Enes b. Mâlik (ra) hicretten on yıl önce Medine’de dünyaya geldi. Ailesi şehrin iki köklü Arap kabilesinden olan Hazrec’in Neccaroğulları koluna mensuptur. Ebû Hamza lâkabı ile meşhur olup, Hz. Peygamber’e yaklaşık 10 yıl hizmet etmesi sebebiyle “Hâdimü'n-Nebî”olarak da tanınmıştır. Kaynaklarda Enes (ra)’in babası Mâlik b. Nadr’ın Müslüman olmadığı, üstelik eşi Ümmü Süleym Sehle bint Milhân (r.anha) başta olmak üzere pek çok akrabasının İslâm’a girmesine tepki olarak Medine’yi terk edip Şam’a gittiği ve burada öldüğü rivayetleri bulunmaktadır. Ayrıca babasının hicretten önce vefat ettiğine dair bilgiler de mevcuttur. Buna karşılık Enes’in annesinden başka kardeşi Berâ b. Mâlik (ra), teyzesi Ümmü Haram (r.anha), amcası Enesb. Nadr (ra) ve üvey babası Ebû Talha (ra) İslâm’a dahil olmuşlardır.
Enes b. Mâlik (ra) Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında on yaşında bir çocuktu. O, Allah Rasûlü (sav)’nün Medine’ye gelişinde buradaki Müslümanlar arasında meydana gelen heyecan ve coşkuyu şöyle anlatır: “Medine’nin çocukları ‘Muhammed geldi, Muhammed geldi!’ diye bağırıyorlardı. Ben de onlarla birlikte koşmaya ve bağırmaya başladım. Nihayet Rasûl-i Ekrem Ebû Bekir (ra) ile birlikte geldiler. Biz onları gördükten sonra adamın biri bizi şehre gönderdi. Bize “Rasûlullah’ın geldiğini haber verin” diye tenbih etti. Hemen koştuk ve Müslümanlara haber verdik. Ensardan beş yüz kişi onları karşılamaya çıktılar.” Hz. Peygamber, Medine’ye geldikten sonra bütün Ensar kendisine hizmet etmek hususunda yarışıyorlardı. Enes b. Mâlik (ra)’in annesinin bu yarışta yapabilecek veya verebilecek hiçbir şeyi yoktu. Bundan dolayı hemen Enes (ra)’i elinden tutarak Rasûl-i Ekrem’in huzuruna çıktı: “Ya Rasûlullah, ben fakir bir kimseyim. Sizlere yardım edecek bir şeyim yok. Bu oğlumdur, yardım etmek ve hizmetinizde bulunmak üzere sizlere bırakıyorum. Onu kabul ediniz” dedi. Allah Rasûlü (sav) bu talebi kırmadı.
Enes b. Mâlik (ra) bu andan itibaren Hz. Peygamber’in vefatına kadar on yıl boyunca hizmetinde bulundu. Enes b. Mâlik (ra), Rasûlullah (sav)’ı çok sever, ona hizmet etmekten büyük bir onur ve huzur duyardı. Sabahları herkesten önce kalkar, peygamber mescidine giderek Rasûlullah (sav)’ın buradaki ihtiyaçlarını karşılardı. Allah Rasûlü (sav) şayet oruca niyetlenecekse sahur yemeğini hazırlar ve sahurdan sonra da onunla birlikte sabah namazını kılardı. Enes (ra), Peygamberimiz’in hizmetine girdikten sonra her gün sabah namazlarını onunla birlikte eda etmiştir. Enes (ra) Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına yaşının küçük olması sebebiyle iştirak edemedi. Bununla birlikte Bedir gazvesinde savaş alanında bulunmuş, çarpışmalar esnasında mücahitlere yardımcı olmuş, bu arada Rasûlullah (sav)’ın hizmetini de aksatmamıştır. Daha sonrada Hudeybiye Antlaşması, Hayber Seferi, Umretü’I-Kazâ, Mekke’nin Fethi, Huneyn Gazvesi, Tâif Muhasarası ve Veda Haccında Allah Rasûlü (sav)’nün en yakınında yer almıştır. Enes b. Mâlik (ra), Allah Rasûlü (sav)’nün vefatından sonra halife seçilen Hz. Ebû Bekir (ra) tarafından Bahreyn’e zekât memuru olarak görevlendirildi. