'Hz. Peygamber'i Batıya Nasıl Anlatabiliriz?' Sorusunu Yanıtladılar

21 Nisan 2010

 

Batı’da İslâm Peygamberi’nin Doğru Anlaşılmasının/Anlatılmasının Önündeki Engeller

"Hz. Peygamber'i nasıl anlatmalı sorusu", tarihsel süreç içerisinde kazandığı farklı bağlamların ötesinde günümüzde "Hz. Peygamber'i Batı'ya nasıl anlatmalı" şekline dönüşerek yeniden hayatiyet kazanmıştır. Bu soruya cevap arama yönünde bir adım olmak üzere Sonpeygamber.info Web Portalı "10 Nisan 2010 günü İstanbul'da İslâm Peygamberi'nin doğru anlaşılmasının/anlatılmasının önündeki engeller" temalı bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi.  "Batılılara İslâm'ı ve Hz. Peygamber'i anlatırken ortaya çıkan farklı ontolojik bakış açılarının yol açtığı kavramsal sorunlar", "İslâm'ı ve Hz. Peygamber'i doğru olarak anlatmada metodolojik sorunlar", "Batı'da İslâm'a ve Hz. Peygamber'e dair algılar ve bu algıların oluşum sürecinde Müslümanların temsil sorunları", "Uluslararası medyanın İslâm ve Hz. Muhammed (sav) ile ilgili konulara yaklaşımı", "Batı'da özellikle Hz. Muhammed (sav) ile ilgili çok okunan eserlerin değerlendirilmesi ve yapılacak yeni çalışmalar için önerilerin ele alınması" şeklindeki gündem maddelerinin önceden katılımcılara bildirildiği toplantıya İstanbul'daki birçok akademisyenin yanı sıra Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Washington Üniversitesi'nden Dr. Jonathan Brown ve Türkiye'de Yesrib'de Bahar isimli kitabıyla tanınan Ahmad Vincenzo da katıldı.

Toplantının moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Tahsin Görgün'ün giriş mahiyetinde ve tartışmanın genel çerçevesini çizme amacına matuf konuşmasında Hz. Peygamber'le iştigali meslek olarak seçmiş insanların bunu nasıl yapacağı sorusunun önemi vurgulanarak Batı'da konuyla ilgili çalışmaların bir kısmının akidevî cihetten meseleye yaklaştığı ve Hz. Peygamber'i bir "imposter" [sahtekâr] olarak nitelediği, XIX. yy.da modern oryantalizmin neşet etmesi ile onu tarihî bir şahsiyet olarak ele alan çalışmaların ortaya çıktığı, üçüncü tür çalışmaların ise İslâm medeniyetini konu edindiği ifade edildi. Özellikle XVIII. yy.da yazılmış tarih eserlerinden verilen örneklerle modern dönemi Hz. Peygamber'in tebliği ile başlatan çalışmaların mevcudiyetine ve bu eserlerde insanlık tarihinin tayin edici unsuru olarak İslâm'ın ele alınmasına vurgu yapıldı. Daha sonra söz alan Ahmad Vincenzo ise Müslümanların temsil problemine işaret etti. Tahsin Görgün de bir şablonun varlığına dikkat çekerek medyada yalnız bu şablona uyan unsurların gösterildiğini dile getirdi. Jonathan Brown Batı'da Hz. Peygamber'e ve İslâm'a yaklaşımda medya ve akademik dünyayı birbirinden ayırarak, akademyada karşılıklı delillerin öne sürüldüğünü ve nihayetinde gerçeğin ortaya çıkabileceğini, medyada ise muhatap dinlenmeden sürekli aynı iddiaların tekrar edildiğini ifade etti. Bu tür bir polemikte tek çıkar yolun, Müslümanların söz konusu sürgit sorulara, tekrar tekrar aynı cevapları vermekten vazgeçmemeleri olduğuna dair kanaatini dile getirdi.

