Haklı Olmanın Zor Yanı

Herhangi bir konuda haktan yana tavır aldınız mı, ona bakın siz; insanların sizi destekleyip desteklemediğine değil. “Hak” o kadar güçlüdür ki er geç galip gelir; mücadelenin uzaması onun gücünü azaltmaz. Burada gücü azalma tehlikesiyle karşı karşıya olan sadece hakkın tarafında olmaya çalışanlardır. Zaman uzar, sabırlar gevşer, kalabalığa (ya da güce) katılmanın kolaylığı cazibesini artırır, haktan umut kesildikçe “hak” konusundaki kanaatler değişmeye başlar, derken bir de bakarız ki bir zamanlar muarız olduklarımıza dönüşüvermişiz.

Siz sözünüzün hak olup olmadığına bakın. Küçüğünden büyüğüne her hangi bir konuda sözünüz hak ise karşınızdaki er geç o doğruya gelecektir. Konu ne olursa olsun bu böyledir. Tek sıkıntı insanlar doğruya gelene kadar bizim doğruda kalıp kalamayacağımızdır. Çünkü süre uzayabilir, bu uzun sürede -biraz- yalnız kalabiliriz; inatçılıkla, çıkıntılık yapmakla, uyumsuzlukla suçlanabiliriz.

Sürenin uzaması aldatıcıdır. Bize göre on yıl, on beş yıl çok uzun bir süre. Ama Allah katında ne kadar? “Biraz sonra” denecek kadar bile değil. Bu durumu çocukların zaman kavramıyla kendimizinkini kıyaslayarak da anlayabiliriz. “Biraz sonra” bile o kadar uzak gelir ki onlara, her şey için “şimdi” diye ısrar ederler. İşte bizim durumumuz da aynen öyledir.

Bize uzun gelen bu süre boyunca haktan yana duruşlarını koruyabilenlere dayanma gücü verecek olan şey Hakk’a saygı, doğrudan yana olmanın izzeti ve hepsinden önemlisi Allah'tan gelen şu müjdedir: “Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl yok olup gitmeye mahkûmdur.” (İsra 81)

Hazreti Peygamber’in ve ashabının yaptığı tam olarak buydu: Haktan yana güçlü, açık ve kesin bir tavır almak ve süre ne kadar uzarsa uzasın, şartlar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, ayartıcı teklifler ne kadar cazip görünürse görünsün haktan vazgeçmemek.

Diyelim hakkın anlaşılması yıllar sürdü. Bizim için önemli olan bu yıllar boyunca hakta kalıp kalamadığımız ya da farkına bile varmadan hak karşıtlarına benzeyip benzemediğimizdir. İşte burası bizim imtihanımızdır.

“Ya Rabbenâ, üstümüze gürül gürül sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle!” (Bakara 250)