Hz. Peygamber'in Tarihi Olaylarla İlgili Dualarından Örnekler (3)

2- Hz. Peygamber'in Yahudi Şair Ka'b İbnü'I-Eşref’ten Kurtulması İçin Yaptığı Dua

İslam'a, Müslümanlara ve Peygamber'e şiirleriyle hakaret eden şairlerden birisi de Yahudi asıllı Ka'b idi. Bedir Gazvesinde Mekkelilerin yenilmelerine üzülen Ka'b, bundan sonra İslam'a ve Müslümanlara olan saldırısını daha da yoğunlaştırmıştır. Ka'b, bununla da yetinmeyip başta Rasûlullah (sav) olmak üzere pek çok Müslümanı şiirleriyle hicvediyor, hakaret ediyor ve Mekkeli müşrikleri kışkırtıyordu. Ka'b'ın düşmanlığı o kadar ileri girmişti ki Rasûlullah (sav) onun için Allah'a şöyle dua edip yakarmak zorunda kalmıştır:

“Ya Rabbi! Beni Ka'b İbnü'l-Eşref'ten ve onun hicvinden kurtar”.[32]

Rahmet peygamberi[33] olan Hz. Muhammed (sav), insanlar için öyle kolay kolay bedduada bulunmamıştır. Durum öyle gösteriyor ki Ka’b’ın tahkir ve düşmanlığı had safhaya ulaşmıştır. Ka'b'ın, Peygamber'i hicvetmek ve saldırmaktan vazgeçmeyip aksine daha da hırçınlaşması üzerine Hz. Peygamber bu sefer “Kim beni Ka’b’tan kurtaracak? Ka’b beni rahatsız etmeye başladı” diyerek artık rahatsızlığını dile getirmiştir. Bilindiği gibi sonunda da öldürülmüştür.[34] Bugün de bazen böylesi insanlar vardır. Onlar dürüst davranmak yerine, saldırmayı, hakareti ve aşağılamayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Böylesi insanlara karşı yapılacak şey, onları eğer gerekli girişimler sonuç vermemişse Allah'a havale etmektir.

3- Rasûlullah (sav)'ın Uhud Gazvesinde Kendisine Zarar Verenler İçin Yaptığı Dua


Uhud Gazvesinde Utbe b. Ebî Vakkâs, attığı bir taşla Peygamberimizin mübarek dişlerini kırmış ve alt dudağını yaralamıştı. Abdullah b. Şihâb alnını yaralarken, Abdullah b. Kamie de bir kılıç darbesiyle yanağının elmacığını yaralamıştı. Übeyy b. Halef gibi Kureyş'in azgınları o gün Peygamber'i öldürmek üzere anlaşmışlardı. Rasûlullah (sav), Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın kardeşi olan Utbe b. Ebî Vakkâs'a kısa ama anlamlı şu bedduayı etmiştir:

“Yılına erişmeyesin!”

Gerçekten de Utbe, ayın yıl içerisinde ölmüştür.[35]

Rasûlullah (sav)'ın bu duasından şunu rahatlıkla anlayabiliriz ki Allah Râsulü (sav) de bir insandır. Zaman zaman onun da canı acıyınca kendisine zarar veren şahsı Allah'a havale etmiştir. Ancak burada kişilerin kimlikleri ve gerçekleştirdikleri eylem önem arz etmektedir. Yoksa Rasûlullah (sav) kendisine hakaret eden, saldıran ve söven insanlara karşı sessiz kalmamıştır.

Abdullah b. Ömer (ra)'in rivayetine göre Rasûlullah (sav), yaralanıp dişinin kırıldığı günün ertesi sabah namazının son rekâtında rükû'dan başını kaldırıp “Allah kendisini öven kişinin övgüsünü işitti. Rabbimiz, övülme yalnız senin hakkındır” dedikten sonra şöyle beddua etti: “Allah’ım! Filana filana lanet et!”[36]

Hz. Peygamber'in lanet etmesini istediği kimseler olarak Safvan b. Ümeyye, Süheyl b. Amr ve Hâris b. Hişam (Ebû Cehil'in kardeşi) olduğu belirtilmektedir.[37]

