Hz. Aişe Annemizin Dilinden Peygamber Efendimiz

09 Mart 2016

1. Hz. Peygamber temizliği ve güzel kokuyu severdi.

Hz. Aişe radıyallahu anhâ şöyle buyuruyor:

كَانَ أَوَّلُ مَا يَبْدَأُ بِهِ إِذَا دَخَلَ بَيْتَهُ السِّوَاكَ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evine geldiği zaman ilk iş olarak dişlerini misvakla temizlerdi. [1]

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ لَا يَرْقُدُ مِنْ لَيْلٍ وَلَا نَهَارٍ فَيَسْتَيْقِظُ إِلَّا تَسَوَّكَ قَبْلَ أَنْ يَتَوَضَّأَ Gündüz veya gece her ne zaman uykudan kalksa, ilk yaptığı iş, abdest almadan önce misvak kullanmak olurdu. [2]

Efendimiz’in bu davranışı, hem temizlik hem evdekilere gösterdiği saygı ve nezâket, hem hanımlarına karşı bir ikram ve neticede de ashab ve ümmetine örnek olmak anlamındadır.

" كَانَ يُعْجِبُهُ الرِّيحُ الطَّيِّبَةُ Güzel koku Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hoşuna giderdi." [3]

" كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَرَادَ أَنْ يُحْرِمَ يَتَطَيَّبُ بِأَطْيَبِ مَا يَجِدُ (Hac veya umre için) ihrama girmek istediğinde, bulabildiği kokuların en güzeli ile kokulanırdı." [4]

Güzel koku kullanmak, ruha inşirah ve açılım kazandırması yanında beşeri ilişkilerde karşıdakilerin hak ve zevklerine saygı göstermek anlamına da gelir.

2. Konuşması tane tane idi.

إِنَّمَا كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُحَدِّثُ حَدِيثًا لَوْ عَدَّهُ الْعَادُّ لَأَحْصَاهُ " Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözü tane tane söylerdi. Öyle ki O’nun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi." [5]

3. Yalancılığa şiddetle karşı idi.

" كَانَ أَبْغَضَ الْخُلُقِ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْكَذِبُRasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e göre en kötü huy yalancılıktı." [6]

كَانَ إِذَا اطَّلَعَ عَلَى أَحَدٍ مِنْ أَهْلِ بَيْتِهِ كَذَبَ كِذْبَةً لَمْ يَزَل مُعْرِضًا عَنْهُ حَتَّى يُحْدِثَ تَوْبَةٌ " Yakın çevresindekilerden birinin bir yalanına muttali olursa, tövbe edinceye kadar ondan yüz çevirirdi." [7]

4. Yaptığı işi sağlam yapardı.

 كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا عَمِلَ عَمَلًا أَثْبَتَهُ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir iş yaptığı zaman sağlam yapardı."[8] " كَانَ إِذَا صَلَّى صَلَاةً أَثْبَتَهَا  O, bir namaz kıldığı zaman onu tam kılar ve ona devam ederdi." [9]

Sağlamlık ve devamlılık Müslümanın iş ve amel hayatının iki temel özelliğidir. Zira yine Hz. Aişe validemizin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber; " إِنَّ الله يُحِبُّ إِذَا عَمِلَ أَحَدُكُمْ عَمَلاً أَنْ يُتْقِنَهُ. Allah Teâlâ sizden birinizin yaptığı işi sağlam yapmasını sever" buyurmuştur. [10]

5. Sağdan başlamayı âdet edinmişti.

" أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُحِبُّ التَّيَامُنَ مَا اسْتَطَاعَ فِي طُهُورِهِ وَنَعْلِهِ وَتَرَجُّلِهِ  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ayakkabı giymekte, saçını sakalını taramakta, abdest almakta, hâsılı hemen bütün günlük (değerli) işlerinde gücü yettiği sürece sağdan başlamaktan hoşlanırdı." [11]

Aynı imanı taşıyan insanların ortak tavır ortaya koyabilmeleri, günlük işleri belli bir tercih ile yapma alışkanlığına bağlıdır.

6. Hatayı yüze vurmazdı

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا بَلَغَهُ عَنْ الرَّجُلِ الشَّيْءُ لَمْ يَقُلْ مَا بَالُ فُلَانٍ يَقُولُ وَلَكِنْ يَقُولُ مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herhangi bir kişide hoş olmayan bir duruma veya söze muttali olduğunda 'filana ne oluyor ki şöyle diyor (veya yapıyor)' demezdi, 'bazı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle diyor (veya yapıyor)lar' buyururdu." [12]

Hatanın duyurulması ve düzeltilmesinin istenmesi, hatalıyı teşhir etmekten çok daha nazik ve medenî bir davranıştır.

7. Beğenmediği isimleri değiştirirdi.

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُغَيِّرُ الِاسْمَ الْقَبِيحَ "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çirkin isimleri değiştirirdi." [13]

Kelimelerinin çirkinliği, manasının aklen veya şer'an kötü görülmesi gibi sebeplerle, şirk kültürünü hatırlatan, kibir-gurur vesilesi olan isimleri güzelleriyle ve İslâm esaslarına uygun olanlarıyla değiştirmek Hz. Peygamber'in başlatıp sürdürdüğü bir uygulamadır. Bugün de önemini korumakta, Müslüman ülke ve gönüllerin İslâmi çizgide devamlarına yardımcı olacak niteliktedir.

