E: Çevremdeki insanlar en çok ahirete inanmakta zorluk çekiyorlar. Ben de düşünüyorum: “Ahiret yoksa Allah ne yapar? Bizim sonsuz isteklerimizi karşılamaktan başka ne iş görür?”
F: Buna "hizmetçi Tanrı anlayışı" deniyor. Bu inanç biçimine göre Tanrı ben ne istersem onu yapar/yapmalıdır. Sırf böyle düşündükleri için çok istedikleri bir şeye kavuşamadıklarında Tanrı inancını kaybeden bir sürü insan var.
E: O zaman madem Allah var, ama ahiret yok; bu doğal olarak peygamberlerin ve dinlerin de yokluğu anlamına gelmez mi?
F: Zaten öyle düşünüyorlar. Onlara göre Tanrı sadece bir yaratıcıdır. Bu nedenle ona müteşekkiriz. Bu evreni ve beni eşsiz mükemmellikte yaratmış olması harika. Ama bu kadar. Bize karışmaz. O'nun bize verdiği güçlerle biz doğruyu eğriyi bilebiliriz, diyorlar.
Peki, biz ahirete niçin inanıyoruz? Orada olacaklar hakkında bildiklerimiz neye dayanıyor? Biz ahirete öncelikle Allah öyle söylediği için, bütün peygamberlerin ve Son Peygamber’in tebliğinde ahiretin varlığı ve orada karşılaşacağımız haller tartışılmaz bir şekilde anlatıldığı için inanıyoruz. Böyle bakınca bir insanın ahirete inanmaması demek Allah'tan gelen mesajı da reddetmesi demektir.
Ahiretin, hesabın, ödül ve cezanın varlığı; aklın muktezası olsa da bunların nasıl olacağı konusunda akıl bir şey söyleyemez. Ne bildirilmişse odur. Çünkü gaybla ilgili konularda vahiy dışındaki bütün bilgi yolları tam anlamıyla çaresizdir.
Ahiret olmadığında sonsuzluğun, mutlak adaletin, hakkaniyetin, mükemmelliğin karşılığı yok demektir. Oysa bunlar bir düşünce, bir hayal olarak içimizde var. Hiç olmayan bir şeyin hayal edilmesi de muhal olmaz mıydı?
E: Kendi adıma ben de şöyle diyorum "eğer ahiret yoksa Allah bu kadar şeyi bu kadarcık zaman yaşayan benim için mi yarattı?" Bu bana çok saçma geliyor. Ve diyorum ki "demek ki daha fazlası var."