Sonpeygamber.info yönetiminin ricası üzerine -bir filmi kritik etmek hiçbir şekilde yetki alanıma girmemesine rağmen- sadece İslam’ın ve onun peygamberinin kitlelere anlatılmasını hayatın esası olarak benimsemiş bir vaiz kimliğiyle "Allah'ın Elçisi Muhammed" filmi hakkındaki kanaatlerimi büyük bir cesaret ve hadsizlikle yazmaya karar verdim.
Filmi izlemeden önce ister istemez hakkında birçok yorum okudum. Bunlar Twitter mesajlarından tutun da gazetelerin köşe yazıları ve ilim adamlarının görüşlerine varıncaya kadar çok çeşitli mecralarda film üzerine yapılan yorumlardı. Mümkün olduğunca saldırı boyutuna varan eleştirileri dikkate almadan, hatta filmin adeta çarmıha gerilmesi yüzünden biraz da merhamet ve şefkatle yaklaşarak gittim izlemeye. Hakim kanaatim bir Twitter mesajında gördüğüm şu cümleydi: "Bu kadar AVM yapacağınıza bir peygamber filmi de siz çekeydiniz!"
Dediğim gibi ben bir vaizim. Elinden geldiğince genç kitleye ulaşmaya çalışan bir vaiz. Sinemadan ve sanattan -sıradan bir yurdum izleyicisi olmanın ötesinde- pek de anlamam. Benim için doğal olarak mesaj önemlidir. Bu filmi izleyenlerin edindiği mesajın ne olacağı, nasıl bir peygamber fikri oluşacağı benim için birinci sıradaydı; onu görmeye gittim. Zaman zaman dinleyenlerimize çeşitli filmleri izlemelerini tavsiye eden biri olarak bu filmi de tavsiye edebilecek miydim? Ona bir fırsat vermek gerektiğini düşünerek, iyi duygularla gittim. Eleştirenlerin her zamanki gibi kantarın topuzunu kaçırdıklarını düşündüm. Hiçbir şey yapmayanların, eleştiri yapmaya da hakları olmadığına inandım. Özellikle başlarda bu kanaatimi korurken giderek bu filmde de yüzyıllar boyu Hz. Peygamber etrafında oluşturulan hurafeler ve abartılar denizine yeni bir ırmağın daha suyunu akıttığını gördüm. Hem de en etkili mecradan.
Filmdeki tarihî bilgi hatalarına hiç girmiyorum. İslam tarihçileri ve Hadisçiler o konuda sadra şifa açıklamalar yaptılar zaten. Kaldı ki özellikle Hz. Peygamber’e dair mitolojik bir imaj oluşturma gayreti bu kadar açık ve kuvvetli bir şekilde hissedilmeseydi birkaç bilgi hatasına kimse birşey demezdi. Sonuçta roman, şiir, sinema dinin öğrenileceği birinci kaynak değildir ve oralarda yapılan dozunda abartıya pek de ses çıkarılmaz. Görsel olmadığı için bu kadar şiddetle rahatsız olmadığımız bilgi ve sunum hataları bizzat bizim peygamber şiirlerimizde yok mudur? Fakat filmdeki bu bilgi ve yaklaşım hataları Peygamberimiz’in hayatının ağırlık merkezlerini değiştirecek kadar yoğundu. Özellikle meşhur balık sahnesinin etkileyici görselliğinin ve müziğinin hemen ardından Şi'b-i Ebî Talib sahnesine geçiş Efendimiz'in bütün peygamberlik başarılarını hep mucizelerle açıklayan bir inancın oluşumunu şiddetle pekiştiren bir tercihti. Üstelik yönetmenin Peygamberimiz’i -yüzünü hiç görmesek de- gereken/gerekmeyen her yerde bir beden olarak ısrarla göstermesi, hatta bir ses duyulmasa da konuşturması bir sonraki adımın ne olacağını düşündürdü bana. Kaçınılmaz olarak bir silüetin görünmesinin zaruri oluşundan daha farklı olarak bilinçli ve ısrarlı bir gösterimdi bu.
Kimi yorumcular filmin duygusal etkisinden olumlu bir özellik olarak bahsediyorlar. Bana sorarsanız yanlış bilgi ve imajın duygusal ve sanatsal açıdan başarılı bir formun içinde sunulması onu daha da tehlikeli yapar. Dünya ölçüsünde yazılı ve görsel sanatlarda fantastiğin, toplumsal hayatta ikonik şahsiyetlerin, din alanında da kerametlerin, olağanüstülüklerin prim yaptığı bir dönem yaşıyoruz. Dünyanın pozitivist, realist uçtan bu uca savrulduğu söz konusu dönemi ticari açıdan değerlendirmeyi düşünmediyse bu film, “tam zamanı” diyerek İslam'a çoğu zaman mistik akımlar yoluyla ithal edilmiş mitolojik inançların Hz. Peygamber’in siyeri üzerinden kabul edilmesini amaçlayan en üst düzeyde bir propaganda aracıdır.