Hz. Peygamber ve Bayram Kutlamaları

07 Haziran 2018

Toplum ve ferd düzeyinde meşrû ölçüler çerçevesinde eğlenmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra, Medinelilerin yılda iki bayram kutladıklarını görüp "Yüce Allah size o iki bayram günlerine bedel olarak daha hayırlı iki bayram günleri ihsan buyurmuştur" (Ebu Davud, "Salât", 245; Nesâî, "İdeyn", 1) diye müjdelemiş, o günlerin Ramazan bayramı ile Kurban bayramı günleri olduğunu haber vermiştir. Müslümanlar bu günlerde birbirlerini ziyaret eder, bayramlaşır, yer, içer ve meşrû bir şekilde eğlenerek günlerini neşe ile geçirmeye çalışırlar. Hz. Peygamber bir başka hadisinde ise şöyle buyurmuştur: "Arefe günü, kurban günü ve "teşrik" günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir." (Ebû Dâvud, "Savm", 50; Tirmizî, "Savm", 59)     

Peygamberimiz bayramları, Müslümanlar için yardımlaşma, dayanışma ve sevinç günleri ilan ederek, bugünlerde, insanların gülüp eğlenmelerine izin vermiştir. Hem dini hem de sosyal yönü olan bu bayramlar Müslümanların kaynaşmasına vesile olduğu gibi yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesine de olanak sağlamaktadır. Hz. Peygamber, Müslümanların sevinç ve üzüntülerinin paylaşılmasını istemiş ve sadece bayramlarda değil, her zaman karşılıklı yardımlaşmayı emretmiştir. O (sav)'nun, konuyla ilgili emir ve tavsiyelerini hepimiz biliriz. Toplum dayanışmasını sağlamak üzere, maddi durumu müsait olanların, Ramazan bayramında, her bir aile ferdi için fitre vermelerini; Kurban bayramında ise kurban kesilmesini emretmiştir. Ayrıca Kurban bayramında farz namazlardan sonra teşrik tekbirlerinin getirilmesi de O (sav)'nun sünnetlerindendir.  

Asr-ı Saadette bayram kutlamaları musallâ (namazgâh) adı verilen geniş bir alanda kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. İlk bayram namazı musallâda Hicretin ikinci yılında, Kurban bayramında Zilhicce ayının onuncu günü kılınmıştır. Peygamberimiz, bayram namazlarını, hava yağışlı değilse, Mescid'in biraz uzağında bulunan musallâda kıldırırdı. Kurbanını da burada keserdi. Bayram namazına gitmeden önce gusleder ve en güzel elbisesini giyerdi. Hz. Peygamber musallâya giderken ve evine dönerken farklı yollardan geçmeyi tercih ederdi.

Ramazan bayramı namaza çıkmadan önce birkaç tane hurma yerdi. O (sav)'nun hurma yeme âdeti bir sünnet telakki edilmiş; bu anlayış, bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur. Kurban bayramında ise hiçbir şey yemez, kesilen kurban etinden yerdi. Bayram namazı kılınan yere gelince önce iki rekat bayram namazı kıldırır, sonra da ayağa kalkıp cemaate dönerek hutbe okur, vaaz ve nasihatte bulunurdu. Daha sonra arka saflarda bulunan kadınların tarafına giderek onlara da öğüt verirdi. Peygamberimiz, bütün hutbelerine Allah'a hamdederek başlardı. Ayrıca bayram hutbelerinde çokça tekbir getirirdi.

Bayramların huzur, mutluluk ve sevinç günleri olduğunu ilan eden Hz. Peygamber o günlerin kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ederdi. Mescid-i Nebevi'nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşli'nin oynadığı mızrak kalkan oyunlarını hanımı Hz. Aişe ile birlikte seyredip Hz. Ömer'in müdahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir.

Hz. Peygamber zamanında, hanımlar da bayram namazlarına katılmışlardır. Özürlü hallerinde bile, yine bayram namazı kılınan yere gidip, arka saflarda yer alarak, Peygamberimizin hutbesini dinlemişler ve yapılan dualara iştirak etmişlerdir. Onlar bayram gününün bereketini ve günahlardan arınmayı ümit etmişlerdir. O (sav)'nun zamanında kadınlarla birlikte çocuklar da bayram namazına katılmışlardır. Allah'ın elçisi çocuklara ilgi gösterir, selam verir, başlarını okşar, şakalaşır ve hediyeler verirdi. O (sav), yalnız bayramlarda değil, senenin her gününde çocukların yardımcısı, koruyucusu ve şefkat kaynağı olmuştur.

Peygamberimiz, her zaman arkadaşlarıyla görüştüğü gibi bayramlarda da onları evlerinde ziyarete gider, ikramlarını kabul ederdi. Kendisi de misafirlerine ikramda bulunurdu. O (sav), Müslümanlar arasında dargınlığı hoş görmemiş ve "Bir Müslümanın diğer Müslümana üç günden fazla dargın durması helal olmaz"   (Buhârî, Edeb, 57; Müslim, Birr, 23-25) buyurmuştur.  Allah Rasûlü, hastaları ziyarete önem verir; bunun, Müslümanlar için bir vazife olduğunu bildirirdi. Ayrıca O, Müslümanların kabirlerini de ziyaret eder, duada bulunur ve buralardan ibret alınmasını isterdi. Peygamberimizin zamanında bayramlarda tebrikleşme de vardı. İlk Müslümanların muhtemelen Hz. Peygamber'in bir kurban bayramı günü kurban keserken, "Allah'ım, Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et!" (Müslim, "Edâhî", 19) demesinden mülhem olarak "Allah bizden ve sizden kabul etsin" (Buhari, II/2-12) duasıyla tebrikleştikleri rivayet edilmektedir.

Bayramların huzur, mutluluk ve sevinç günleri olduğunu ilan eden Hz. Peygamber o günlerin kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ederdi. Mescid-i Nebevi'nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşli'nin oynadığı mızrak kalkan oyunlarını hanımı Hz. Aişe ile birlikte seyredip Hz. Ömer'in müdahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir.  Ayrıca, kendisi seyretmemekle beraber, Hz. Aişe'nin yanında câriyelerin def çalıp oynamalarına da müsaade etmiştir. Ancak cahiliye döneminin hurafeye dayalı ve tevhid inancına aykırı geleneklerine ve bayram kutlamalarına izin vermemiştir. Bilmeden bu tür taleplerde bulunan Müslümanlara da kesin bir şekilde red cevabı vermiştir.

Bibliyografya:

1. Bayraktar, İbrahim, "Bayram" mad. DİA, c:5, TDV yayınları, İstanbul-1992.
2. Bozkurt, Nebi, "Bayram" mad. DİA, c:5, TDV yayınları, İstanbul-1992.
3. Çetin, Abdurrahman, "Örneklerle Peygamberimiz", Ensar Neşriyat, İstanbul-2006.
4. Hamidullah, Muhammed, "İslam Peygamberi", (çev: Salih Tuğ), İrfan Yayımcılık, İstanbul-2003.
5. Sarıçam, İbrahim, "Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı", TDV Yayınları, Ankara-2001.