni buyruk daha eklenerek Nuh’a verilmiştir.
[6]İşaret edelim ki peygamberlerin kimler olduğu hakkında Yahudilikte çeşitli görüşler bulunmaktadır. Ünlü Yahudi düşünür Musa b. Meymun Şem, Eber, Metuşaleh ve Enoh ile birlikte Nuh’un da peygamber olduğunu zikreder. (Maimonides, Moses, The guide for the perplexed, [M. Friedlander], 2. bsk., New York: Dover, 1956, 231; El-Kurtubi, Musa b. Meymun, Delâletü’l-hâirîn, [Hüseyin Atay], Kahire: Mektebetü's-Sekâfeti'd-Diniyye, 412.)
[7]Zimmerli, Walther, The law and the prophets: a study of the meaning of the Old Testament, Oxford: Basil Blackwell, 1965, 61.
[8]Megillah 14a.
[9]Çıkış 12:37.
[10]Kaufmann, Yehezkel, The religion of Israel from its beginnings to the Babylonian exile, [tr. Moshe Greenberg], London: George Allen and Unwin, 1961, 222.
[11]Berakoth 16b.
[12]Tekvin 20:7.
[13]Mezmurlar 105:5-15
[14]İbn Meymun, Delâlet, 411-412.
[15]Yahudi düşüncede Sina vahyi öncesi dönem peygamberlik anlayışı, ayrıca Ecdat’ın Torah kurallarını bilmelerine rağmen karşıt uygulamalarda bulunmaları gibi konular başka bir araştırma konusudur.
[16]Yahudi düşüncesinde ahit anlayışı merkezi yere sahip olup kutsal metinlerin kutsiyeti, peygamberlik, seçilmişlik, Arz-ı Mevut, Mesih’in gelişiyle dünyaya egemenlik, dini liderin otoritesi ve s. gibi kavramlar bunun üzerine bina edilmiştir.
[17]Tekvin 12:6-7, 15:7, 18-21.
[18]Tekvin 26:3, 24; 28:13-15. Bu konuda bkz. Sinanoğlu, Mustafa, Kitab-i Mukaddes ve Kuran-ı Kerimde Nübüvvet [yayınlanmamış doktora tezi], 98-99, 105-110.
[19]Ecdat’ın Sina vahyi öncesi dönemde ilahi hukuku bilmeleri meselesi başka bir araştırma konusudur. Burada, vahyi ilgilendiren yönünü ele alacağız.
[20]Wilf, Steven, The Law before the Law, Lexington Books, 2008, 91-92.
[21] “Çünkü İbrahim Benim sözümü dinledi. Uyarılarıma, buyruklarıma/mitzvotay/מצותי, kurallarıma/hukotay/חקותיve öğretilerime/torotay/תורתיbağlı kaldı.” (Tekvin 26:5)
[22]Yoma 28b; Kiddushin 82a; Midrash Tanhuma I, [John T. Townsend], New Jersey: Ktav, 1989, Lekh-Lekha 1, 14, Wayyiggash 12.
[23]Exodus Rabbah I:1, II:6, [ed. H.Friedman – Maurice Simon], London: Soncino Press, 1939.
[24]Tanna debe Eliyyahu – the lore of the school of Elijah, [tr. William Braude, Israel Kapstein], Philadelphia: Jewish Publication Society of America, 1981, Eliyyahu Rabbah 29.
[25]Tekvin 18:7-8.
[26]Tekvin 29:23-30.
[27]Çıkış 6:20
[28]Rabbi Moşe b. Nahman (1194-1270). Yahudi gelenekte din adamlarının adlarının baş harfleriyle çağrılması yaygındır.
[29]Rabbi Şlomo Yitzhaki (1040-1105).
[30]Bkz. Ramban-Nachmanides, Commentary on the Torah: Bereishis II, Brooklyn: Mesorah Publications, 2005, 29-34.
[31] Seder Olam: The rabbinic view of Biblical chronology, [tr. Heinrich W. Guggenheimer], Jason Aronson Inc, 1998, 189-190; Baba Bathra, 15b.
[32]Çıkış 34:10.
[33]Seder Olam, 190.
[34]Kutsal metinler Çıkış 2’den başlayarak Hz. Musa hakkında bilgi vermekteler.
[35]Clements, Ronald E., Prophecy and covenant, SCM Press, 1965, 16; Zimmerli, The law and the prophets, 62.
[36]Shabbat 104a.
[37]Megillah 14a.
[38] Kaufmann, History of the religion of Israel, 343.
[39]Clements, Prophecy and covenant, 27. Çalışmanın sonunda peygamberlerin listesi verilecektir.
[40]Talmud’dan örnekler için bkz., Nahum M. Sarna, “Bible”, Encylopaedia Judaica, 814-836, 820-821.
[41]I. Samuel 9-10, 16.
[42]Kaufmann, History of the religion of Israel, 263-265; Zimmerli, The law and the prophets, 63-64; Clements, Prophecy and covenant, 28-29.
[43]Kullandığımız Türkçe tercüme nüshada bu ifadenin “oynayıp coşmak” şeklinde çevrildiğini görüyoruz: I. Samuel 19:20. (Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Anlaşma, İstanbul: Kitab-i Mukaddes şirketi, 2001.)
[44]Sayılar 11:25-27.
[45] Kaufmann, History of the religion of Israel, 275. Bu, komşu halkların peygamber kültünün muhtemel bir kalıntısı şeklinde yorumlanmıştır. (Zimmerli, The law and the prophets, 61-62.)
[46]II. Krallar 3:15: I. Tarihler 25:1.
[47][47]Kaufmann, History of the religion of Israel, 275-276.
[48]I. Krallar 18:4, 22:6.
[49]I. Samuel 10:5, 10-11.
[50]Kaufmann, History of the religion of Israel, 276-277.
[51]I. Krallar 22; II. Krallar 3:11-19.
[52]II. Samuel 24:11; I. Tarihler 21:9; II. Tarihler 29:25.
[53]II. Tarihler 9:29.
[54]II. Tarihler 9:29, 12:15.
[55]Kaufmann, History of the religion of Israel, 344.
[56]Bu iki dönem arasındaki karşılaştırma için bkz. Shalom M. Paul, “Prophets and Prophecy”, Encyclopaedia Judaica, XIII, 1150-1175, 155-167.
[57]Çıkış 15:20.
[58]Hâkimler 4:4.
[59]II. Krallar 22:14; II. Tarihler 34:22.
[60]İşaya 8:3.
[61]Nehemya 6:14. Nehemya burada diğer “peygamberler” ve Noadyah’a beddua etmektedir.
[62]Megillah 14a.
[63]M.Ö. 160 yılları civarında Tanna Yose b. Halafta tarafından kaleme alınmış tarih kitabı.
[64]Aşağıda sunulmuş listelerin tamamı şu kaynaktan alınmıştır: Seder Olam, 185-189.
[65]Sotah 48b.
[66]İbn Meymun, Delâle