Tahsin Görgün'ün "Hz. Peygamber'i tarihî bir şahsiyet olarak ele almak mümkün mü" sorusu ile yeni bir boyut kazanan toplantıda Doç. Dr. Casim Avcı, Bizans polemiklerinde tekrar eden unsurların varlığına dikkat çekerken, Yard. Doç. Dr. Bekir Kuzudişli "Müslüman denilince akla ne geliyor?" şeklinde bir soru yönelterek sadece Türkiye Müslümanlarının göz önünde bulundurulmaması gerektiğini ifade etti. Tahsin Görgün'ün sorusuna bir cevap da olmak üzere Prof. Dr. Mustafa Ertürk Hz. Peygamber'in yalnız tarihî bir şahsiyet olmadığını söyleyerek, vahiy olmadan Hz. Peygamber'in anlaşılamayacağını vurguladı. Mustafa Ertürk'ün ardından söz alan Dr. Hilal Görgün ise tarihin üretilen bir şey olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledikten sonra Hz. Peygamber hakkında Hıristiyan dünyasındaki imajın başlangıçtan itibaren olumsuz olmadığı hatırlatmasını da yaptı.

 

 

Doç. Dr. Adnan Aslan ise Müslümanların aşmak bir tarafa ihata etmekten dahi aciz kaldığı önyargı dağlarının varlığına dikkat çekti. Batı'ya İslâm'ı ve Hz. Peygamber'i anlatırken göz önünde bulundurulması gereken muhatapları; her şeyi kontrol eden müesses nizam, Müslümanlara neredeyse hiç yer vermeyen medya, ancak kendi gelenekleri içerisinden konuştuklarında Müslümanları kabul eden akademya ve ne yazık ki hiç karşı karşıya kalma imkânı elde edilemeyen halk şeklinde dörtlü bir tasnife tabi tutan Aslan, "neler yapılmalı" sorusuna somut birtakım önerilerle katkıda bulundu. İlk olarak Efendimiz'i çevre tahribatı, açlık ve kapitalizmden kaynaklananlar başta olmak üzere asrın problemleri ile irtibatlı olarak ortaya koymanın gereğini vurgulayarak bu sorunların üstesinden gelmede Hz. Peygamber'i örnek göstermenin ve bunu tarihî açıdan ispatlamanın önemini vurguladı. Ayrıca diyaloga da bir imkân olarak bakan Aslan, hakikate inananın hiçbir şeyden korkmayacağını dile getirdi. Akademik alanda neler yapılabileceği ile ilgili olarak ise ders kitaplarının Müslümanlar tarafından yazılmasını ve Müslüman hocaların insiyatifi ele almasının gerekliliğini vurgulayan Aslan, Hz. Peygamber'i anlatmada sanatın sağladığı imkânlardan da yararlanmanın önemine dikkat çekti. Neticede ise Müslümanların sözün gücüne fazla inandığını dile getirerek sözün gücünü kaybettiğini, esas olarak örneklik ve ahlâkî yaşayışın önem arz ettiğini dile getirerek toplantıda söz alanların önerilerinin ortak paydası olan temsilin hayatî rolüne atıfta bulundu.

Adnan Aslan'ın ardından söz alan Prof. Dr. Recep Şentürk, medyanın rolünün fazla abartıldığını söyleyerek, medyanın iddia edildiği kadar etkin olması halinde İslâm'ın bu kadar hızlı yayılamayacağına dikkat çekti. Batı'da üretilen akademik söylemle ilgili olarak da "Goldziher'i kaç Batılı tanır?" sorusunu yönelten Şentürk, akademik jargonun dışında kalan %99'un dikkate alınmasının gerektiğini ifade etti. Ayrıca tek bir Batılının olmadığına ve bunu bizzat Kur'ân'ın söylediğine dikkat çekerek, Âl-i İmrân Sûresi'nin 113. âyetini hatırlattı. Hedef kitlenin kim olduğunun belirlenmesinin önemine işaret ederek, oryantalistler ve medyayı göz ardı edip esas kitleyi muhatap almanın gerektiğini ifade etti. Recep Şentürk'ün konuşmasının ardından, tartışmanın ilk turu Mustafa Sabri Küçükaşçı'nın, savunma refleksinden çıkmak gerektiği şeklindeki önerisi ile sona erdi.

