Rabbimizin emri ve Efendimiz’den gelen mütevatir bir rivayet olan Cibril hadisine göre, İslam’ın beş temel esasından biri olması hasebiyle oruç ibadetinin önemini biliyoruz. Allah katındaki kıymetinin de farkındayız. Yalnız bazılarımızın içini, hem gün içinde iftarı beklerken, hem de Ramazan günlerinin başlamasına az kalınca adını koyamadığımız, dile getirmeye çekindiğimiz bir sıkıntı kaplamıyor değil. “Allah yardım eder” veya “Allah yardımcımız olsun” temennilerinde alttan alta ifade edilen bir sıkıntı bu.
Oysa oruç dişini sıkarak geçiştirilecek bir ceza değil; sevinçten, bahtiyarlıktan meleklerle özdeşleştiğimiz bir kutlamadır. Şükür duygumuzu, minnettarlığımızı ifade etmek için de oruç tutarız. Mübarek gecelerin sabahında tutulan oruçlar, o geceyi bize yaşattığı için Rabbimize duyduğumuz minnettarlığın bir ifadesidir mesela. (Tabii bir de bazı yanlışlarımızın telafisi için bir tür ceza olarak tutulan kefaret oruçları var. Demek ki tuttuğumuz orucun bir ceza mı yoksa kutlama mı olacağı yine bizim yaklaşımımızla ilgili.)
Kutlamalarını oruçla meleklere benzeyerek yapan bir kültürden, mükellef sofralarda tıka basa yemek üzere inşa eden bir kültüre hangi aralıkta evrildik, inanılır gibi değil.