Bu farklı kültürlere baktığımızda, her birinin yüzyıllar içerisinde İslam'a ve onun elçisi Hz. Muhammed (sav)'e dair çok farklı bakış açıları, anlayış ve anma biçimleri geliştirdiğini görürüz. Adeta her şehir kendine has rengini vermiştir bu algıya.
Küreselleşen dünyamızda İslam'la bir şekilde tanışmamış ülke sayısı azdır. İster erken dönem İslam devletleri zamanında olsun, ister Osmanlı döneminde ya da günümüzdeki göçmen ve ihtida dalgaları ile olsun, Güneydoğu Asya'dan Afrika'ya, Avrupa'nın göbeğinden Güney Amerika'ya yaygın bir İslamî iletişim ağının varlığı tartışılmaz.
Bu algının izini sürmek üzere Sonpeygamber.info, çocuklara ninni olarak Mevlid'in okunduğu ülke olan Bosna'nın sokaklarındaki Müslümanlara sordu; Hz. Peygamber'i nasıl görüyorsunuz? Hz. Peygamber size neyi çağrıştırıyor?
Aldığımız cevaplar şu şekildeydi:
AJLA (24, Hukukçu): Hz. Muhammed (sav) günlük hayatımın bir parçasıdır. O, Allah'ın buyruklarına uygun olarak en iyi şekilde yaşamamız için bizi teşvik eden ve bize yol gösteren seçilmiş kişidir.
BELMA (33, Ekonomist): Hz. Muhammed (sav) bana insanların nasıl olması gerektiğini hatırlatıyor. O'nun bilgelik dolu sözleri, davranışları, bilgisi ve başkalarına karşı gösterdiği saygı hepimiz için örnek olmalı.
ELMAN (34, Bilişim Mühendisi): Hz. Muhammed (sav)'in hayatı, Boşnakların geleneklerine, atasözlerine, davranışlarına, alışkanlıklarına vs. işlemiş durumdadır. Bunların çoğu, Hz. Muhammed (sav)'i sevenlerin ve O'nu takip edenlerin yanı sıra bunun farkında olmayan kişilerce toplumun bütün tabakalarına yayılacak şekilde kuşaktan kuşağa aktarılır.
Bugün insanların ne kadarının yaptıkları şeyleri bilinçli olarak yaptıklarını söylemek zor, ancak tabi ki Sünneti canlandırmaya çalışan belirli bir kitle mevcut.
SELMA (17, Öğrenci): Bosnalılar Hz. Peygamber'i Müslümanların lideri olarak görür; bana camileri ve İslam'ı hatırlatıyor.
ANISA (26, Öğretim Görevlisi): Bosnalılar Hz. Peygamber'in ne ifade etmesi gerektiği konusunda aslında bilinçsizler; özel günlerde O'nu hatırlarlar ama diğer günlerde verdiği mesaj hayatımızdan kaybolur. Hz. Peygamber bana her dakika yaşamamız gereken imanı hatırlatıyor. İyi bir yol gösterici ve arkadaş...
SADZIDA (59, Ev Hanımı): Din özgürlüğü anayasa tarafından garanti altına alınmış olmasına rağmen komünizm Müslümanları dinlerine karşı yabancılaştırdı, çünkü İslamî kitapların basımı yasaklandı. İslam'a karşı olan okul eğitim programları mevcuttu. İslamî kurumlardaki dinî katipler bile komünist partinin standartlarına göre atanıyordu. Bütün bu olaylar birçok kuşağın kendi dinlerinden rahatsız olmasına neden oldu. Eğer Bosna'da savaş olmasaydı (1992-1995), Müslümanlara karşı yapılan soykırım kan dökülmeden devam edecekti; çünkü gerçek müminler artık yoktular ya da göç ediyorlardı.
Savaş, Müslümanların diğerlerinin onlardan nefret ettiğini ve komünizm döneminde değişmeye ve uyum sağlamaya çalışan (isimlerini ve hayat tarzlarını değiştirerek) çok sayıda Müslümana bakılmaksızın onların kökünü kazımak istediğini anlamalarını sağladı.
Şu anda Bosna gençleri İslam'a ailelerinin olduğundan daha fazla yakınlar. Çevrilen ve basılan pek çok kitap mevcut ve bunlar sokaktaki halkın daha önce hiç adını duymadığı kitaplar (Sahih-i Buhari, İslam tarihi ve halifeler ile ilgili çocuk kitapları, vs. gibi).