8. Hastalara şifa dilerdi.

" كَانَ إِذَا أَتَى مَرِيضًا أَوْ أُتِيَ بِهِ قَالَ أَذْهِبْ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ اشْفِ وَأَنْتَ الشَّافِي لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hastanın ziyaretine gittiği ya da kendisine bir hasta getirildiği zaman; 'ey insanların Rabbi, sıkıntıyı gider, iz bırakmayacak şekilde şifa ver. Zaten şifa verici olarak Senden ve Senin şifandan başka şifa yoktur' diye dua ederdi." [14]

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَمُرُّ بِالْمَرِيضِ وَهُوَ مُعْتَكِفٌ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem i'tikafta bulunduğu zamanlarda bile hastaları ziyaret ederdi." [15]

Ağa-bey, fakir-zengin ayırımı yapmadan hasta Müslümanları ziyaretle onlara dua edip gönüllerini almanın anlamı bugün her zamandan daha çok önem kazanmış bulunmaktadır.

Hem bedenin, hem kafanın, hem gönlün hem de ibadetin hakkını vermek için Hz. peygamber'in bu uygulamasından daha uygun bir yol yoktur. Bunun böyle olduğu, halkımızın ifadesiyle akşam yatmaz sabah kalkmaz kimselerin huzursuzluğundan anlaşılmaktadır.

9. Yapılabilecekleri emrederdi.

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَمَرَهُمْ أَمَرَهُمْ مِنْ الْأَعْمَالِ بِمَا يُطِيقُونَ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına emrettiği zaman daima amellerin kolaylıkla üstesinden gelebilecekleri miktar ve şeklini emrederdi." [16]

10. Kolay olanı tercih ederdi.

مَا خُيِّرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي أَمْرَيْنِ إِلَّا اخْتَارَ أَيْسَرَهُمَا مَا لَمْ يَكُنْ إِثْمًا فَإِنْ كَانَ إِثْمًا كَانَ أَبْعَدَ النَّاسِ مِنْهُ   Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şey arasında muhayyer bırakıldı mı o, günah olmamak kaydıyla, mutlaka en kolay olanı tercih ederdi. Eğer kolay olan herhangi bir günahı gerektiriyorsa, o zaman, ondan halkın en uzak duranı olurdu." [17]

11. Geceleri ihya ederdi.

  كَانَ يَنَامُ أَوَّلَ اللَّيْلِ وَيُحْيِ آخِرَهُ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (yatsıdan sonra) gecenin ilk kısmında uyur, son yarısını uyanık geçirir, ihya ederdi." [18]

Hem bedenin, hem kafanın, hem gönlün hem de ibadetin hakkını vermek için Hz. peygamber'in bu uygulamasından daha uygun bir yol yoktur. Bunun böyle olduğu, halkımızın ifadesiyle akşam yatmaz sabah kalkmaz kimselerin huzursuzluğundan anlaşılmaktadır.

12. Zikr-i dâim halinde idi.

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَذْكُرُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى كُلِّ أَحْيَانِهِ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her halinde Allah Teâlâ'yı anardı."[19]

Zikr-i dâim beşer için en yüksek ve ideal seviyedir. "Anınız beni, anayım sizi" [20] ayetinin delaletiyle anılmak için anmak gerekmektedir. Hz. Peygamber bize burada da en güzel örnektir. Zira "kişi sevdiği ile beraberdir." [21]

Hz. Aişe validemizin Peygamberimiz ile ilgili gözlem ve tanıklıkları burada kaydettiklerimizden ibaret değildir. Onun böyle onlarca yazıya konu teşkil edecek kadar anlatımları hadis kitaplarımızda yer almış bulunmaktadır. Merak edenlerin Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki (VI,30-282) Hz. Aişe'ye ait rivayetleri gözden geçirmeleri uygun olur.

 


1. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 110; Müslim, Taharet 43, 44

2. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 121, 160, III, 776; Ebu Davud, Tahâret  30

3. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 144, 219

4. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 236; Müslim VI,   149

5. Buhari, Menâkıb 23

6. Beyhaki, Şuabü'l-iman, VI, 457

7. İbn Sa', Tabakat, I, 362 (tercüme); Ali el-Müttakı, Kenzu'l-ummal, VII, 137

8. Müslim, Müsafirin, 141, 215; Ebu Davud, Tetavvu' 27; Nesâî. Kıble 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 109

9. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 40, 84, 94, 128, 189, 233, 241, 244, 249

10. Taberani, el-Mu'cemü'l-evsat, I, 275; Beyhaki, Şuabü'l-iman, IV, 334-335 Ebu Ya'la, Müsned, VII, 349  

11. Bk. Buhari, Salat 47; El'ime 5; Müslim, Taharet 66, 67; Tirmizi, Cum'a 428; Ebu Davud, Libas 41

12. Ebu Davud, Edeb, 5

13. Bk. Tirmizi,Edeb 66

14. İbnu'l-Esir, Camiu'l-usûl, VII, 571

15. Ebu Davud, Savm 80

16. Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 56; Tecrid Tercemesi, I, 36

17. Buhari, Menakıb 23, Edeb 80, Hudud 10; Müslim, Fezail 77, 78; Ebu Davud Edeb 4; Tirmizi, Menakıb 34; Muvatta, Hüsnü'l-hulk 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned,VI, 85, 113, 223, 232, 262

18. Buhâri Teheccüd 15; Müslim, Müsafirin 129, Nesâî, Kıyamü'l-leyl 17; bn Mâce, İkâmet 182;  Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 63, 109, 214; İshak b. Râhuye, Müsned III, 338 

19. Buhari, Hayz 7, Ezan 16; Müslim Hayz 112; Ebu Davud, Taharet 9; İbn Mâce, Taharet 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 70, 153, 178

20. el-Bakara (2), 252

21. Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165; Tirmizi, Zühd 50, Deavât 98; Darimi, Rikak 71 Ahmed b. Hanbel, Müsned I,  292