4- Rasûlullah (sav)'ın Uhud'da Şehitlerin Defni Sonrası Yaptığı Dua

Uhud Gazvesi bitmiş, Müslümanlar şehitlerini defnetmişlerdi. Herkesten daha çok üzülen Hz. Peygamber o esnada hem şehitlerin yüce mertebelerini, hem de dini değerlerini içeren ifadeler dolu şöyle bir duada bulunmuştur:

“Allah’ım! Hamd tamamen sana aittir. Allah’ım! Yaydığın nimeti durduracak, verdiğin şeyi de engelleyecek kimse yoktur. Sapıttığın kimseyi hidayete erdirecek, hidayete erdirdiğin kimseyi de saptıracak kimse yoktur. Uzaklaştırdığını yakınlaştıracak, yakınlaştırdığını da uzaklaştıracak kimse yoktur. Allah’ım! Senden yok olmayacak kalıcı bir nimet istiyorum. Allah’ım! Kıyamet gününde güven istiyorum. Şeytanın şerrinden sana sığınırım. Allah’ım! Bizi Müslüman olarak öldür! Allah’ım! Bize imanı sevdir ve onu kalplerimize süslü göster, bize küfrü, isyanı ve fasıklığı kötü göster! Bizi doğru yolda olanlardan eyle! Allah’ım! Seni yalanlayan ve doğru yoldan alıkoyan ehli kitabın kâfirlerine azap et! Allah’ım! Onlara azabını ve musibetini indir! Âmin”.[38]

Çok sevdiği ve değer verdiği dostlarını şehit de olsalar kaybetmenin psikolojisi içerisinde Mekkeli müşriklere burada da bedduada bulunmuş, onlara azabını indirmesini istemiştir. Burada şunu belirtmeliyiz ki her duanın sonunda duanın perde arkasını iyi değerlendirmek gerekiyor. Allah Râsulü (sav) ona göre farklı şekillerde, farklı psikoloji içerisinde dualar etmiştir. Ama yine de hiçbir zaman dualarında aşırı duygusal davranmamıştır.

Ensar’ın fedakârlığını her fırsatta dile getiren Hz. Peygamber, onları hayırla yâd etmiştir. Belirtildiğine göre Rasûlullah (sav), bir düğünden dönerken Medineli çocukları ve kadınları görünce doğrulup ayağa kalkarak dünyanın en değerli ve makbul insanlarının Ensar olduğunu belirtmiş ve Allah'a dua ederek Ensar’ı ve onların nesillerini bağışlamasını istemiştir.

5- Rasûlullah (sav)'ın Uhud Gazvesinde Şehit Düşen Sa'd b. Muaz’ın Ailesine Duası


Uhud Gazvesi bitmişti. Savaş sonrasında Peygamberimiz Sa'd b. Muaz (ra)'ın annesi ile karşılamıştı. Sa'd'ın annesi Hz. Peygamber'e yaklaşmış ve “Sizi sağ salim gördüm ya artık gerisi önemli değil” demişti. Resulullah, oğlu Amr b. Muaz (ra)'ın şehadetinden dolayı Sa'd'ın annesine taziyede bulunmuş, ardından şöyle demişti: “Ey Ümmü Sa'd! Ailenizden şehit olan Amr'ın diğer şehitlerle birlikte cennette yoldaş olduklarını müjdelerim. Onlar aynı zamanda ailelerine şefaatçi olacaklardır”. Ümmü Sa'd (r.anha) Allah Râsulü (sav)’ne tarihe geçecek şu sözleriyle cevap vermişti: “Biz razıyız Ey Allah'ın Resulü! Bundan sonra artık kim onların ardından ağlar ki? Ey Allah'ın Resulü! Onlardan geri kalanlara dua edin”. Resulullah da Sa'd'ın ailesi için Allah'a şöyle dua etmişti:

“Allah’ım! Sa'd'ın ailesinin kalplerinden hüznü kaldır, musibetleri gider ve geride kalanlarına iyilik ihsan eyle!”[39]

Allah Râsulü (sav)'nün bu duası, bugün de taziyelerde dile getirdiğimiz duaların özünü teşkil etmektedir. Hz. Peygamber'in bu duasından anlıyoruz ki Allah Râsulü (sav) sosyal ilişkilere ve vefaya özel önem vermektedir. Bizler de sevdiğimiz dostlarımızın yakınlarını kaybettiklerinde taziyede bulunmalı ve onlar için hayır dua etmeliyiz. Bu da duanın sosyolojik boyutunu ortaya koymaktadır.

