Bir Fâsık Haber Getirdiği Zaman

Bir söze az da olsa yalanın karışması -aynen az bir miktar pisliğin koca bir kap yemeği necis yapması gibi- en önemli dayanağı güven olan toplumsal ilişkileri altüst edebiliyor. Bu nedenle Müslümanlar Kitabımız’ın çeşitli yerlerinde sözün sıhhatini tespit konusunda zaaf göstermemek üzere uyarılıyor. İşte bunlardan biri, Hucurat Suresi Ayet 6:

"Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın."

Ayetin tefsirinde Kur'ân Yolu'nda aynen şunlar denmiş:

Ayetin, güvenilmez kimselerin getirdikleri haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun olmadığı yönündeki manası ve hükmü geneldir, her zaman ve mekânda geçerlidir. Sosyal ve hukukî hayatın düzenli yürümesi, haksızlık ve huzursuzlukların önüne geçilmesi bakımından çok önemli olan bu talimatın vahyedilmesi ibretli bir olay üzerine olmuştur.

Hadis kaynaklarının teyidi bulunmamakla beraber nüzul sebeplerini anlatan kitaplarla tefsirlerde olay şöyle nakledilmektedir: Velîd b. Ukbe, Benî Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir. Velîd yolda iken birisi, bu kabileden silahlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Velîd, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamberimize durumu anlatır. O da haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve gereğini yapmak üzere Hâlid b. Velîd’i gönderir. Hâlid kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır; söz konusu grubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslâm’a bağlılıklarının devam ettiğini tespit eder ve Medine’ye döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek veya zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamber’e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır. (Müsned, IV, 279; Kurtubî, XVI, 296 vd.)

“Yoldan çıkmış” diye çevirdiğimiz fâsık, “dinin emirlerine uymayan” demektir; yalan haber taşıyan kimse de bu kavrama dâhildir. Hz. Peygamber’in ashabı genel olarak doğru, dürüst, takva sahibi insanlar olarak kabul edilmişlerdir. Buna göre ayette geçen fâsık kelimesi, Velîd’in değil, ona yalan haberi taşıyan meçhul kişinin niteliğidir. Ayetten çıkan genel hüküm, durumu bilinmeyen veya yalancı, günahtan çekinmez olarak tanınan kimselerin verdikleri haberlere ve bilgilere güvenilmemesi, bunlara göre hüküm verilmemesi, harekete geçilmemesidir.