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde ise Basra’da Müslümanlara ilim öğretmekle meşgul oldu. Hz. Ömer (ra)’in ashabın ileri gelenlerinden teşekkül ettirdiği istişare meclisinin üyeleri arasında yer aldı. Kısa bir süreliğine Şam’a giden Enes (ra) daha sonra geri dönerek Basra’daki hizmetlerini devam ettirdi. Hz. Ömer (ra)’in halifeliği döneminde gerçekleşen fetih hareketlerine iştirak etti ve Tüster’in fethinde hazır bulundu. Fetihten sonra da elde edilen ganimet mallarının Medine’ye getirilmesi vazifesini üstlendi. Hz. Osman (r.a.)’ın halifeliği esnasında başlayan ve daha sonra etkisini artırarak devam ettiren siyasî hadiselerden ve politik kamplaşmalardan uzak kalmayı başaran Enes b. Mâlik (ra), bu süreçte sadece Abdullah b. Zübeyr (ra)’in halifeliği zamanında kırk gün süreyle Basra valiliğinde bulundu. Bunun ardından tekrar ilim ve öğretim hayatına döndü.
Emeviler zamanında ilim adamlarına yönetim tarafından uygulanan baskılardan en fazla etkilenen sahabelerden biri de Enes b.Mâlik (ra)’tir. Buna rağmen o, zulüm ve haksızlık karşısındaki cesaret ve gayretle mücadele etmiş, zalimler karşısında hakkı söylemekten asla çekinmemiştir. Nitekim Kerbelâ hadisesinden sonra Hz. Hüseyin’in başı Irak valisi Ubeydullah b. Ziyad’a getirildiğinde Ubeydullah Hz. Hüseyin’e karşı çirkin sözler söylemeye başlayınca, orada bulunan Hz. Enes (ra) müdahale ederek, “Bu baş, Rasûl-i Ekrem’in başına benziyor” diyerek onu kınamıştır. Enes (ra) yönetimin uygulamalarına karşı çıktığı için diğer sahabe büyükleri Câbir b. Abdullah (ra), Sehl b. Sa’d (ra) ile birlikte idarenin gadrine uğramıştır. Nitekim Irak valisi Haccac, toplum içinde küçük düşürmek için onların boyunlarına ve ellerine damga vurmuş, bununla yetinmeyerek devlete başkaldıran âsilere yardım ettiği iddiasıyla Enes b. Mâlik (ra)’in bütün mallarına el koymuştur. Enes (ra)’in Emevî halifesi Abdülmelik b. Mervân’a şikâyet mektubu yazarak yapılan zulümleri haber vermesi üzerine başkentten gönderilen talimatla Haccâc, Enes (ra)’in mallarını iade ederek kendisinden özür dilemek zorunda kalmıştır.
Hayatının büyük bir kısmını Basra’da tamamlayan Enes b. Mâlik (ra) hicretin 93. (M.711-712) yılında 103 yaşında vefat etti. Basra’da en son vefat eden sahabenin Enes (ra) olduğu rivayet edilir. Sahabe arasında Enes b. Mâlik (r.a.)’in en önemli özelliği, uzun yıllar Rasûlullah (sav)’ın hizmetinde bulunup onun terbiyesiyle yetişmiş olmasıdır. Ayrıca aynı dönemde ondan birçok dinî meseleyi öğrenmesi, hayatı boyunca öğrendiklerini öğretmeye çalışması da Enes b. Mâlik’in diğer mühim yönünü teşkil eder. Rasûl-i Ekrem (sav)’in eğitim ve öğretim tarzına, insanlara, özellikle de çocuklara karşı davranışlarına ve diğer ahlâkî uygulamalarına dair pek çok rivayet Enes b. Mâlik (ra) kanalıyla gelir. Nitekim o, uzun süre Allah Rasûlü (sav)’nün yanında kaldığını, her zaman onun istediği gibi davranamadığını, bununla birlikte ondan bir defa bile azar işitmediğini, bir hatası yüzünden kendisini uyaracak olan hanımlarını, “Bırakın çocuğu! O Allah’ın dilediğinden başka bir şey yapmamıştır” diye yatıştırdığını nakleder. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in bilhassa çocuk ve gençlerin eğitimiyle ilgili eşsiz örnekliğini Enes (ra)’in rivayetlerinde bulmamız mümkündür.