6- Rasûlullah (sav)'ın Ensar İçin Yaptığı Dua

Ensar’ın fedakârlığını her fırsatta dile getiren Hz. Peygamber, onları hayırla yâd etmiştir. Belirtildiğine göre Rasûlullah (sav), bir düğünden dönerken Medineli çocukları ve kadınları görünce doğrulup ayağa kalkarak dünyanın en değerli ve makbul insanlarının Ensar olduğunu belirtmiş ve Allah'a dua ederek Ensar’ı ve onların nesillerini bağışlamasını istemiştir.[40] Buradaki duasında da Allah Râsulü (sav) vefa örneği sergilemiştir. Kendisine kucak açan ve kendisini canlarından çok seven Ensar’a karşı da Allah Râsulü (sav), onları insanlık var olduğu sürece Müslümanların hayırla yâd etmelerini sağlayan bir duada bulunmuştur.

Zeyd b. Erkam (ra)'ın rivayetine göre Ensar, Rasûlullah (sav)'a gelerek: “Ya Rasûlullah, her peygamberin kendi sünnetine uyan ashabı vardır. Biz de bütün kanaatimizle sana uymuşuzdur. Allah'a dua buyursanız da bizim çocuklarımızı ve torunlarımızı bizim yolumuzda kılsa” demişler, Rasûlullah (sav) da bunun üzerine onların dileklerine karşılık şu duayı etmiştir:

“Allah'ım, Ensar’ın zürriyetlerini kendilerine itaatli kıl”.[41] Bir başka rivayette de şu şekilde dua ettiği belirtilmektedir: “Allah'ım Ensar’ı bağışla! Ensar’ın çocuklarını ve torunlarını bağışla!”.[42]

7- Rasûlullah (sav)'ın Ebû Eyyûb el-Ensârî (ra) İçin Yaptığı Dua

Hayber Gazvesi sonucunda bilindiği üzere Resulullah Safiyye bnt. Huyey b. Ahtab (r.anha) ile evlenmişti. Ensar’dan Ebû Eyyûb el-Ensârî (ra) Hz. Peygamber'in çadırının önünde sabaha kadar nöbet tutmuş, Allah Râsulü (sav)’ne muhafızlık görevi yapmıştı. Sabah Rasûlullah (sav) uyandığında Ebû Eyyûb (ra)’u çadırının önünde nöbet tutar bir vaziyette görünce şöyle demiştir: “Hayırdır ey Ebû Eyyûb! Sabaha kadar neden bekledin ki?” Ebu Eyyûb da şöyle cevap vermiştir: “Ya Rasûlullah! Bu kadından (Safiyye'yi kastediyor) endişe ettim. Çünkü sen bu kadının babasını, kocasını ve yakınlarını öldürdün[43] Ben de onun sana zarar vermesinden korktum ve bunun için de nöbet tuttum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) Ebu Eyyûb (ra) için şöyle dua etmiştir:

“Allah’ım! Beni sabaha kadar koruyan Ebu Eyyûb'u da sen koru!”[44]


Dipnotlar:

[32] İbn Sa’d, II, 33.

[33] Algül, “Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed”, Diyanet İlmi Dergi (Hz. Muhammed Özel Sayı), Ankara 2000, s. 481-494.

[34] Taberi, Tarihu’l-Ümem ve’l-Müluk, Beyrut 1987, III, 91-95.

[35] Zebîdî, X, 200.

[36] Zebîdî, X, 201.

[37] Zebîdî, X, 202.

[38] Vâkidî, Kitabü’l-Meğazi, thk. Marsden Jons, Beyrut 1984, I, 314-315.

[39] Vâkidî, I, 316.

[40] Hüseyin Algül, “Ensar”, DİA, İstanbul 1995, XI, 252.

[41] Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih, X, 12.

[42] Müslim, Fezailü's-Sahabe, 172.

[43] Aslında burada Rasûlullah (sav)’ın başkumandan olmasından dolayı “sen öldürdün” diyor. Yoksa gerçekte öldüren Rasûlullah (sav) değil, diğer Müslümanlardır.

[44] İbn Hişam, es-Sîretin-Nebeviyye, thk. İbrahim el-Ebyârâ, Beyrut 2005, s. 878-879.

Ünal Kılıç, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ankara 2008, s. 67.