Tahsin Görgün'ün engellerden ziyade imkânlar üzerinde durulmasını teklif ettiği ikinci tur, Görgün tarafından yöneltilen "Hz. Peygamber'in mü'minden önce insana söylediği nedir?" sorusu ile başladı. Bu bağlamda söz alan Mustafa Ertürk Hz. Peygamber'in emîn sıfatının önemini vurguladı ve yine temsil meselesine bir atıf olmak üzere önce Müslümanların kendilerinin emin olmasının önemine dikkat çekti. Recep Şentürk, bir imkândan söz edilecekse Batı'daki mühtedilerin, ikinci ve üçüncü nesil Müslümanların göz önünde bulundurulmaları gerektiğini ifade ederek, muhatapların Müslümanları dinleyeceğine inanarak yola çıkmanın ve samimiyetle yaklaşmanın önemini dile getirdi. Bekir Kuzudişli ise İslâm'ı anlatma konusunda bir imkân olması açısından, kadınların anlatımının daha etkili olacağına işaret etti. Tasavvuftan bir imkân olarak yararlanabileceğini ifade eden Ahmad Vincenzo ise Batılıların peygamberlik, peygamber gibi kavramlara yabancı olduğunu, nebî ve resûl farkının onların kavram dünyasında yer almadığını hatırlattı. Tahsin Görgün de Vincenzo'nun yorumunu Batılıların zihninde peygamberlik kategorisinin olmadığına dikkat çekerek destekledi.

Daha sonra söz alan Yard. Doç. Dr. Recep Alpyağıl ise söylenenlerden hareketle, tek bir Hz. Peygamber tasavvurunun olduğuna dair bir metafizik varsayımdan hareket edildiği izlenimini edindiğini dile getirerek sîret yerine terceme-i hâl kavramını bir imkân olarak gördüğünü ifade etti. Bu bağlamda tek bir mega çevirinin ve tek bir Peygamber imajının mümkün olmadığına dair görüşünü dile getirerek, tek bir imajın mevcut olmamasının olumsuz değerlendirilmemesi gerektiğini, bu şekilde herkesin kendi cihetinden Hz. Peygamber'i anlayacağını söyleyerek aksinin yani tek bir tercümenin dayatılmasının "şiddet" olacağını ifade etti. Bununla birlikte tercüme/çeviri faaliyetinde objektifliğin olmadığının ve rölâtivizm tehlikesinin varlığının farkında olduğunu da dile getiren Alpyağıl "lost in translation" [tercüme faaliyetinde aktarım yapılan dildeki yetersizlikten kaynaklanan kayıp, yitirme]  ve mega çeviri arasında bir yol bulunabileceğine dair umudunu ifade etti. Tahsin Görgün, Alpyağıl'ın konuşması üzerine ümmetin ihtilâfının rahmet olduğunu ama burada ihtilâfı rahmet olanın ümmet olduğu yani kendisine rücû edilen bir müştereğin varlığının unutulmamasının gerektiği şeklinde bir hatırlatmada bulundu.

Yuvarlak masa toplantısı Vatikan Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy'un konuşması ile sona erdi. Kenan Gürsoy konuşmasında tüm faaliyetlerimizde içkin bir Hz. Peygamber imajı olduğunu dile getirerek, özellikle Sonpeygamber.info'nın "son" vurgusunun evrenselliği de ihsas etmesi açısından isabetliliğine işaret etti ve evrensel bir insan olarak Hz. Peygamber'le tanışmak, onu tanımak ve ona tanık olmak mecburiyetinde olduğumuzu hatırlattı.