Alak: Aşktan Olmadır İnsan Şefkate Doğma

 
İlk sureyi bekler gibiyiz. Anlamaya çalışıyorken, anlamak için çaba harcıyorken, merakımız dua olup gözlerimizde yakarıyor. O zamanlarda, bir yeryüzü okulunun göğü merak eden samimi bir öğrencisi gibi başlarımızı kaldırıp bakışlarımızı Söz’ün Sahibi’ne çeviriyoruz. 

Aşktan olmadır insan. Sevgiden şefkate doğma…

Kur’ân her zaman, hayatlarımıza yeniden inmek için “başımızın üstünde” bekliyor. Anlam kanatlarıyla çevremizde uçuşuyor. Onun konması, anlaşılmasıdır. Yaşanmasıdır. Yaşatılmasıdır konup yerleşmesi.

Başımızı yeniden kentten dağa kaldırmanın zamanıdır artık.

Gece, -içinde arayış sancısı olan her zamana- işaret ediyor. Özellikle bu gecelerde kendi düşünsel yüksekliğimiz olan Hira’ya çıkıyor ve orada, göğe bakan o Peygamber'le birlikte göğe bakıyoruz.

İlk sureyi bekler gibiyiz. Anlamaya çalışıyorken, anlamak için çaba harcıyorken, merakımız dua olup gözlerimizde yakarıyor. O zamanlarda, bir yeryüzü okulunun göğü merak eden samimi bir öğrencisi gibi başlarımızı kaldırıp bakışlarımızı Söz’ün Sahibi’ne çeviriyoruz. Belki de bu hal, bu arzulu bekleyiş; Kitâb’ı gerçek anlamda inmeye çağırıyor. Tıpkı kuraklığın masum muhtaçlığıyla göğü yere çağırması gibi. Başımız arayışımızla eğilmiş ve düşünsel anlamda secde ediyorken göğe bakıyoruz iç gözlerimizle.

Anlaşılmayan her ilahi cümle, her bir ayet, inmek için -nazlı bir küskünlükle- anlaşılmayı beklemektedir. Onu anlamak için çaba harcayan her insana Kur’ân değişmez özünden yeniden yeniden inecektir. Her bir çabaya karşılık Kitap, anlamlarını arayanına kendisini daha da açacaktır. Anlam arayışındaki bu kararlılık Kitâb’ın bulutlarını sıkıştırıyor. Ruhsal yağmurlar, varoluşun şimşek kararlılığında sorgulanmasından sökün etmeye hazırlanıyor. Verimli bir bilgi sağanağına muhtaçlığımız var, belki de asırlardır devam ede gelen kurak ve uzun bir yazdayız.

Hira, yalnız ve sivri bir dağdır; başını göğe yaslayan. Hira en ciddi sarplıktır. Arayışçıların, toplumsal duyarlılığı olanların, düşüncelerinin aykırılığından, muhalifliğinden, yüksekliğinden yalnızlaşanların dağıdır. Hira; insanın gerçeği aradığı düşünsel yükseklikleridir. Tırmanmak, gerçekten merak etmektir; sorgulamaktır, sancılanmaktır. Diz büküp yol almaktır Hakikatin kalbine. Tevazu içinde… Reddi aşağıda bıraktıracak kabuller aramaktır. Tırmanmak; tahkiktir, araştırmadır. Körü körüneliği reddetmek ve bilginin kabul gerekçelerini bilinç aydınlığında bütün açıklığıyla görmektir.

İnsanın dünyayı beğenmemesiyle başladı bir Kitab’ın yola çıkışı…

Sen de beğenme dünyayı! Kuran çağları aşan anlamıyla senin için de çıksın yola.

En başta o insanın kendini beğenmemesiyle başladı Kitab’ın yola çıkışı. Hep daha bir insan olmak, hep daha iyiye değişmek; tövbe için beğenme kendini sen de!