Hayatının bütün yönlerini Allah Rasûlü (sav)’nü örnek alarak şekillendirmeye çalışan Enes b. Mâlik (ra), bunu büyük oranda başarmıştır. Nitekim büyük hadis râvisi Ebû Hüreyre (ra), onun kıldığı namazın Rasûlullah (sav)’ın namazına çok benzediğine şahitlik eder. Enes b. Mâlik (ra)’in diğer bir özelliği ise çok hadis rivayet etmiş olmasıdır. Bu sebeple çok hadis rivayet ettikleri için “müksirûn” diye zikredilen yedi sahabeden biri kabul edilir. Tekrarlarıyla birlikte2286'yi bulan hadis rivayetleri sebebiyle Enes (ra), müksirûn arasında da üçüncü sırada yer alır. Onun rivayetlerinin 168 adedi iki mühim hadis kaynağı Buhârî ve Müslim’de ortak yer alır. Buhârî ayrıca seksen, Müslim de doksan kadar Enes b. Mâlik rivayetine yer vermiştir. Doğrudan Hz. Peygamber’den aldığı hadisler yanında Ebû Bekir (ra), Ömer (ra), Osman(ra), Fâtıma (r.anha), Muâz b. Cebel (ra), Üseyd b. Hudayr (ra), Ebû Zer el-Gıfârî (ra), annesi Ümmü Süleym (r.anha), teyzesi Ümmü Haram bint. Milhân (r.anha), teyzesinin kocası Ubâde b. Sâmit (r.anha), üvey babası Ebû Talha (ra) gibi sahabelerden de hadis öğrenen Enes b. Mâlik (ra.; Hasan-ı Basrî, İbn Sîrîn, Şa’bî, Ebû Kılâbe el-Cermî, Mekhûl b. Ebû Müslim, Ömer b. Abdülazîz, Zührî, Katâde b. Diâme, Ebû Amr b. Alâ gibi ünlü şahsiyetlere hadis hocalığı yapmıştır. Aşağıda Enes b. Mâlik (ra)’den rivayet edilen hadislerden bir demet sunulmuştur:
“Zâlime yardım, onu zulmünden alıkoymaktır.”
“Kişi sevdiği ile beraberdir.”
“Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”
“Bir genç, yaşlı birisine hürmet ederse, yaşlandığında Allah da ona hürmet gösterecek insanlar yaratır.”
“Kimin düşüncesi âhiret olursa, Allah ona gönül zenginliği verir, işlerini kolaylaştırır. İstemediği halde dünya nimetleri de verilir. Kim ahireti unutup sadece dünyayı düşünürse, Allah da fakirliği onun gözleri önüne diker, işlerini darmadağın eder. Dünyada ise ancak kendisine takdir edilen kadar verilir.”
“Allah bir kulunun iyiliğini istediği zaman, cezasını belâ ve musibetlere mâruz bırakarak dünyada verir. (Böylece günahlardan arındırır.) Onun kötülüğünü istediğinde de, günahlarının cezasını dünyada vermez, tehir eder. Tâ ki, kıyamet gününde daha şiddetli çeksin.”
“İçinizden biri bir felâkete uğraması yüzünden ölümü temenni etmesin. Ölümü dileyecek hâle gelenler şöyle desinler: 'Yâ Rab, hayat hakkımızda hayırlı olduğu müddetçe bizi yaşat. Hayat hakkımızda hayırlı olmadığı anda da ruhumuzu kabzet.”