Yol Arkadaşı

02 Mayıs 2011

Kime inanır yürek, can korkusuna karşılık, planlanan her şeyin yolunda gideceği konusunda... Kurulduğu gibi işlemez plan, mızraklar yüzünü tanımadan bedenine yönelebilir mesela. Arkadaşın erkenden yorulur, vazgeçer, ele verir hatta. Taşıyabileceğinin üstünde bir yükle dağları aşacağına iman eder yolcu, yüreğindeki aşkla. Behzat’ın tasvirinde Ferhat sadece Şirin’i değil, onun altındaki yorgun bineği de sırtına alır, birlikte dağlara doğru kaçıyorlarken.

Yola Çıkan Adam’a inandığı için onun yorganının altına girip bekleyen, Ehli Beyt’dendir, adı ne olursa olsun. Yola çıkan herkes o günlerde farklı bedenlerde aynı ruhu taşıyor.  

Birileri erkenden hareket ettiler. Şehir içinde yeni bir hareketlilik başladı, Habeşistan Hicreti sırasında yaşanana benzer şekilde. İlk hicrette statüko çevresinde yaşanan beklenilmeyene özgü şaşkınlık, bocalama, bir rahatlık sağlıyordu yola çıkanlara, bir geniş zaman serbestisi. Şimdi ise hicretin neye mal olacağını biliyor Kureyş müşrikleri. Bu ikinci hicretin ciddi bir yapılanma adına gerçekleştiğinin de farkında olmalılar. Bu yüzden her tarafta muhbirler kol geziyor.

Daru’n-Nedve, hicrete karşı birleşenlerin karargâhı. Müslümanlar Mekke’den gidiyor, ama Muhammed (a.s.) hâlâ şehirde. Belli ki bir plana göre hareket ediyor, uygun zamanı bekliyor ve ne yapacağı da öngörülemez.  Onu açlıktan ölünceye kadar hapsetmek mi gerekir, yoksa bir daha dönmemek üzere sürmek mi…


Yola Çıkan Adam’a inandığı için onun yorganının altına girip bekleyen, Ehli Beyt’dendir, adı ne olursa olsun. Yola çıkan herkes o günlerde farklı bedenlerde aynı ruhu taşıyor.

Ebu Cehil’in planı ne denli işe yarayacak bakalım? Enfal Suresi’nin 30. ayeti, kurulan tuzağın ihmal ettiği inceliği hatırlatıyor: “Onlar sana tuzak kurarken, Allah da onların tuzaklarını boşa çıkarıyordu.”Her iki teklif de kabul görmüyor. Bütün Kureyş’i aynı eylemde birleştirecek bir fikir atıyor ortaya Ebu Cehil, Kureyş’in her kolundan bir genç alıp ellerine kılıç verelim, bu gençlerin hepsi tek bir adamın vuruşuna dönüşen bir vuruşla öldürsünler onu, derken, Muhammed’in bütün düşmanlarına ortak olarak dağıtmak istiyor, işlenecek cinayetin sorumluluğunu.

Plan yüreği ihmal eder ve adanmayı, özveriyi mümkün kılan yüce değerlere duyulan bağlılığı da hesaba katmaz.

Bir evi bir yere sığdırma, eve eşyaları ve kendini sığdırma, bavula giysilerini ayrıca kitaplarını sığdırma, bir planı çevreyle uyumlu hale getirme… Planlama değil, müdahale, diyor. Hollanda'lı mimar Rem Koolhaas. Yola çıkarken  bağlantılara dikkat etmeniz gerek. Müdahale, esneklik ister. Birazdan şartlar değişti, mesela hava kötüye gidiyor. Plan ister istemez değişmeye açık olmalı.

Hz. Muhammed kendisine kurulan tuzağı öğrendiğinde, kendi kafasındaki planı hiç olmazsa ayrıntıları açısından yeniden ele aldı. Planın asli çizgileri ise üzerinde çoktandır düşünüldüğünü gösteren bir incelikle hazırlanmıştı. Hz. Ebubekir beslediği bineklerin hangi tarihte yola çıkacaklarını nihai aşamaya kadar bilmedi. Hicrete dayanak teşkil eden kişiler, mesela kiralanan rehber, gerekli olandan öte geçecek kadar bilgilendirilmedi. Düz bir yol izlenilmeyecekti yola çıkıldığında, Yemen tarafına sapılacak ve yol üzerindeki bir mağarada bir süreliğine konaklanılacaktı.

 

Yola çıkılan gecenin fedaisi Ali oldu, bu nedeniyle de peygamberimizle gitmese bile, onun yol arkadaşı olarak tarihe adı bir kez daha yazıldı. Mağara Arkadaşı Ebubekir ise dava arkadaşı olduğu kadar dürüst ve özverili kişiliğiyle de hicrete giden yolda güç verdi Resulullah’a. 

Yol arkadaşı menzile giden mesafeyi bazen uzatır, bazen de ırağı yakın eyler, uyum yeteneği ve dikkatiyle. Yol arkadaşı bu anlamda bir ülkü arkadaşıdır, rastlantıyla yolculuğun kesiştiği kişi değil. Aklıma Odesa limanında sırtında yük semeriyle kömür taşıyan Maksim’in Gürcü bir prensle yaptığı yolculuğun hikayesi geliyor: “Yol Arkadaşım.” Hamal, ortalıkta kalmış gariban nazenin prensi memleketine götürmek için önce çalışıp para biriktiriyor. Prens Şakro, hor gördüğü hamala maiyetinde bir hizmetli muamelesi yapmaya çalışıyor yol boyu; o muamele planda belirtilmiş değildir oysa, en başında. Prens her adımda karşılarına çıkan sorunlarda yazar kahramanı gözden çıkaracak şekilde davranmaktan kaçınmyor. Tiflis’e vardıktan sonra da sırtını dönüp gidiyor, ne arıyor ne de soruyor, yol boyu fedakarlık talep ettiği yol arkadaşını.Yola çıkılan gecenin fedaisi ise Ali oldu, bu nedeniyle de peygamberimizle gitmese bile, onun yol arkadaşı olarak tarihe adı bir kez daha yazıldı. Ali, Mekke müşriklerinin kanlı planlarının hedefi olacağını bildiği halde bir an bile tereddüt etmedi, gece elbisesini giyerek geceyi O’nun yatağında geçirme konusunda.

Alt tarafı hikaye değil tabii, Gorki gerçekçi bir yazar.

Mağara Arkadaşı Ebubekir, dava arkadaşı olduğu kadar dürüst ve özverili kişiliğiyle de hicrete giden yolda güç verdi Resulullah’a. Öte taraftan hicret edemesin diye engellenen kişi, kimseye yük olmama kaygısıyla elinden geleni yapıyor, Ebubekir’in temin ettiği binek hayvanlarını hibe olarak asla kabul etmiyor. Sevr mağarasında tehlikenin en yakınlaştığı anlarda Ebubekir’i yatıştıran da, Allah’ın gözetimini hatırlatmayı sürdüren Muhammed.

Ali ise düşmanlarının mızraklarına hedef olacağını bile bile evinde kalmak ve gece, gecelik elbisesini giyerek yatağına girmek suretiyle, O’nunla aynı yolda ilerlemeye devam ettiğini bildiriyor.

Kusursuz  plan son anda gerçekleşmesi gerekecek tashihlere açıktır bir ucundan ve bazen  bir  plan bütün iddialarına karşılık, bir mağaranın önünde beliren örümcek ağıyla yanıltır, sahiplerini.