Soysuzluğu sorgulamasıyla…bir şeyler yapmak istemesi, ne yapacağını tam anlamıyla bilemeyişi, “yüzünü göğe çevirmesi”, iyi olmanın çaresizliğiyle indirilmeye başladı bir Kitap. -Tek çare iyi olmaktır- diyerek geldi insana. –İyiliğe teslim olun!- diyerek…

Yaşamak için en ideal değerleri Allah’ın belirlediğine inan. İman et. Büyük güven Yaratan’a. Bu güvenle oku! Okumalarından anlamlandırdığın hayatla mutlu olacağına inan. İnandığın hayatı engellere aldırmadan yaşa!

Arayışcısını bilir Kuran ve bulunur gelir ona…

İnsan “kendimi ve dünyayı yozlaşmışlıktan gerisin geriye saf bir başlangıca döndürebilir miyim?” kaygısına düştüğünde Kitap da yola düştü. İnsana doğru. Allah’tan…

Sen de en ileri geriye; asla, kaynağa dön! En ileri çözüm en geride. Yeni olan kadimde. Bil!

Sen de memnun olma öyle kolayca her şeyden. Beğenme dünyayı. Mevcudun kurulu düzen garanticiliğinden, statükonun arsızlığından, servet ve gücün yerleşikliğinden korkma. Sorgula olanı, olması gerekene kıyasla. Yetinme şerrin iyisiyle. İyinin iyisini ara. Hep daha iyiyi…

Tıpkı Ramazan gecelerinden birinde bu düşüncelerle kendini yalnızlığa çıkaran, başını sürüden ayırıp Hira’ya, düşünsel yüksekliklere yaslayan o peygamber gibi…

O peygamber (as)…Memnun olmadı insanlığın durduğu-duraksadığı yerden ve Yaratan’a rahatsızlığını dile getirmek için, kendi kendine sessiz, insanlığa küskün, Allah’la barışık günler ve geceler yaşadı. İnsanlığın kaderini kendi kaderiyle bir tutmak, hatta onların kaderini kendi kaderinden üstün bilmek, onu böyle yükseklerde, günlerini ve gecelerini bir dağa başını yaslayarak geçirmeye itiyordu…

O gecelerden birinde indi ilk cümleler.

ALAK…aşk onu buldu. Aradığını buldu o insan.

Sen de ara…Bulunur gelir anlam sana da.

Oku!

Yaratan Rabbin bakış açısıyla bak herşeye. Varlığa, hayata, insana, olaylara…Evrene, Kuran’a…Varlığın anlamını herşeyin ardına saklanmış o külli amacı görerek çöz. Anladıklarınla hayatını anlamlandır. Sen de o külli amaca cüz’ünle, iradenle katıl.

Kitap ve hayatı; bütünüyle varlığı oku. Yüzünden öte özünden... Merak et. Ara. Araştır. Sor. Sorgula. Hikmetinden sual et. Sualın ardındakini çıkar saklambacından. Bul. Keşfet. Ki keşfedilmeyen şey, hüznün eşiğinden varlığa çıkabilsin. Düşün. Düş üstüne. İncele. İrdele. Çözümle.Kafa yor. Kafayı tak. As kalbini. Bekle. İste. Al. Anla. Hisset. Özümse. Duyumsa. Benimse. İçselleştir. Hazmet. İç. İçine al. Bilinçle kabul veya bilinçle reddedecek kadar ol. Yaşa sonra yaşayabildiğince!

Evreni de Kuran’ı da okuduğunda insana sunulmuş hayat değerlerini en mükemmel değerler olduğunu gör! Müstağni, Yaratan’dan bağımsız, ilkesiz, hesapsız, kitapsız olma!

Yaşamak için en ideal değerleri Allah’ın belirlediğine inan. İman et. Büyük güven Yaratan’a. Bu güvenle oku! Okumalarından anlamlandırdığın hayatla mutlu olacağına inan. İnandığın hayatı engellere aldırmadan yaşa!

Aldırma. Ka'le alma. Etkilenme. Etkileri altına girme. Emir alma. Emirleri altına girme. Başkaldır! Ki iman bir başkaldırı imkanıdır.

Sen secde et! Ki secde kıyamın uç noktasıdır. Nihayetidir. Zirvenin de zirvesi.

Ve yaklaş. Yakınlaş. İlahi ilkelerin yakını, dostu, şahidi, tanığı, tanıdığı, sevdiği ol.