Dua: Kulluğun İfadesi

13 Temmuz 2023

“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkuyla ve ümitle dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”[1]

Çağırmak, istemek, yardım talep etmek gibi anlamlarıyla dua (Ragıb el-İsfahani, el-Müfredât, “d‘av” md.; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “d‘av” md.), kulun Allah’a yönelmesi, O’na sığınması, O’ndan istemesi gibi manalara gelen önemli bir dinî kavramdır. Dua aynı zamanda bir ibadettir. Ne kadar güçlü, ne kadar varlıklı, ne kadar ilim ve irfan sahibi olsa da insan; kendisini yaratan ve yaşatan Yüce Allah’a muhtaçtır.  İşte dua, kulun acziyetini, Yaradan’ın yüceliğini ifade eden, insanın Rabbi ile irtibatını her daim canlı tutan güçlü bir bağdır.

Baştan sona birçok dua örneği ihtiva eden Kur’an’da, Yüce Allah duanın usul ve adabını da öğretmektedir bizlere. Zira hayatın her alanında birtakım kurallar, ilkeler olduğu gibi ibadetlerin de kendilerine özgü şartları vardır. Bu husus, aynı zamanda bir ibadet olan dua için de geçerlidir.

İnsanlık için bir yaşam kaynağı, hayat rehberi olan Kur’an-ı Kerim’de pek çok dua örnekleri yer alır. Bunlar içerisinde özellikle bizler için birer rehber olan peygamberlerin duaları dikkat çekicidir. İlk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Âdem ile eşi Hz. Havva’nın, “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!”[2] şeklindeki duası; Hz. Nuh’un, “Ey Rabbim! Ben, senden hakkında bilgi sahibi olmadığım bir şeyi istemekten yine sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen kaybedenlerden olurum!”[3] şeklindeki niyazı ve “Rabbim! Beni, annemi, babamı, inanmış olarak evime girenleri, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla, zalimleri ise daima helak et.”[4] duası; Hz. İbrahim’in, “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!”[5] “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; Rabbimiz, duamı kabul et. Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.”[6] şeklindeki duaları, bizler için en güzel dua örneklerindendir. Bu duaların muhtevasına baktığımızda kendi kurtuluş ve felahımız için dua etmek yanında, başta anne baba ve çocuklarımız olmak üzere bütün müminler için dua edilmesinin önemi de dikkat çekmektedir.

Fatiha suresinin ilk ayetiyle birlikte Yüce Allah’a hamd ile başlayan Kur’an-ı Kerim, kötülüklerden ve kötü şeylerden yine O’na sığınmayı ifade eden Felak ve Nas sureleriyle nihayete ermektedir. Baştan sona birçok dua örneği ihtiva eden Kur’an’da, Yüce Allah duanın usul ve adabını da öğretmektedir bizlere. Zira hayatın her alanında birtakım kurallar, ilkeler olduğu gibi ibadetlerin de kendilerine özgü şartları vardır. Bu husus, aynı zamanda bir ibadet olan dua için de geçerlidir. Bu bağlamda, duanın belli şartlara riayet edilerek yapılması duayı daha değerli, daha anlamlı kılacaktır. Yüce Allah’a “yalvara yakara ve gizlice” dua edilmesinin istenmesi yanında, aynı zamanda bu duanın “korkuyla ve ümitle” yapılmasına yönelik Kur’ani beyanlar[7] bu bağlamda dikkat çekicidir. Böylece dua ve ibadette kul ile Allah arasındaki ilişkiye bir disiplin getirilmektedir.[8]

Hayatımızda önemli bir yeri olan, Rabbimizle irtibatımızı canlı tutan dua, aynı zamanda bir sorumluluk da yükler bizlere. Sözlü olarak dua etmek yanında duaların kabul olması için çalışmak, sorumluluklarımızı yerine getirmek de duanın önemli bir parçasıdır.

Kulun Rabbine bağlılığının, O’nun karşısındaki acziyetinin bir ifadesi olan duanın nasıl yapılacağına dair başka ilkeler de vardır elbette. “En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin…”[9] buyruğuna uygun olarak O’nun Rahman ve Rahim isimlerine sığınmak; tövbelerimizi kabul eden Tevvab olduğunu, bize rızık veren Rezzak olduğunu bilerek O’na yönelmek; O’nun her şeyi gören (Basir), her şeyi işiten (Semi), her şeyi bilen (Alim) olduğunu idrak ederek yaşamak, hayatımızı bu bilinçle şekillendirmek elbette ki son derece önemli ve gereklidir. Yoksa “Ne zaman insanoğluna bir lütufta bulunsak arkasını dönüp uzaklaşır; başına bir kötülük geldiğinde de uzun uzadıya yalvarıp yakarır.”[10] buyrulduğu üzere sadece dara düşünce, sıkışınca O’nu hatırlayıp O’ndan medet ummak, rahata kavuşunca ise unutuvermek değildir dua. Zira kulluk, ibadet ve dua sadece ihtiyaç anında olmamalı; hayatımızın merkezinde olmalı ve bizi kuşatmalıdır.

“De ki: Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin!”[11] mealindeki ilahi beyanın vurguladığı üzere insan, Rabbine olan bağlılığına, O’na yönelmesine ve O’na dua etmesine göre değer kazanacaktır Allah katında. “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim…”[12] buyruğuyla kendisine dua etmemizi, kendisine karşı kulluk görevimizi yerine getirmemizi isteyen Yüce Allah, “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm…”[13] buyurmak suretiyle bizlere yakın olduğunu ve kendisine yapılan duaları karşılıksız bırakmayacağını beyan etmektedir. Zira O, duayı işitendir, duaya karşılık verendir.[14]

Hayatımızda önemli bir yeri olan, Rabbimizle irtibatımızı canlı tutan dua, aynı zamanda bir sorumluluk da yükler bizlere. Sözlü olarak dua etmek yanında duaların kabul olması için çalışmak, sorumluluklarımızı yerine getirmek de duanın önemli bir parçasıdır. Yüce Allah, meydana gelen olayları birtakım kanunlara ve sebeplere bağlamıştır. Bu sebeplere riayet etmek, tedbir almak, gayret etmek duaların karşılık bulmasında son derece önemlidir. Bu bağlamda dua; kader, tevekkül, tedbir ve teslimiyet gibi kavramlarla doğrudan alakalıdır. Zira dua etmek kadere aykırı olmadığı gibi istediğimiz şeyleri elde etmek için çalışmak, sorumluluk bilincinde olmak da tevekkülün bir gereğidir. Bu çerçevede yapılacak dua, kulluğun bir göstergesi olarak Allah’a teslimiyeti, O’nu yüce bilmeyi, O’na sığınmayı ifade edecektir. Bu sayede mümin, duası ve kulluğuyla değer bulacaktır Rabbinin katında. Duası gayreti getirecek; gayreti kulluğu, kulluğu ise O’nun icabetini, af ve mağfiretini kazandıracaktır.

(Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi’nin Mayıs 2023 sayısından alıntılanmıştır.)


Dipnotlar:

1. Araf, 7/55-56.
2. Araf, 7/23.
3. Hud, 11/47.
4. Nuh, 71/28.
5. İbrahim, 14/35.
6. İbrahim, 14/40-41.
7. Araf, 7/55-56.
8. Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, DİB Yayınları, c.2 s.538.
9. Araf, 7/180.
10. Fussilet, 41/51; Yunus, 10/12; Zümer, 39/8, 49.
11. Furkan, 25/77.
12. Mümin, 40/60.
13. Bakara, 2/186.
14. Âl-i İmran, 3/38; İbrahim, 14/39