İnsanların komünist rejim sırasında Hz. Muhammed (sav) ile tanışma şansı yoktu, artık bu şansa sahipler ve O'nun yolundan gitmeye çalışanların sayısı artıyor.
ADNAN (34, Mr. Sc.): Allah'ın son Elçisi Hz. Muhammed (sav) tabi ki Bosna Hersek'teki Müslümanların kalbinde önemli bir yere sahip. O'nun öğretileri ve davranışları inananlar için kuşaklar boyu yol gösterici oldu. Ancak, Hz. Muhammed (sav)'in izini takip etmenin önemini anlamaları için yeni kuşağı ısrarla teşvik etmeliyiz, zira O'nun yolundan gitmek modern dünyanın bugünlerde karşı karşıya olduğu her kriz için çıkış yollarından birini teşkil ediyor. Bosna toplumu sorunlarla boğuşan bir toplum ve bu toplumun Hz. Muhammed (sav)'in şahsiyetine ve kusursuzluğuna yansıyan bir yol göstericiliğe ihtiyacı var.
EMIRA (40, Ekonomist): Ben 1969 doğumlu olduğum için çocukluk ve gençlik yıllarım komünist rejim döneminde geçti. Dolayısıyla İslam'la ilgili eğitimimi ailemden aldım. O dönemlerde, İslamiyet'i serbest bir şekilde yaşayamıyorduk, hatta anne, baba, nine, dede gibi aile büyüklerinin verdiği İslami bilgileri bile gizlice uyguluyorduk. Fakat her şeye rağmen ailelerimiz iyi birer Müslüman olmamız için ellerinden geleni yapıyordu. Ben Hz. Muhammed (sav)'i ilk olarak ninemin beni uyuturken söylediği ninnilerde duydum. Aslında bu okunan Mevlid'di ve genellikle "Annesi Muhammed'i dünyaya getirdiğinde..." diye başlardı. Mekteplere gidemeyen, alimlerden ders alamayan Boşnak çocuklar, bu şekilde Hz. Muhammed (sav)'i tanıyordu. Biraz büyüyünce iyi göremeyen nineme "Hz. Fatıma'nın doğumu ve ölümü" kitabını okurdum, okurken ikimiz de sessizce ağlardık. Bunlar benim Peygamber Efendimizle ilgili ilk bilgilerim ve ona karşı olan duygularımdı.
Boşnaklar İslamiyet'i Türklerden almışlar. Dolayısıyla İslam'ı yaşayış tarzımız, Hz. Muhammed (sav)'e bakışımız Türklerden farklı değil. Tabii Hz. Muhammed (sav)'in doğumu, ölümü, yaşamı ile ilgili yazılar, şiirler yazan Safet beg Başagiç'i, Seyfullah Proha (-1932)yı, Reşad Kadiç'i, Süleyman Çelebi'yi ve daha birçoklarının katkılarını unutmamak gerekir. İnşallah bundan sonra özgür Bosna-Hersek'te yetişen yeni nesiller, okullarda okutulan din dersleri sayesinde İslamiyet'i daha da iyi öğrenir, Allah yolunda yürürler.
AIDA (47, Gazeteci): Bosna Hersek'te Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) algısı Türkiye'dekinden hiç farklı değil. Türkiye'de nasıl algılanıyorsa Bosna Hersek'te de aynı şekilde algılanıyor. Tabii ki bu İslamiyet'in Osmanlılar tarafından getirilmesinden kaynaklanıyor.
Bu gün hala Mevlid kandillerinde Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i okunuyor.
Peygamber Efendimiz'in sünnetlerinin uygulanmasında titizlik gösteriliyor. Bugün Bosna Hersek'te Mevlid kandilleri büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Her sene "Peygamberimizin Kokusu" adı altında büyük bir etkinlik düzenleniyor.
Ancak yeni yetişen nesillere İslamî bilinci, Hz Muhammed (sav) algısını daha iyi verebilmek için sanırım Türklere de büyük görevler düşüyor. Çünkü Osmanlı geldi, dinini, kültürünü bıraktı ve gitti. Şimdi sıra Türklerde! Gelsinler, bize sahip çıksınlar, yardımcı olsunlar ki, bıraktıkları mirası, dinimizi hep birlikte yaşatalım.